Siyez, kavılca gibi atalık buğdaylar neden popüler oldu? İşte glüteni az, besini çok bu kadim tohumların gerçek hikayesi, Kastamonu’da yaşanan arz-talep krizi ve geleceği için kritik uyarılar.
Anadolu’nun kadim buğday çeşitleri siyez, kavılca ve gernik, son yıllarda sağlıklı beslenme trendiyle birlikte yeniden sofralarımızın gözdesi haline geldi. “Atalık tohum” veya “heirloom” olarak adlandırılan bu buğdaylar, binlerce yıllık genetik mirası taşıyor. Ancak bu ani popülerlik, beraberinde beklenmedik sorunları da getiriyor. Peki, siyez buğdayının bu kadar aranmasının ardında ne var ve bu talep çiftçiyi nasıl etkiliyor?
BİN YILLIK MİRAS: ANADOLU’NUN ATALIK BUĞDAYLARI NEDEN ÖZEL?
Siyez (Triticum monococcum), bilinen en eski buğday formlarından biri. Sıkı kavuz yapısı sayesinde hastalıklara, zararlılara ve kuraklığa karşı son derece dayanıklı. Modern buğdaylara kıyasla çok daha zorlu koşullarda yetişebiliyor. Besin değeri ise onu asıl cazip kılan özellik: Glüten içeriği oldukça düşük, yüksek A vitamini, demir, protein ve lif kaynağı. Bu özellikleri, onu hassas bağırsakları olanlar ve besin değeri yüksek gıdalar arayan tüketiciler için vazgeçilmez kılıyor.
POPÜLERLİĞİN ARDINDAKİ TEKNOLOJİK VE PAZARLAMA DEVRİMİ
Siyez, aslında özellikle Kastamonu’da yüzyıllardır yetiştiriliyordu. Ancak sert yapısı ve işlenmesindeki zorluklar, onun kitlesel üretiminin önündeki en büyük engeldi. Son 3-4 yılda, değirmen teknolojisindeki gelişmeler ve güçlü pazarlama stratejileri bu engeli aştı. Artık siyez unu, bulguru ve hatta makarnası raflarda yerini alırken, tüketici de “doğal” ve “antik” olana yönelik artan bir ilgi gösterdi.
ANİ PATLAMA VE ÇİFTÇİYİ SARSAN KRİZ: TARLADA KALAN HASAT
Popülerlik, ilk bakışta çiftçi için bir fırsat gibi görünse de, 2019 yılında yaşananlar durumun o kadar basit olmadığını gösterdi. Kastamonu ve çevre illerde üretim hızla artırıldı. Ancak, pazarlama kanalları ve talep yönetimi aynı hızla planlanamadı. Birçok çiftçi, hasat ettiği değerli siyez buğdayını satamadı veya çok düşük fiyatlarla elden çıkarmak zorunda kaldı. Bu durum, ani ürün geçişlerinin çiftçi için nasıl bir finansal risk taşıdığını acı bir şekilde gösterdi.
GELECEK İÇİN KRİTİK DERS: SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE PLANLI ÜRETİM
Siyez buğdayının hikayesi, bir ürünün “moda” olmasının tek başına yeterli olmadığını, sürdürülebilir bir tarım modelinin şart olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar, bu tür değerli ve bölgesel ürünlerin geleceği için şu noktalara dikkat çekiyor:
-
Planlı ve Kontrollü Üretim: Çiftçinin, pazar gerçekleri ve uzun vadeli anlaşmalar olmadan sadece popüler diye ürün değiştirmesi teşvik edilmemeli.
-
Coğrafi İşaret ve Markalaşma: Kastamonu Siyezi gibi coğrafi işaretlerin korunması ve katma değerli ürünlere dönüşüm desteklenmeli.
-
Pazara Erişim ve Lojistik: Üreticinin ürününü adil fiyatla pazarlayabileceği kısa tedarik zincirleri ve platformlar güçlendirilmeli.
Atalık tohumlar, biyolojik çeşitliliğimiz ve sağlığımız için paha biçilmez bir değer. Onları korumanın ve geleceğe taşımanın yolu, sadece tüketici talebi değil, üreticiyi de koruyan, planlı ve adil bir sistem kurmaktan geçiyor.