Zeytinliklerin madencilik faaliyetine açılmasını öngören kanun teklifine karşı Ankara’da nöbet başlatan köylüler, açlık grevi yapma kararı aldı. Köylülerin Meclis önünde yaptıkları açıklamada konuşan İkizköy muhtarı Necla Işık, “Son sözü kurmaya geldik. Bu yasa geri çekilene kadar açlık grevindeyiz” dedi.
Ormanlar, meralar, zeytinlikler ve tarım arazileri yeni bir tehditle karşı karşıya… Maden ve enerji şirketlerine sınırsız yetki tanıyacak, muhalefet ve çevre örgütlerinin “işgal yasası” olarak adlandırdığı tartışmalı torba yasa teklifi Meclis gündeminde.
Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek teklif, doğanın ve tarım alanlarının geleceğini tehlikeye atacak düzenlemeler içeriyor. Teklife göre, tapuda zeytinlik olarak kayıtlı ya da fiilen zeytinlik olan alanlarda, başka bir yerde maden faaliyeti yürütülememesi durumunda kazı çalışmaları yapılabilecek. Şirketler, zeytin ağaçlarını başka bir bölgeye taşıyabilecek; tüm taşıma masrafları yatırımcıya ait olacak. Taşınamayan ağaçlar için ise eşdeğer büyüklükte yeni bir zeytinlik oluşturulması zorunlu tutulacak.
TBMM’ye sunulan ve komisyondan geçen torba yasa teklifiyle, zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılması mümkün hâle geliyor.
Peki, gerçekten “zeytin ağacı taşınabilir” mi?
“KAMUNUN CEBİNDEN 5 MİLYAR ÇIKMASI GEREKİR”
Ulu Zeytin Ağaçları Derneği’nin zeytin ağaçlarının taşınıp taşınamayacağı konusunda açıklaması, riskleri göz önüne serdi: “Milas ve Yatağan çevresinde risk altındaki alan yaklaşık 400.000 dönüm. Sadece Milas ve Yatağan’ da yaklaşık 15 milyon zeytin ağacı bu uygulamadan doğrudan etkilenme riski taşımaktadır. Zeytin ağaçlarının taşınması sırasında kök sistemlerinin en fazla %30’u korunabilir. Bu durum taşınan ağaçların %40–70’inin kurumasına yol açar. Zeytinlikler, arılar, polinatör böcekler, kuşlar ve endemik bitkiler için zengin yaşam alanlarıdır. Bu ekosistemler taşınamaz; geri döndürülemez biçimde kaybolur.
Bir zeytin ağacının taşınması, kamulaştırma bedeli, vinç, kamyon, bakım ve dikim maliyetleriyle birlikte dikkate alındığında 8 milyon ağacının taşınması durumunda, 200 milyar TL yani yaklaşık 5 milyar dolar kamu harcaması anlamına gelir. Bu kaynakla yaklaşık 10 GW’lık güneş enerjisi santrali (GES) kurulabilir.”
İKİZKÖYLÜLER: ‘TOPRAKLARIMIZ İÇİN ÖLÜRÜZ DE DÖNMEYİZ’
Türkiye’nin farklı bölgelerinden Ankara’ya gelen yurttaşlar, zeytinliklerin madencilik faaliyetine açılmasını öngören kanun teklifine karşı başlattıkları nöbetlerine iki haftadır Cemal Süreya Parkı’nda devam ediyor. Köylüler, “seslerinin duyulmaması” üzerine açlık grevi kararı aldı.
TBMM Dikmen Kapısı önünde yapılan açıklamada konuşan Akbelen direnişçisi İkizköylülerden Esra Işık şunları söyledi:
“14 gündür Cemal Süreya Parkı’nda gece gündüz, sıcak soğuk demeden nöbetteyiz. Gidecek bir toprağımız, bir yurdumuz kalmayacak diye buradayız. Her şeyimizi feda ettik. Evde gebe ineğimizi, ailelerimizi, topraklarımızı bıraktık ama bizi ne gördünüz ne duydunuz. Şimdi Türkiye’nin dört bir yanından köylüler ve yurttaşlar olarak buradayız. Canımız yanıyor. Yıllardır sesleniyoruz, ‘Hayatlarımızı madenlere peşkeş çekmeyin, talan etmeyin’ ama duymuyorsunuz. Bugün Mecliste görüşeceğiniz maden yasası, bizim ölüm fermanımızdır.
“BU YASA GERİ ÇEKİLENE KADAR AÇLIK GREVİNDEYİZ”
İzin vermeyeceğiz. Hayatlarımızı göz göre göre elimizden almanıza izin vermeyeceğiz. Herkes bilsin, bu yasa geçerse biz yok oluruz, üretim yok olur, toprak yok olur, yaşam yok olur. 80-90 yaşındaki ninelerimiz, dedelerimiz saatlerce yol yürüyerek geldiler. Defalarca Ankara yollarını aştık, Meclisin önünde sözümüzü söyledik ama yine duymadınız. Biz görünmez değiliz. Biz de insanız. Buradan tekrarlıyoruz. Son sözümüzü söyledik. Bu yasa geri çekilene kadar açlık görevindeyiz. Bizi göz göre göre öldürecekseniz kendiniz bilirsiniz. ‘Biz bu topraklar için ölürüz de dönmeyiz’ demiştik. ‘Ölmek var, dönmek yok’ demiştik. Dönmüyoruz. Dönmüyoruz, dönmüyoruz.”
“YAŞAM HAKKIMIZI ELİMİZDEN ALAMAZSINIZ”
Köylü Ayişe Günay ise “Atatürk’ün Meclisinde, halkın Meclisinde siz bizim adımıza karar veremezsiniz” diyerek, şöyle konuştu:
“Biz bir yola girdik. Bu yasayı Meclisten asla geçirmeyeceğiz. Atatürk’ün Meclisi’nden, milletin efendisi olan köylünün Meclisinden bu yasayı asla ve asla geçirtmiyoruz, izin vermiyoruz. Bir adım geriye adım atmıyoruz. Bu saatten sonra, bu andan itibaren bu böyle biline. Yasayı geri çekin. Yasayı geri çekmezseniz bu saatten sonra sonra biz yemiyoruz, içmiyoruz. Atatürk’ün Meclisinde, halkın Meclisinde siz bizim adımıza karar veremezsiniz. Siz bizim adımıza toprağımıza el koyamazsınız. Öyle bir hakkınız yok. Yaşam hakkımızı elimizden alamazsınız.”
İkizköy muhtarı Nejla Işık ise, “Son sözü kurmaya geldik. Ankara’nın sokaklarında ‘Topraklarımız için, zeytinlik için, evlatlarımızın geleceği için, açlık grevine gireriz, ölürüz de bu yoldan dönmeyiz’ dedik bir ay önce. Bir aydır haykırıyoruz. Ama o kulaklar bizi ne duydu ne de gördü. Bu saatten sonra, bunlar elimizden gittikten sonra biz zaten acımızdan öleceğiz. Üretecek toprağımız da gidecek. Zeytinimiz de gidecek elimizden. Siz bize diyorsunuz ki, ‘Siz yaşamayın. Siz yerin dibine girin. Siz ölün çiftçiler.’ Biz de diyoruz ki, ‘Açlık grevine giriyoruz’”.
Cumhuriyet