‘Lozan’ın gizli maddesi bulunmuyor, antlaşmanın 2023 yılında sona ereceği doğru değil’

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Peki bu iddialar nasıl yayıldı?

İlk olarak bu iddiayı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şimdiki hükümetinin de redddettiğini açıklamakla başlayalım. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), Lozan Barış Antlaşması’nda gizli madde olup olmadığı yönünde bir vatandaşın sorusuna, “Lozan Barış Antlaşması’nda gizli maddeler bulunmamakta olup, maden çıkartmamıza engel teşkil eden herhangi bir madde yer almamaktadır” yanıtını verdi.

CİMER’e sorulan bir soruya gelen cevabın ekran görüntüsünü yayımladı.

Bahtiyar Süha Keskin isimli bir vatandaşın Lozan Barış Andlaşması’nda Türkiye’nin maden çıkarmasına engel olan bir madde olup olmadığına ilişkin sorusuna CİMER Hukuk Müşavirliğinden şu yanıt verildi:

“Sayın Bahtiyar Süha, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CIMER)’ ne 20.03.2022 tarihinde yapmış olduğunuz 2201301208 sayılı başvurunuz incelenmiştir. Lozan Barış Andlaşmasında gizli maddeler bulunmamakta olup, maden çıkartmamıza engel teşkil eden herhangi bir madde yer almamaktadır. Lozan Barış Anlaşması metnine Bakanlığımızın internet sitesinde bulunan Kaynaklar / Kurucu Andlaşmalar linkinden ulaşılabildiği hususunda bilgilerinizi saygılarımla rica ederim.”

 

LOZAN 2023’TE BİTECEK EFSANESİNİN ARKA PLANI

Teyit.org Lozan Barış Antlaşması’na dair bilinen en yaygın efsanelere; gizli maddeleri olduğu ve 100 yıl sonra sona ereceği iddialarına yanıt aradı.

Lozan efsanelerinin iç yüzü

Lozan Barış Antlaşması’na dair bilinen en yaygın efsanelere; gizli maddeleri olduğu ve 100 yıl sonra sona ereceği iddialarına yanıt arıyoruz.

 

Şehir Efsaneleri serimizin üçüncü bölümünde, Lozan Barış Antlaşması’na dair bilinen en yaygın efsanelere; gizli maddeleri olduğu ve 100 yıl sonra sona ereceği iddialarına yanıt arıyoruz. Yanıtları ararken, Lozan metni ve tutanakları başta olmak üzere, birçok hatıratı, tarihi metni ve belgeyi inceledik.

Öncelikle, neden Lozan’ın gizli maddeleri olduğu ve 100. yılında sona ereceği iddialarını incelediğimize değinmek istiyorum. Aslında Lozan ile ilgili efsaneler gizli maddeleri olduğundan, 2023’te sona ereceğine o tarihten sonra yer altı kaynaklarımızı çıkarabileceğimizden, Boğazlardan vergi alabileceğimize kadar uzayıp gidiyor. Ancak bütün efsaneler gizli madde ya da 100 yıl sonra sona ereceği iddialarından besleniyor. Dolayısıyla, iddiaları teker teker ele almak yerine, bütün iddiaları besleyen iki efsaneyi inceledik.

Bunun yanında, iddiaların yaygınlaşmasının bir paterni/modeli olduğunu söylemek de çok mümkün değil. İddialar tekil bir şekilde olabildiği gibi, iç içe geçmiş şekilde de internet kullanıcılarının karşısına çıkabilir. Bazı söylentilerde de, Lozan’ın 100 yıllık olduğuna dair efsanenin, gizli maddelerden doğduğu iddiası ortaya atılıyor. Bazılarında ise, Lozan’ın gizli maddeler olmadan, 100 yıllığına imzalandığı iddia ediliyor.

Lozan hezimet mi zafer mi tartışmaları 1923’ten beri devam ediyor

Lozan efsanelerine dair incelediğimiz sosyal medya kullanıcı yorumlarının birçoğunun ideolojik temeli olduğu gözlemlenebiliyor. İddiaların ortaya çıkışı ise Lozan’ın hezimet olduğunu söyleyenlerin argümanlarına dayanıyor. Çoğu “tarihçi” de, ya Lozan’ı bir hezimet olarak görüyor, ya da bir zafer olarak. Zafer mi, hezimet mi tartışmaları ise aslında Lozan imzalanmadan önce tartışılmaya başlanıyor.

Birinci Meclis’te İkinci Grup olarak adlandırılan ve Mustafa Kemal ve arkadaşlarına muhalif olan bir topluluk bulunuyor. Resmi tarih anlatısına göre, İkinci Grup, hilafet ve saltanat yanlısı olarak biliniyor. Ancak geniş bir literatür taramasına sahip, ilk el kaynaklar (Meclis tutanakları, medya, kişisel hatıratlar) kullanılarak hazırlanan “Birinci Meclis’te Muhalefet: İkinci Grup” kitabında, Ahmet Demirel, resmi tarih anlatısının indirgemeci olduğundan ve İkinci Grup’un daha çoğulcu bir yapıda olduğundan bahsediyor.

İkinci Grup hakkında en güncel ve en kapsamlı çalışmayı ortaya koyan Demirel, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) bu ayrılığın, resmi tarih anlatısına bağlı olarak, farklı ideolojik yönelimlere sahip kişiler tarafından fikirlerini meşru bir zemine oturtmak için kullanıldığını da ekliyor.

Buna karşılık, İkinci Grup’un programının ikinci ve on dördüncü maddelerini, saltanat ve hilafet yanlısı olmamalarına kaynak olarak gösteriyor. Bahsi geçen maddelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin başta “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi olmak üzere, kurucu ilkelere ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na (Birinci kurucu anayasa) bağlı olunduğu görülüyor. Ayrıca yazar, Mustafa Kemal ve taraftarlarının oluşturduğu Birinci Grup’la, İkinci Grup arasında ideolojik olarak bir farklılık olmadığını ifade eden, Mustafa Kemal, Rauf Orbay gibi hükümet yetkililerinin sözlerine de yer veriyor. Demirel’e göre, İkinci Grup olarak adlandırılan erken Cumhuriyet tarihinin en genç muhalifleri, aslında, Mustafa Kemal’i hem Meclis, hem hükümet başkanı, hem de başkomutan vasıflarına sahip olmakla eleştiriyor, güçler ayrılığı ilkesine ve Meclis’in önemine vurgu yapıyor. Demirel, kitabında, 1940’lardan sonra resmi tarih anlatısında İkinci Grup’a atfedilen hilafet ve saltanat yanlısı olma yakıştırmasının gerçekle bağdaşmadığını vurguluyor. Ahmet Demirel’in Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki muhalifleri anlattığı bir sunumu da bulunuyor.

Demirel ayrıca, Birinci Grup’la İkinci Grup arasında var olan asıl fikir ayrılığının, Lozan sürecinde yaşandığını ve bu süreçte Ali Şükrü Bey cinayetiyle İkinci Grup’un etkinliğinin azaldığından bahsediyor. Bu süreci, Birinci Meclis’in seçime gitmesi ve İkinci Grup’u tasfiye etmesi takip ediyor.

 

Hayat ve Hatıratım ve Dr. Rıza Nur

Lozan konusunda, Kemalist hükümeti eleştirmek için kullanılan bir diğer kaynak da, Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” kitabı. Bu kitabın birçok konuda sahih olmadığına videomuzda değinmiştik. Ancak yine de hatıratın bazı yerlerinde Rıza Nur’un verdiği bilgilerin doğru olduğu tutanaklar aracılığıyla da teyitlenebiliyor.

Cengiz Özakıncı, belli gerekçelerle ve kullandığı temel metinlerle hatıratı, Rıza Nur’un yazmamış olabileceği ihtimalinden bahsediyor. Her ne kadar, Cengiz Özakıncı sorduğu soruları ve oluşturduğu bağlamı Akademi’nin çözmesi gerektiğini söylese de, provokatif tavrı ve önyargıları olduğu görülebiliyor.

Kadir Mısıroğlu da Rıza Nur’un hatıratında samimi olduğunu ve sahih bir kaynak ortaya koyduğunu dile getiriyor. Kadir Mısıroğlu da ideolojik yanlılığıyla Rıza Nur’un Atatürk hakkında anlattıklarını “gerçekler” olarak nitelendiriyor. Ancak tarihin, ideolojik yanlılıklarla ortaya atılan spekülasyonlarla anlaşılabileceğini düşünmüyoruz.

Bu konuda Hakan Erdem, Rıza Nur’un bahsettiği her şeyin doğru olmadığını, ancak doğru olan ifadelerini tespit edebildiğini dile getiriyor. Yine de, bazı şeylerin asla bilinemeyeceğini de ekliyor.

Bunun yanında, Turgut Özakman, 1995 yılında “Rıza Nur Dosyası” adında bir eser kaleme almış. Eserinde, Rıza Nur’un hatıratındaki çelişkileri inceleyen Özakman, hatıratı Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Behçet Tokol’a psikolojik bir analiz yapması için verdiğinden bahsediyor:

“…Nihayet bir gün “Yahu … ” dedi, “Bu adamda galiba bir koğuş hastaya yetecek kadar hastalık var. Bir vaka ki gelecek kuşak meslektaşlarıma bile yetecek kadar malzeme yüklü. Bana biraz daha zaman ver. Literatürü de incelemek istiyorum.”

Birkaç ay sonra buluştuk. Koca bir dosya ile geldi. Doktor Hasan Behçet Tokol’un söylediklerini, özet olarak ve günlük dile çevirerek aktarmaya çalışacağım…

…Arnavutları ayaklandırmaya girişmekten kaçınmıyor, sonra milliyetçi, sonunda da ırkçı oluyor. ‘Laikliği gerçekleştiren, hilafeti kaldıran benim’ diye övünüyor, sonra Türkçü Partisi programında hilafetçi kesiliyor… Milli Mücadele süresince M. Kemal’in emrinde, tam bir itaatle çalışıyor, Türk Tarihi adlı kitabında göklere çıkarıyor, sonra bu hatıraları yazıyor…

Dr. Rıza Nur’u bir uçtan bir uca savuran ruhsal sebepleri belirlemek için ayrıntılardan ayıklayarak hayatını izlemek gerekiyor.

Kendi de itiraf ediyor zaten: “Benim ifratlı devrem kemalinde idi. Hekim olunca anladım, şüphesiz ki ben nevrastenik idim. Son sınıfta yine asabi oldum.

Sanıyorum ki hastayı güdüleyen hizmet değil, iktidar/ ikbal motifi. Bir partide, bir yönetimde, bir meslekte başta değilse veya iktidarı paylaşmıyorsa, o ortamı parçalayıp bozarak, kötüleyerek terk edip muhalefete geçiyor. Sebebi gelişip yerleşen ve hayatının sonuna kadar devam edecek olan kişilik bozukluğudur (Psikopati).

Kişilik bozukluğu, zaman içinde birçok belirtiler ve reaksiyonlar gösterir. Dr. Rıza Nur’da şu belirti ve reaksiyonları buldum:

Mitomani (yalan söyleme), fabulasyon (masal uydurma, hayali hikayeler, yapılmayan konuşmalar), fanteziler (hayal ettiği olayları gerçek sanma), megalomani (büyüklük fikirleri), narsizm (kendine hayran olma), paranoid reaksiyonlar (takip edildiğini sanma duygusu ve öldürülme korkusu yani hezeyanlar, marazi kıskançlık, kimseyi beğenmeme, herkesi tenkit ve karalama, aşırı alınganlık, en yakınlarına bile güvensizlik ve şüphe, aşırı ve devamlı övünme, sahte gurur ve kibir [egosantirizm] vb .. ), korku ve panik, firar duygusu, derin bir aşağılık duygusu, giderek haya duygusunun da kaybolması.

Hastanın affektif hayatında (heyecansal yaşamında) kin ve intikam, saldırganlık ve kızgınlık, iftira atma duygusu gittikçe artmış. Ayrıca zaman zaman, ruhsal hayatındaki karmaşanın projeksiyonu (dışa yansıması) da kolayca gözleniyor.”

Yine de, bu iddialara dair elimizde somut veri bulunmuyor.

Lozan’ın ‘gizli’ maddeleri

Sonuç olarak, Lozan’ın gizli maddeleri olduğu yönündeki iddia da, doğruluğu konusunda şüphe barındıran kaynaklardan doğmuş spekülasyonlar olarak kullanıcıların karşısına çıkıyor.

Bunun yanında, Büyük Doğu’nun “İsmet Paşa ve Lozan’ın içyüzü” başlıklı yazısında olduğu gibi, pek çok iddiada, yanlış bilgilerin bilinçli olarak mı yoksa yanılgılarla mı ortaya çıktığını tespit edebilmek mümkün değil.

Bu bağlamda, Lozan’ın gizli maddeleri olduğunu iddia eden takip edilebilir kaynaklar, Lozan’a dair bilinmesi güç argümanlar barındırıyor. Lozan’da yazılı olarak var olduğu iddia edilen gizli maddelere videomuzda değindik. Buna ek olarak, bir de gizli maddelerin kapalı kapılar ardında görüşüldüğüne dair iddialar bulunuyor. Bu iddialarda, İngiltere öncülüğünde Batılı devletlerin Türkiye Cumhuriyeti devleti temsilcisi olarak, delegasyon heyetine hilafetin kaldırılmasının dayatıldığı vurgulanıyor. “Hilafet dayatmasına” aracı olarak da dönemin Mısır (bazı kaynaklarda Türkiye) Hahambaşısı ve Lozan heyetinde Türk delegasyonunda yer alan Haim Nahum gösteriliyor.

Ayrıca, hilafetin kaldırılmasının dayatıldığına delil olarak gösterilen bir diğer konu da, Türkiye’de hilafetin kaldırılmasından 3 gün sonra İngiltere’nin Lozan’ı Meclislerinde onaylaması. Bu iddiaların, takip edilmesi ve yanlışlanabilmesi mümkün değil. Ancak yine de birkaç delil bulunuyor. Bu deliller ışığında, yapılabilecek tahminler de iddiaları boşa düşürüyor. Bu iddialara Cengiz Özakıncı katıldığı programlarda, temel metinleri kaynak göstererek değiniyor. Her ne kadar ideolojik yanlılığı olduğu kullandığı dilde açıkça görülebiliyorsa da, sunduğu kaynaklar, temel metinler, resmi belgeler ve hatıratların tarih biliminde de kullanıldığı biliniyor. Ayrıca, Murat Bardakçı ve İlber Ortaylı katıldıkları ortak bir programda Haim Nahum’a dair de bilgi veriyor.

Lozan efsaneleri ideolojik karşıtlıklardan türüyor

Lozan efsaneleri ideolojik bir yaklaşımın ürünü olarak, zafer mi hezimet mi tartışmaları etrafında şekilleniyor. Günümüze kadar da kişilerin ideolojik programlarının belirleyicisi oldu. Ernest Renan’ın “Ulus Nedir” isimli, milliyetçilik çalışmalarının temel metinlerinden biri kabul edilen kitabında kullandığı unutmak/hatırlamak ikiliği baz alınacak olursa, Türkiye’de unutulan ve hatırlanan tarihi metinler etrafında, İslam milliyetçiliğinin ve Atatürk milliyetçiliğinin iki farklı ulusmuşçasına günümüze dek uzandığı ve Lozan Barış Antlaşması bağlamında şekillendiği söylenebilir.

Ancak İlber Ortaylı’nın bahsettiği “müstakil tarih” anlayışı ideolojik yaklaşımlarla bağdaşmıyor. Çünkü tek taraflı beyanlardan ziyade, karşılaştırmalı olarak yürütülen araştırmalarda, resmi belgeler, tutanaklar, hatıratlar, tarihi bulgular birçok farklı kaynaktan toplanarak ve birbiriyle teyitlenerek tarih yazını oluşturulmaya çalışılıyor.

Ufak bir duyuru

Şehir efsaneleri çoğunlukla; kanıtlanması imkansız ve takip edilemeyen söylentilerden besleniyor.

Anlaşılır gerekçelerle ulaştığımız çoğu akademisyen, bu tür iddialar ile ilgili ekran karşısında konuşmak istemiyor. O yüzden sonraki videolarda röportajlardan çok bağımsız araştırmalarımıza ve sonuçlarımıza yer vereceğiz.

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
‘Lozan’ın gizli maddesi bulunmuyor, antlaşmanın 2023 yılında sona ereceği doğru değil’

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 4 Ocak 2023, 14:23

    […] Lozan Antlaşması ile ilgili söylentiler nereden çıktı: http://egepress.com.tr/lozanin-gizli-maddesi-bulunmuyor-antlasmanin-2023-yilinda-sona-erecegi-dogru-… […]

    Cevapla
Giriş Yap

EGEPRESS ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin