Atilla Yoğurtçu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genel
  4. Elektrik Faturanız Kimin Kasasına Gidiyor?

Elektrik Faturanız Kimin Kasasına Gidiyor?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da milyonlarca vatandaşın elektrik faturalarını ödediği Limak Uludağ Elektrik, 2022 yılında İngiltere merkezli Actis fonuna satılmıştı. Yani yaklaşık 5 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, iki yıldır kullandığı elektriğin bedelini yabancı bir şirkete ödüyordu. Ancak bu hikâye burada bitmedi.

Mart 2024’te Actis, Uludağ Elektrik’i bir başka yabancı şirkete, ABD’li General Atlantic’in sahibi olduğu GAP Arthur fonuna devretti. Üstelik bu satış, Türkiye’de Rekabet Kurumu’nun onayıyla gerçekleşti ve karar 6 Şubat 2025’te resmî olarak yayınlandı. Yani artık elektrik faturalarımız İngilizlerden Amerikalılara gidiyor.

Burada durup düşünmek gerekiyor: Türkiye’de yaşayan milyonlarca vatandaş, kendi ülkesinde kullandığı elektriğin bedelini neden yabancı fonlara ödemek zorunda? Bir ülkenin enerji sektörü, neden yerli bir yönetimden çıkıp yabancı sermayenin eline geçiyor?

Uludağ Elektrik özelinde yaşanan bu devir süreci, aslında çok daha büyük bir meselenin küçük bir yansıması. Elektrik gibi stratejik bir sektörün kontrolü, önce İngilizlere, ardından Amerikalılara geçmiş durumda. Türkiye’de bu tür satışlar sadece enerjiyle sınırlı değil; telekomünikasyondan sağlığa, eğitimden yer altı kaynaklarına kadar birçok kritik sektör, özelleştirme adı altında yabancı sermayeye devrediliyor. Bu durum, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ulusal güvenlik ve bağımsızlık açısından da ciddi bir risk barındırıyor.

Stratejik Sektörler Neden Özelleştirilmemeli?

Bir ülkenin bağımsızlığı, refahı ve geleceği, sahip olduğu kritik sektörlerin yönetimiyle doğrudan ilişkilidir. Enerji, telekomünikasyon, sağlık, eğitim ve yer altı kaynakları gibi sektörler, yalnızca ekonomik faaliyetler değil, aynı zamanda ulusal güvenlik ve toplumsal istikrar açısından da hayati birer unsurdur. Ancak son yıllarda bu sektörlerin özelleştirilmesi sıkça tartışılan bir konu haline geldi. Peki, bu stratejik alanların özel şirketlere devredilmesi hangi riskleri doğurur?

Ulusal Güvenlik Tehlikeye Girebilir

Enerji ve telekomünikasyon gibi sektörler, modern devletlerin işleyişinde kritik roller üstlenir. Ülkenin elektrik şebekesi, doğal gaz kaynakları veya iletişim altyapısı özel şirketlerin ya da yabancı sermayenin kontrolüne geçtiğinde, hükümetin kriz anlarında müdahale etme kabiliyeti zayıflayabilir.

Örneğin, bir savaş veya doğal afet sırasında, özel bir enerji şirketi ticari kaygılarla hareket edebilir ve kamu yararını ikinci plana atabilir. Benzer şekilde, telekomünikasyon altyapısı yabancı bir şirketin elindeyse, kritik bilgi akışı tehlikeye girebilir ve siber güvenlik tehditleri artabilir. Oysa bu sektörler kamu yönetiminde olduğunda, devlet olağanüstü durumlarda hızlı ve etkili bir şekilde harekete geçebilir.

Ekonomik İstikrar Zedelenebilir

Enerji, madenler ve doğal kaynaklar gibi stratejik sektörler, devletler için önemli gelir kaynaklarıdır. Bu kaynakların özel şirketlere devredilmesi, kamu bütçesinin zayıflamasına neden olabilir. Devlet, bu sektörlerden elde ettiği gelirleri eğitim, sağlık veya altyapı projelerine yönlendirebilirken, özel şirketler için öncelikli olan şey kar maksimizasyonudur.

Özelleştirilen sektörlerde genellikle fiyat artışları kaçınılmaz hale gelir. Elektrik, doğalgaz veya iletişim hizmetlerinde fiyatların yükselmesi, vatandaşın cebine doğrudan yansırken, aynı zamanda enflasyonu da tetikleyebilir. Bunun sonucunda, ekonomi genel anlamda istikrarsız bir yapıya bürünebilir.

