Artık her an memleketin hangi bucağından yangın haberi alacağız diye tetikteyiz. Ormanlarımızda ağaçlar ve bitkilerle birlikte hayvanlar ve böcekler de can veriyor. “Can kaybı yok” dediklerinde insanın canı yanıyor.
İnsanlarımızı kaybettiğimizde ise geçiştiriyorlar. Fedakâr insanlarımız yangın söndürmek için mücadele ederken hayatlarını kaybettiklerinde ülkece yas bile tutamadık. Yaşadığımız her yıkımda, her öldüğümüzde olan bu değil mi? Bu bir politika, bir yönetme şekli.
“İklim krizinden dolayı yükselen sıcaklıklar yangınlara neden oluyor” gibi söylemler ikna edici değil. Sistemin, açgözlü sermayenin rolünü kimse gizleyemez. Enerji alanındaki özelleştirmelerin sonuçlarını görmezden gelemeyiz. Faturaları çatır çatır toplayan enerji şirketleri hatları yenilemiyor, trafolara doğru düzgün bakım yapmıyor. Devlet bu şirketleri denetliyor mu peki? Gönül rahatlığıyla evet diyebilecek kimse var mı? Belki Enerji Bakanı “Elbette denetliyoruz” diyecektir. Zamanında radyasyonun olmadığını ispat etmek için çay içen bakan misali.
Başımıza gelecek felaketi bile bile yaşıyoruz. Bu sene de yangınların olacağını adımız gibi biliyorduk. Deprem olacağını bildiğimiz gibi. İktidar geçen yıl onca yangın olmamışçasına davrandı. Önlem yok, olası yangınların söndürülmesi için ciddi bir hazırlık yok. Sorumluluğu üstlenmek yok. Orman Genel Müdürlüğü’nün hali bu durumun net bir fotoğrafı. Canla başla yangın söndürmek için mücadele eden ekiplerin koruyucu ekipmanlarında dahi ciddi sıkıntılar olduğu görüldü.
Yangınla ancak (tıpkı deprem sonrası gibi) profesyonel ekipler mücadele edebilir. Yeterli sayıda yangın söndürme uçağımız, helikopterimiz olmadığı gibi yeteri kadar eğitimli personelimizde ne yazık ki yok. Halkın yangınlara karşı oluşturduğu seferberlik ve fedakârlık ise devlet tarafından yeterli hazırlık yapıldığında çok daha fazla işe yarayacaktır.
Yangın sebebi ne olursa olsun sonuç kimin işine yarıyor?
Hemen her yangında, faciaya maruz kalanlar, yangın söndürmede devletin yetersiz kaldığını söylüyorlar. Bursa’nın dağ köylüleri bunun en son örneği. Yangınla mücadele ederken yaralanmış hemşerim şöyle diyor; “Helikopter hiç gelmedi ki. Dün geldi helikopter, yangın söndükten sonra. Büyükşehir belediye köye sıçramasını engellemek için yukarda mücadele etmişler. Köylü kendi imkanlarıyla köye sıçramasını engelledi. Cenab-ı Allah’ında lütfu rüzgâr ters yöne esti, şükürler olsun köye zarar, ziyan olmadı. Devletin söndürdüğü bir yangın değil yani, köylüler söndürdü. Türkiye’de Kadercilik sistemi değişmediği sürece bu afetlerin; yangınların, sellerin depremlerin önüne geçilmez. Bu kadercilik sisteminin değişmesi lazım…”
Yönetenlerdeki duyarsızlığına, aymazlığa öfkelendiğimiz kadar halkın seferberliğine seviniyoruz. “Buradayız be” diyoruz, “Bu memleket böyle insanlar olduğu sürece ayağa kalkar elbet. Bunu 6 Şubat depreminde de hissetmiştim.
Gelgelelim bu çok önemli hasletlerimiz özeleştiri yapmamıza engel olmamalı. Çünkü dayanışmamız, direncimiz, mücadelemiz sorunu çözmeye yetmiyor. Yangınla mücadelenin yangın anından ibaret olmadığını artık iyice aklımıza kazımamız gerekiyor. Toplumsal muhalefetin ana başlığı haline gelmeli yangın meselesi. Hemen hepimiz yangınla ortaya çıkan felaket tablosuna, devletin eksikliklerine, iktidarın aymazlığına odaklanıyoruz. Yetmiyor! Bir yerler yanmadan yan yana gelmeli siyasi partiler, odalar, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve insanlar. Net talepler sıralanmalı ve devlet alınacak önlemler için zorlanmalı.
Yangınlarla mücadele bugün kapitalizmle ve temsilcisi iktidarlarla mücadele demek. Çıkan her yangının sebebi başka olabilir. Bazen yüksek gerilim hatları, bazen ihmalkar, bazen kötü niyetli insanlar, bazen de artan sıcaklıklar. Her yangının sonucunda adresin aynı yere, toprağımıza, suyumuza, yer altı ve yer üstü varlıklarımıza göz dikmiş sermayeye çıkması tesadüf olabilir mi? En yakın örnek Bursa. Gürsu ve Kestel ilçeleri arasındaki yanan bölgenin, kısa süre önce maden sahası ilan edilmiş. Kireçtaşı ocağı tesisi kurmak için yapılan başvuruya “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiş. Yangın sebebi ne olursa olsun sonuç kimin işine yarıyor?