Madencilik ve enerji faaliyetlerini hızlandırırken doğayı talan edecek torba yasa teklifi TBMM’deki komisyondan geçti. Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek teklif, yalnızca çevreye değil, doğrudan Anayasa’nın 56. maddesi ile güvence altına alınmış “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”na da bir tehdit oluşturuyor.
Yurttaşlar, sivil toplum kuruluşları, zeytin üreticileri ve bilim insanları tarafından büyük tepki ve itirazlarla karşılananmadencilik ve enerji faaliyetlerini hızlandırmayı, yatırımlara verilecek izinleri kolaylaştırırken ekosistemleri talan edecek torba yasa teklifi Meclis Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’ndan geçti. Teklif, şimdi Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. Ancak bu teklif, yalnızca çevreye değil, doğrudan Anayasa’nın 56. maddesi ile güvence altına alınmış “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”na da bir tehdit.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, Proje Evi Kooperatifi, Slow Food Toplulukları Türkiye Ağı ortak bir açıklama ile konuyla ilgili itirazlarını dile getirerek yasanın hem doğa hem de toplum üzerindeki son derece yıkıcı etkisini bilimsel çalışmalara dayanarak madde madde açıkladı; Türkiye’nin altına imza attığı Paris Anlaşması’nı ve koruma yükümlülüklerini hatırlattı.
Hazırlanan yasa tasarısı ile bugün zeytincilik ile madencilik faaliyetlerinin yürütülmesinin “uyumlu” olabileceği yönünde söylemler yeniden gündeme geldi. Ekolojik, tarımsal, sosyoekonomik ve kültürel gerçekleri göz ardı eden dar bir bakış açısıyla zeytinin “taşınabilir” bir şey olduğu, taşınan zeytin ağaçlarının yaşamaya devam ettiği, hatta kimi zaman daha fazla verim verdiği iddia ediliyor. Ancak bu iddialar yalnızca saha gerçeklerine değil, bilimsel gerçeklere de aykırıdır.
Zeytin Ağaçları Taşınabilir mi?
Teknik olarak zeytin ağaçları, sadece bazı koşullar altında taşınabilir. Özellikle kök toprağının bozulmadan alınması, naklin dormansi döneminde yapılması ve sonrasında yeterli sulama sağlanması gibi önlemlerle yüksek oranda başarı elde edilebildiği rapor edilmiştir (Fabbri et al., 2004; Tous et al., 2010). Ancak bu başarı, sınırlı sayıda kontrollü koşulda elde edilmektedir. Kimi kaynaklarda iddia edildiği gibi Türkiye genelindeki taşımaların %97 başarı oranı ile sonuçlandığına dair herhangi bir yaygın saha verisi bulunmamaktadır. Ayrıca taşınan ağaçların kök stresine, toprak mikrobiyotasının kaybına ve uzun vadeli verim düşüklüğüne maruz kaldığı bilinmektedir (Fernández-Escobar, 2011).
Verim Artışı Gerçek mi?
Verim artışı iddiası çoğunlukla, taşınan zeytin ağaçlarına yapılan budamanın etkisiyle açıklanır. Budama bazı yaşlı ağaçlarda kısa vadeli bir verim artışı sağlayabilse de (Pastor et al., 2005) taşınma sonrası zeytin ağacının yeni ortama adaptasyonu, kök sisteminin yeniden oluşması ve su-besin maddesi döngüsünün bozulması, bu verim artışını uzun vadede sürdürülemez kılar. Mevcut bilimsel literatürde taşındıktan sonra sistematik olarak verimi artan zeytinliklere dair güvenilir bir çalışma bulunmamaktadır.
Madenciliğin Zeytinlik Ekosistemlerine Etkileri
Madencilik faaliyetlerinin zeytin tarımı üzerindeki etkileri çok yönlü ve yıkıcıdır: Toprak yapısı bozulur, kurşun, kadmiyum, arsenik gibi ağır metaller birikir, organik madde ve mikrobiyal canlılık azalır (Kabata-Pendias, 2010). Yüzeysel ve yer altı su kaynaklarının tahribi, özellikle yarı kurak bölgelerde zeytin ağaçlarının su stresiyle karşılaşmasına yol açar. Tüm bu etkiler, sadece zeytin ağaçlarını değil, çevresindeki tüm tarımsal üretimi, biyoçeşitliliği ve toprak bütünlüğünü tehdit eder (Gómez et al., 2009; Ciccarese et al., 2012).
Rehabilitasyon Bir Çözüm mü?
Madencilik sonrası arazi rehabilitasyonu teorik olarak zeytin yetiştiriciliğine zemin oluşturabilir. Ancak bu süreç, toprak pH’sının düzenlenmesi, ağır metalden arındırılması, mikroorganizma popülasyonlarının yeniden kazanılması gibi onlarca yıllık, yüksek maliyetli bir çaba gerektirir. En önemlisi de bu alanlar, eski zeytinliklerin sunduğu karbon yutaklığı, habitat fonksiyonu gibi ekosistem hizmetlerini, yüzlerce yılda oluşan kültürel değerleri yeniden üretemez (Fernández-Escobar, 2011).
Karbon Yutağı Olarak Zeytinlikler ve Türkiye’nin Yükümlülükleri
Bilimsel araştırmalar zeytin ağaçlarının, uzun ömürlü, her dem yeşil ve derin köklü yapıları sayesinde atmosferden karbonu etkin biçimde alarak toprakta ve biyokütlede uzun süreli olarak depolayabildiğini göstermektedir. Ağaçların yaprak dökümü, az toprak işleme ve doğal örtü bitkileri sayesinde toprakta mikrobiyal yaşam desteklenmekte, karbonun uzun süreli olarak tutulması sağlanmaktadır. Özellikle geleneksel, düşük girdili yönetim sistemlerine sahip zeytinliklerin, yıllık ortalama 4–5 ton CO₂/ha seviyelerinde karbon tutabildiği ortaya konmuştur (Gucci et al., 2012; Montanaro et al., 2017). Bilimsel çalışmalar zeytinliklerin sadece birer tarımsal üretim alanı değil, aynı zamanda stratejik karbon yutakları olduğunu göstermektedir. Öte yandan Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Antlaşması’nın 5. Maddesi, taraf devletlerin doğal karbon yutaklarını “korumaları ve uygun şekilde geliştirmeleri” gerektiğini açık biçimde belirtmektedir. Bu durumda, Türkiye’nin zeytinlikler gibi etkin karbon yutaklarını hukuken ve fiilen koruma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Zeytinlikler Varlıklarını Koruyarak Yaşar
Zeytinlikler yalnızca tarımsal alanlar değil, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede karbon yutağı olan, birçok yerel canlı türüne, bitkiye ev sahipliği yapan, zengin biyoçeşitliliğe sahip ve yüzyıllardır kültürel bellekte yer edinmiş canlı peyzajlardır. Madenciliğin bu değerlerle uyumlu olabileceğini iddia etmek mümkün değildir. Bilimsel veriler, bu iki faaliyetin aynı mekânda sürdürülebilir şekilde yürütülemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Kamu politikalarının, yatırımcıyı koruyan kısa vadeli ekonomik kazançlar yerine uzun vadeli ekolojik, ekonomik ve kültürel sürdürülebilirliği esas alması zorunludur.
Tüm bu bilimsel gerçeklerin ötesinde zeytin tarımsal ve ekolojik olduğu kadar sosyoekonomik ve kültürel bir değerdir. Yüzbinlerce insanın doğup büyüdüğü, yaşamını sürdürdüğü ortamın doğal bir parçası, atasından miras aldığı, çocuklarına miras bırakacağı geçim kaynağı, kültürünün, tarihinin, gelenek ve göreneğinin bir parçasıdır. Zeytinlikleri yok etmek ya da taşımak insanlara burada yaşamayın, üretmeyin demekle eşdeğerdir.
Kaynak: İklim Haber