Toplumsal Refah Geriye Gider

Sağlık ve eğitim gibi temel hizmetler, bir ülkenin vatandaşlarına sunması gereken en önemli haklardandır. Ancak bu alanlar özel sektörün kontrolüne geçtiğinde, kar odaklı yönetim anlayışı nedeniyle hizmetlerin erişilebilirliği azalabilir.

Örneğin, özelleştirilmiş sağlık sistemlerinde tedavi masrafları artarken, düşük gelirli vatandaşlar sağlık hizmetlerinden mahrum kalabilir. Eğitimde de benzer bir tablo ortaya çıkar: Özel okulların artışı, eğitimi bir ayrıcalık haline getirir ve sosyal eşitsizlikleri derinleştirir. Oysa sağlık ve eğitim, ticari bir mal olmaktan çok, toplumsal kalkınmanın temel taşlarıdır.

Yer Altı Kaynakları Halkın Ortak Malıdır

Bir ülkenin yer altı zenginlikleri, yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de hakkıdır. Petrol, doğalgaz, madenler gibi doğal kaynaklar, ulusal servetin bir parçasıdır ve bu servetin adil bir şekilde dağıtılması gerekir. Ancak özelleştirme, bu kaynakların birkaç büyük şirketin eline geçmesine neden olabilir.

Özel şirketler genellikle kısa vadeli kar hedefleri doğrultusunda hareket eder ve çevreye zarar vermekten kaçınmazlar. Ormansızlaşma, su kaynaklarının kirlenmesi ve ekosistemlerin tahrip edilmesi, madencilik ve enerji sektöründeki kontrolsüz özelleştirmelerin en büyük olumsuz sonuçlarından biridir. Kamu kontrolü altında ise bu kaynaklar daha sürdürülebilir politikalarla yönetilebilir.

Stratejik Sektörler Neden Kamuda Kalmalı?

Enerji, telekomünikasyon, sağlık, eğitim ve yer altı kaynakları gibi sektörlerin kamu kontrolünde olması, bir ülkenin geleceğini güvence altına alır. Çünkü:

* Enerji: Sanayi, ulaşım, iletişim ve günlük yaşam için vazgeçilmezdir. Enerji arzının güvenliği, ekonomik istikrar ve siyasi bağımsızlık için kritik öneme sahiptir.

* Telekomünikasyon: Bilgi akışını sağlamak, ekonomik kalkınma, eğitim ve kamu hizmetlerinin etkinliği için temel bir araçtır.

* Sağlık: Vatandaşların sağlıklı bir yaşam sürmesi, ülkenin refahı için temel bir gerekliliktir. Sağlık hizmetlerinin özel sektörün insafına bırakılması, toplumun büyük bir kesimini mağdur edebilir.

* Eğitim: Kaliteli ve erişilebilir eğitim, ülkenin geleceği için en önemli yatırımdır. Eğitimin özelleştirilmesi, fırsat eşitliğini ortadan kaldırarak toplumsal adaletsizlikleri artırır.

* Yer altı kaynakları: Doğru yönetildiğinde, ülkenin ekonomik kalkınmasına büyük katkı sağlayabilir. Ancak özel şirketlerin eline geçtiğinde, milli servet adil bir şekilde paylaşılmaz.

Geleceğimiz İçin Kamu Kontrolü Şart

Özelleştirme, kısa vadede devletin yükünü azaltıyor gibi görünse de uzun vadede ulusal güvenlikten ekonomik istikrara, toplumsal refahtan çevreye kadar birçok alanda büyük riskler doğurur. Stratejik sektörlerin kamu yönetiminde kalması, yalnızca bugünkü nesil için değil, gelecekteki nesiller için de kritik bir yatırımdır.

Devletin, bu sektörleri halkın yararına yönetmesi, sosyal adaletin sağlanması ve ulusal bağımsızlığın korunması açısından hayati bir zorunluluktur. Özelleştirmeye değil, kamu yararına dayalı, sürdürülebilir ve güçlü bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var. Çünkü bazı değerler, pazarlık konusu yapılamayacak kadar kıymetlidir!

Elektrik Faturanız Kimin Kasasına Gidiyor?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

EGEPRESS ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin