1. Haberler
  2. Türkiye Gündemi
  3. Türkiye’deki Mevcut Konutlarda Yüzde 45’ten Fazla Enerji Tasarrufu Sağlanabilir

Türkiye’deki Mevcut Konutlarda Yüzde 45’ten Fazla Enerji Tasarrufu Sağlanabilir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’de konutlarda enerji verimliliğini artırmaya yönelik yasal düzenlemeler, genellikle yeni binaları kapsıyor. Mevcut konutlara yönelik bir standart bulunmuyor. Ancak yeni bir çalışma, enerji verimliliği tedbirlerinin, 2007’den sonra inşa edilen konutlarda dahi %45 oranında enerji tasarrufu sağlayabileceğini gösteriyor. Bu oranın, daha eski konutlarda çok daha yüksek olacağı öngörülüyor. Tek başına en fazla verimlilik sağlayan uygulamalar olarak çatı GES ve yerden ısıtma sistemleri öne çıkıyor. Önemli oranda enerji tasarrufu sağlayacak bu tedbirlerin yaygınlaşabilmesi için, uygulamaların finansal yükünün yalnızca son kullanıcıya yüklenmemesi ve devlet desteği sağlanması büyük önem taşıyor. 

Türkiye’nin 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmesi için yapı stokunun önemli bir kısmını oluşturan konutların enerji tüketimini azaltacak kararlı adımlar atması gerekiyor. Ne var ki mevcut yasal düzenlemeler, genellikle yeni binaları kapsıyor ve mevcut binaların enerji performansı konusunda yeterli bir standart veya hedef bulunmuyor. Oysa yeni bir çalışma, enerji verimliliği önlemlerini devreye alarak mevcut konutlarda en az %45  oranında enerji tasarrufu sağlanabileceğini ortaya koyuyor. 

Yazarı olduğum, ‘‘Türkiye’deki mevcut konut binalarının enerji verimliliği iyileştirmeleri ile neredeyse Sıfır Enerjili Bina’ya (nSEB) dönüştürülmesi: Finansal bariyerler ve çözüm önerileri’’ başlıklı doktora tezi, 2007-2019 yılları arasında yapı ruhsatı almış dört katlı bir konut binasını referans kabul ederek, çeşitli enerji verimliliği uygulamalarının etkilerini analiz ediyor. Çalışmanın sonuçları, enerji verimliliği için alınabilecek teknik önlemlerin, yalıtımlı ve çift camlı olarak tasarlanan bu yeni yapılarda dahi %45 oranında enerji tasarrufu sağlayabileceğini gösteriyor. Bu oranın, 2007 öncesi inşa edilen, daha niteliksiz binalar için çok daha yüksek olacağı öngörülüyor.

Ancak Türkiye’de yürürlükte olan yasal düzenlemeler, genellikle mevcut konut stokuna değil, yeni binalara yönelik enerji verimliliği standartları içeriyor. Üstelik mevcut konutlarda yapılacak enerji verimliliği tadilatlarının finansal yükü, büyük ölçüde son kullanıcının omuzlarına yükleniyor. 

Aslında, Avrupa Birliği’nde 2030 yılına kadar 35 milyon yapıyı yenilemeyi hedefleyen ‘‘Yenileme Dalgası’’ (Renovation Wave for Europe) benzeri bir dönüşüm, Türkiye’de de söz konusu olabilir. Hem Türkiye’nin 2053’te net sıfır emisyon hedefine ulaşmasına büyük katkı sunacak hem de önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlayacak böyle bir dönüşüm, yeni yasal düzenlemeler yapılmasını ve finansal teşvik mekanizmalarının kapsamının genişletilmesini gerektiriyor. Halihazırda Avrupa ülkelerinde uygulanan bazı modelleri Türkiye’de de yaygınlaştırarak büyük ölçüde enerji tasarrufu yapmak mümkün. 

En Az %45 Enerji Tasarrufu Sağlanabilir

2024 yılında yayımlanan doktora tezinde, 2007-2019 yılları arasında yapı ruhsatı almış dört katlı bir konut binası referans kabul ediliyor. Araştırma kapsamında çalışılan önlem paketlerinden biri, bu referans binanın mevcut dış duvarlarına ve çatısına ek yalıtım önlemleri uygulanmasını içeriyor. Bunun yanı sıra yerden ısıtma sistemi, günışığı sensörlü aydınlatma kontrol sistemi ve çatı tipi güneş enerjisi sistemi (çatı GES) eklenmesi durumunda binanın, mevcut durumuna kıyasla %45 oranında enerji verimliliği sağlayacağı öngörülüyor. 

2007 yılından önce inşa edilmiş yapılarda bu oranın daha da yüksek olacağı söylenebilir. Yapı ruhsatını 2007 yılı sonrasında alan binalar, ‘‘Binaların Depremden Korunması Hakkında Yönetmelik’’ ve TS 825 standardına uygun kabul ediliyor. Dolayısıyla bunlar, halihazırda yalıtımlı ve çift camlı olarak tasarlanan yapılar. Önlem uygulamalarının, bu binalarda dahi enerji verimliliğini %45 artırmış olması, yalıtımsız, daha kötü nitelikli binalardaki verimlilik artışının çok daha yüksek olacağına işaret ediyor.

Mevcut Konutların Enerji Verimliliği Göz Ardı Ediliyor

Ne var ki Türkiye’deki yasal düzenlemeler, mevcut konutlarda yapılacak bu gibi iyileştirmeleri destekler nitelikte değil. AB’nin 2010 yılında tanımladığı ‘‘neredeyse sıfır enerjili bina (nSEB)’’ kavramı, 2022 yılı itibarıyla Türkiye’nin ulusal mevzuatına da girdi. Bu kavram, ‘‘yüksek enerji performansına ve aynı zamanda belli oranda yenilenebilir enerji kullanımına sahip olan binayı,’’ ifade ediyor. İlgili yönetmelik, toplam yapı inşaat alanı iki bin metre ve üzeri binaların nSEB olarak inşa edilmesini zorunlu tutuyor. Ayrıca bu binaların enerji performans sınıfının en az B olması ve birincil enerji ihtiyacının en az %10’unun yenilenebilir enerjiden sağlanması gerekiyor. 

Ancak bu yasal düzenlemeler, şu aşamada sadece yeni binaları kapsıyor. Mevcut binaların enerji performansı konusunda ise yeterli bir hedef veya standart bulunmuyor. 

Enerji Verimliliği Tadilatları Acilen Yaygınlaştırılmalı

Mevcut binaların karşı karşıya oldukları bir yükümlülük, Enerji Kimlik Belgesi (EKB) almaları gerekliliği. Ancak EKB, bu binaların enerji sınıfını belirlemenin ötesine geçmiyor. Üstelik belge alındıktan sonra kullanımdan kaynaklı binanın enerji sınıfında yaşanabilecek değişimler, EKB’ye yansımıyor.  Bu eksikliklerin giderilmesi ve mevcut binalara yönelik somut adımlar atılması, enerji tasarrufu yapabilmek için büyük önem taşıyor. 

Bunun için ilk yapılması gerekenlerden biri, mevcut binalara yönelik envanter oluşturmanın ötesine giderek enerji verimliliği tadilatlarını acilen yaygınlaştırmak. 2019 yılında yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile kamu binalarının enerji tüketiminde %15 tasarruf hedefi konulmuştu. Bu oran, 2023’te %30’a çıkarıldı. Konut binaları için de benzer bir hedef getirilmesi, sektörde dönüşümün önünü açabilir.

Konut Uygulamaları için Destek Mekanizması Sınırlı

Enerji verimliliği uygulamalarının yaygınlaşmasının önündeki en temel engellerden biri, bu önlemlerin finansal yükünün tamamen son kullanıcıya yüklenmesi. AB’deki ‘‘Yenileme Dalgası’’ benzeri bir dönüşümün Türkiye’de de mümkün olabilmesi için devlet destekli finansman mekanizmalarının devreye alınması gerekiyor.

Türkiye’de enerji verimliliği uygulamalarına yönelik iki destek türü bulunuyor: Verimlilik Artırıcı Projeler (VAP) ve gönüllü anlaşmalar. Ne var ki bu desteklerin her ikisi de enerji tüketimi belirli bir seviyenin üzerinde olan endüstriyel işletmelere sağlanıyor. 2021 yılında bina, hizmet ve tarım sektörleri de VAP desteğine dahil edilmiş olsalar da, konut binalarına yönelik herhangi bir çözüm sunulmuyor. 

Az sayıdaki mevcut finansman programları, AB ve Temiz Teknoloji Fonu tarafından destekleniyor. Bunların yanı sıra bazı bankalar, enerji verimliliğine yönelik kredi paketleri sunuyorlar. Ancak bu krediler de ticari statüde olduklarından, finansal yük yine son kullanıcının üzerinde kalmış oluyor. 

Başka ülkelerdeki finansman mekanizmalarına baktığımızda, projelerin enerji verimliliği fonları ve ESCO (Enerji Hizmetleri Şirketi / Energy Service Company) modeli ile gerçekleştirildiğini görüyoruz. Enerji verimliliği fonları, yalnızca enerji verimliliği yatırımlarını desteklemek üzere oluşturulmuş olan İklim Yatırım Fonu ve Avrupa Enerji Verimliliği Fonu gibi fonları içeriyor. Öte yandan Almanya ve Çin gibi ülkeler ise enerji verimliliği projelerinde ESCO modeli ile finansman sağlıyorlar.

ESCO Modeli, Finansman Sorununa Yardımcı Olabilir

ESCO, ülkemizdeki enerji verimliliği danışmanlığı şirketlerine benzer şekilde ortaya çıkmış bir model. Enerji verimliliği projelerinin ihtiyaçlarının tespit edilmesi, projelendirilmesi ve projenin finanse edilmesinde ESCOlar görev alıyor.

ESCOların en bilinen özelliği, yatırım sonrası oluşacak enerji tasarruflarını, enerji performans sözleşmesi (EPS) ile garanti etmeleri. Başka bir deyişle, enerji verimliliği yatırımı yapmak isteyen kurum, sözleşme öncesi enerji faturasına ödediği miktarı, sözleşme süresi boyunca ESCO’ya ödüyor. Sözleşme süresi sona erdiğinde, enerji faturasından tasarruf edilen miktar da kuruma kalmış oluyor. Böylelikle bir yandan enerji verimliliği projesi finanse edilirken, kurum ESCO’ya ilave bir bedel ödenmemiş oluyor.

EPS’ler 2019 itibarıyla Türkiye’de de kullanılmaya başlandı. Şu aşamada yalnızca kamu binalarının projelerinde kullanılsa da, gelecekte diğer bina türleri için de yaygınlaşması öngörülüyor.

Bir diğer uluslararası uygulama ise Enerji Verimliliği Yükümlülük Sistemi (EVYS). Bu sistem, enerji tedarik şirketlerine tasarruf hedefleri koyuyor. Şirketlerin uygulamaları ise bağımsız bir kuruluş tarafından takip ediliyor. AB’de 2014-2016 arasında sağlanan enerji tasarruflarının %33’ü bu sayede elde edildi. Türkiye’de 2018’de yayınlanan Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda EVYS’den söz edilse de, bu uygulama henüz yürürlüğe girmiş değil.

Birçok Ülkede Uygulamalar Devlet Destekli

Enerji verimliliği projelerinin yaygınlaşmasında, çeşitli finansal teşvik ve hibe programlarının varlığı belirleyici rol oynuyor. Bu teşviklerin çoğu, doğrudan devlet destekli yürütülüyor.

– Fransa’da 2022 itibarıyla yürürlüğe giren bir hibe programı kapsamında, fosil yakıt tabanlı ısıtma sistemlerinden yenilenebilir enerji kullanımına geçmek isteyen hanelere bin euro tutarında destek sağlanıyor.

– Portekiz hükümeti ise elektrik KDV indirimi uygulaması ile konut binalarında ayda 100kWh’e, büyük aileler için ise 150kWh’e kadar elektrik tüketimi için KDV’yi %13’ten %6’ya indirdi.

– Polonya’daki Temiz Hava+ programı kapsamında, enerji verimli ev tadilatı yapan veya ısıtma sistemlerini ısı pompaları ile değiştiren haneler, yaklaşık 19 bin Amerikan doları tutarında teşvik alma hakkına sahip oluyor. Bu miktar, maliyetlerin %90’ını karşılayabilecek seviyede.

Bu örnekler, enerji verimliliği uygulamalarının yaygınlaşmasında doğrudan finansal desteklerin kritik önemde olduğunu gösteriyor.

Bunların yanı sıra bazı ülkelerde ise idari yaptırımlar ve ceza politikaları, birer itici güç olarak devreye giriyor. Karbon vergisi ve Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), bu araçlardan bazıları. Türkiye’de de 2025 yılı Şubat ayında TBMM’ye sunulan ancak yeniden görüşülmek üzere geri çekilen tartışmalı iklim kanunu teklifinde, karbon fiyatlandırma mekanizmaları da yer alıyordu. Önümüzdeki dönemde iklim kanunu teklifi yasalaşırsa, özellikle enerji yoğun sektörlerdeki ETS uygulamaları, bina sektörünü de dolaylı olarak etkileyebilir. Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nda bina sektörü, enerji verimliliği açısından öncelikli sektörlerden biri olarak tanımlanıyor. Başka bir deyişle, enerji verimliliğine yatırım yapmayan binaların önümüzdeki dönemde dolaylı olarak daha yüksek maliyetlerle karşılaşması olası.

Ne Yapmalı?

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmesi için konut binaları bağlamında atması gereken üç temel adım olduğu söylenebilir.

  • Bunlardan ilki, mevcut konut binalarına yönelik yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması.
    Mevcut yasal düzenlemeler, ağırlıklı olarak yeni binalara odaklanıyor. Ancak yeni binaların nSEB standartlarına ulaşması, tek başına yeterli değil. Var olan konut binalarında enerji verimliliği tadilatlarını yaygınlaştırmak üzere bir dizi yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Bu kapsamda özel eylem planları hazırlanmalı ve mevcut bina stokunda dönüşümü tetikleyecek düzenlemeler devreye alınmalı.
  • Enerji verimliliği tadilatlarının yaygınlaşabilmesi için çeşitli finansman modellerinin geliştirilmesi ve ESCO modeli, vergi indirimleri, gelir vergisi muafiyeti gibi desteklerle son kullanıcı üzerindeki yükün azaltılması gerekiyor. Örneğin, mevcut bir binanın enerji sınıfının A’ya veya B’ye çıkarılması durumunda, bina kullanıcılarına KDV indirimi ya da gelir vergisi muafiyeti gibi avantajlar sunulabilir. ESCO modelinin yaygınlaşması için kamu garanti fonları ya da bu amaçla geliştirilecek özel sigorta poliçeleri devreye alınabilir. Bu sistemler, enerji verimliliği yatırımlarının güvence altına alınmasını sağlar. Böylelikle özel sektörün projelere katılımı ve ESCO modelinin gelişmesini destekler.
  • Türkiye’nin karbonsuzlaşma hedefi doğrultusunda, fosil yakıtların kademeli olarak terk edilmesigerekiyor. İlerleyen yıllarda, bugün çoğunlukla doğalgaza dayalı olan ısıtma sistemlerinin yerini ısı pompası gibi yüksek verimli sistemler alacak. Bu dönüşümün gerçekleşebilmesi için: Enerji verimli teknolojilere yönelik ar-ge yatırımlarının artırılması; Yerli üretim kapasitesinin desteklenmesi; Sistem maliyetlerinin düşürülmesi gibi adımların devlet desteğiyle hızlandırılması gerekiyor.

Türkiye’deki Mevcut Konutlarda Yüzde 45’ten Fazla Enerji Tasarrufu Sağlanabilir
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

EGEPRESS ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin