Ekolojistler, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Anadolu’nun tüm akarsularına tüzel bir kişilik kazandırılması ve haklarının korunmasını talep ettiği yasa önerisinin hayata geçirilmesi için “Anadolu Nehirleri Yaşasın” kampanyasını başlattı.
3 Mayıs’ta hayatını kaybeden TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, “İnsanlığın bir borcu olarak düşünüyorum. Anadolu’nun sesi, suyun hafızası ve geleceğin vicdanı adına bu yasa teklifini bütün vekillerimizin katkısına açmak istiyorum. Çünkü nehirlerimizin binlerce yıldır taşıdığı su kadar hikâyeleri de var” diyerek, Anadolu nehirlerin hak sahibi bir varlık olarak tanınması için yasa teklifini gündeme getirmişti.
Önder’in vefatının ardından bu kez de yaşam savunucuları, Önder’in yasa önerisini “vasiyet” olarak gördüklerini belirterek, “Sırrı Süreyya Önder’in Anadolu’nun tüm nehirleri adına TBMM’ye emanet ettiği bu yasa teklifine sahip çıkılmasını, ortak bir öneriye dönüştürerek yasalaştırmasını bekliyoruz. İnsan merkezli suç tanımından doğayı merkeze alan bir suç tanımına geçişi sağlayacak köprünün kurulmasına ‘önderlik’ ’edilsin” çağrısında bulundu. Yaşam savunucuları “Anadolu nehirleri yaşasın” diyerek önerinin yasalaşması için kampanya başlattı.
“Sırrı Süreyya Önder’in son vasiyeti”
Yaşam savunucuları “Sırrı Süreyya Önder’in yasa önerisi”ni son vasiyeti olarak gördüğünü, önemsediklerini ve sahiplendiklerini belirterek, “Aynı sıraları, aynı meclis kürsüsünü paylaşan vekillerin de Sayın Önder’in bu isteğini ‘mutlaka yerine getirilmesi gereken’ bir vasiyet olarak değerlendireceğine, değerlendirdiğine inanıyoruz” dedi. Sırrı Süreyya Önder’in nehirlerin hak sahibi bir varlık olarak tanınması için verdiği önerge ile ilgili olarak “Anadolu’nun tüm nehirleri adına TBMM’ye emanet ettiği bu yasa teklifine sahip çıkılmasını, ortak bir öneriye dönüştürerek yasalaştırmasını bekliyoruz” diyen yaşam savunucuları, “İnsan merkezli suç tanımından doğayı merkeze alan bir suç tanımına geçişi sağlayacak köprünün kurulmasına ‘önderlik’ edilsin” çağrısında bulundu.
Önder: “Anadolu’nun bütün sularına ses olalım!”
“Sırrı Süreyya Önder’in sözlerini vasiyet olarak kabul ediyoruz” diyen yaşam savunucuları, Önder’in milletvekillerine seslenişini esasen tüm topluma da seslenişi olduğuna işaret etti. Sırrı Süreyya Önder milletvekillerine şöyle demişti:
“İnsanlığın bir borcu olarak düşünüyorum. Anadolu’nun sesi, suyun hafızası ve geleceğin vicdanı adına bu yasa teklifini bütün vekillerimizin katkısına açmak istiyorum çünkü nehirlerimizin binlerce yıldır taşıdığı su kadar hikâyeleri de var. Fırat’ın, Dicle’nin, Kızılırmak’ın, Sakarya’nın, Büyük Menderes’in, her birinin bir sesi Anadolu’nun kültürüyle, tarihiyle, insanıyla iç içe ancak bu ses artık kuruyan yatakların çatlaklarında yankılanıyor. Suya hükmettiğimizi sandık oysa su bizi var eden şeydi; nehirleri yalnızca birer kaynak, bir enerji hattı, bir sınır olarak gördük, onları böldük, yönlerini değiştirdik, kuruttuk, oysa su yaşamak ister. Bugün dünyada bir dönüşüm yaşanıyor; Yeni Zelanda’da Whanganui Nehri, Kolombiya’da Atrato Nehri, Hindistan’da Ganj Nehri birer hukuk öznesi haline geldi çünkü bir nehir kirletildiğinde, kurutulduğunda, talan edildiğinde sadece su kaybolmuyor, bir kültür, bir yaşam ve en önemlisi, topyekûn büyük insanlık ailesi olarak evrende birlikte yaşadığımız canlılarla beraber geleceğimiz yok oluyor.
Bizler Anadolu’nun çocuklarıyız, nehirlerimiz destanlarımızda, türkülerimizde efsanelerimizde yaşar ancak onları artık sadece şiirlere ve türkülere mahkûm edemeyiz. Bugün, Anadolu’nun tüm nehirlerine bir tüzel kişilik tanımak, onların hakkını korumak, geleceğe nefes vermek zorundayız. Sayın siyasi parti temsilcileri ortaklaşma iradesi gösterirlerse buna seçilecek pilot bir nehirle başlayabiliriz. Bir nehri nasıl iyileştirebilir, nasıl korur, nasıl sularını doğasında olduğu gibi içilebilir hâle getirebiliriz. Kapımızdaki krizle su yoksulu bir ülke kategorisinde anılıyoruz artık, bütün bu yemyeşil cennet ülkeyi ‘su yoksulu’ statüsüne soktuk. Bir aymazlıktır bu, dış faktörlerden daha fazla. Ergene hayat vereceğine ölüm saçmaya başladı, eğer Kızılırmak konuşsaydı bize ne anlatırdı? Fırat konuşsaydı bize nelerden şikâyet ederdi? Büyük Menderes, Sakarya ses verebilseydi ne söylerdi? Bizim için binlerce yıl boyunca verdikleri emek ve hayati hizmetin karşılığında sadece muhtemelen yaşamayı ve bu hizmeti vermeye devam etmeyi isterlerdi.
Bu yüzden, Anadolu’nun tüm akarsularına, nehirlerine tüzel bir kişilik kazandırarak onların haklarını koruyacak bir yasal çerçeve oluşturmalıyız. Su Havzalarını Koruma Yönetmeliği ya da alan başkanlıkları tek başına bu işi göremiyor. Öyle olsaydı eğer, kullanılabilir su havzalarımızın miktarı her sene vahim bir şekilde bir önceki yıla göre düşmezdi. Bu yalnızca bir çevre meselesi değil, bu yönüyle baktığımızda bir insanlık onur meselesidir de. Nehirler yaşarsa biz yaşarız, ülkemiz var olur. Bu çağrıyı yalnızca bir örnek olarak değil, bir vicdan meselesi, bir gelecek manifestosu olarak değerlendirmenizi diliyorum. Gelin, Anadolu’nun bütün sularına ses olalım, onları yaşatalım ki bizde yaşayabilelim.”
“Anadolu Nehirleri Yaşasın Kampanyası”
Sırrı Süreyya Önder’in bu sözlerini vasiyeti olarak kabul ettiklerini vurgulayan yaşam savunucuları, “TBMM’ndeki vekillerimizi Sırrı Süreyya Önder’in vasiyetine sahip çıkmaya, doğanın hak sahibi bir varlık olarak tanınmasını sağlayacak yasaları yapmaya davet ediyoruz” dedi. Yaşam savunucuları “Anadolu Nehirleri Yaşasın” başlığıyla ülkedeki nehirlerin hak sahibi varlık olarak tanıyacak yasaların yapılması için kampanya başlattı.
YeniGün
