1. Haberler
  2. Ege Haberleri
  3. Prof. Dr. Aziz Çelik, İzmir Büyükşehir Belediyesi grevini yazdı: Grevin asıl sebebi ücret ayrımcılığıdır

Prof. Dr. Aziz Çelik, İzmir Büyükşehir Belediyesi grevini yazdı: Grevin asıl sebebi ücret ayrımcılığıdır

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sosyal politika ve çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, Birgün gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı yazıda, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde DİSK Genel-İş sendikası tarafından başlatılan grevin asıl nedeninin “ücret ayrımcılığı” olduğunu belirtti. Çelik, belediyenin greve dönük gerçek dışı suçlamalar yerine, işçilerin “eşit işe eşit ücret” talebini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.

“Grev Haktır, Sonuçlarına Katlanmak Lazım”

Prof. Dr. Aziz Çelik, yazısında grevin bir hak arama aracı olduğunu hatırlatarak, kamuoyunda dolaşan “grevde İzmirliler mağdur oluyor” söylemlerinin grevin doğasını bilmemekten kaynaklandığını ifade etti. “Grev doğası gereği rahatsızlık yaratır. Özel sektörde grev işvereni baskı altına almak için yapılır, işverene ekonomik zarar verir. Kamuda hizmetin aksamasının yaratacağı baskıyla işçiler sonuç almaya çalışır” diyen Çelik, İzmirlilerin ulaşım sıkıntısı çekmesinin grevin doğası gereği olduğunu ve grev hakkına saygısı olanların bu zorluğa katlanması gerektiğini belirtti.

Aziz Çelik, köşe yazısında şunları ifade etti:

İzmir Büyükşehir Belediyesinde (İzBB) DİSK Genel-İş sendikası tarafından başlatılan grev çok tartışılıyor. Bir yanda işçilerin ücretlerini, sendikanın taleplerini çok bulanlar, bir yanda “böyle zamanda grev mi olur” diyenler, öte yanda “asgari ücret 22 bin TL iken işçiye bu kadar ücret fazla” diyenler, “Grevde İzmirliler mağdur oluyor” diyenler…
Demagojik suçlamalar ve aşağılamalar almış başını gidiyor. İşçiler ve sendika greve gitti diye adeta suçlu ilan edilecek. Sakin olun lütfen! Grev haktır. Önce işçilerin sendikanın neden greve gittiğini anlamaya çalışın. AKP unuttursa ve yok etmeye çalışsa da grevin işçilerin en temel hak arama aracı olduğunu bir kez daha hatırlamak lazım. Grev temel bir hak arama aracıdır.
Öte yandan grev doğası gereği rahatsızlık yaratır. Özel sektörde grev işvereni baskı altına almak için yapılır, işverene ekonomik zarar verir. Kamuda hizmetin aksamasının yaratacağı baskıyla işçiler sonuç almaya çalışır.

O yüzden “grevde İzmirliler mağdur oluyor” söylemi grevin ne olduğunu bilmemek demek. Dünyanın her yerinde kamu grevleri ulaşımı etkiler. İzmirlilerin ulaşım sıkıntısı çekmesi grevin doğası gereği. Başka ülkelerde de havaalanlarında grev olduğunda insanlar uçak kaçırır, metroda grev olduğunda bekler. Grevin hak olarak kabul ediyorsak sonuçlarına da katlanmak lazım. Grevi hak olarak kabul etmeyenlere laf anlatmak mümkün değil!

“Yakmayan ateş”, “ıslatmayan su” olmaz. Grevin ekonomik ve günlük yaşam üstünde etkisi yoksa grev değildir zaten. Grev hakkına saygısı olanlar grevin zorluğuna katlanmasını bilir. Grev hakkına saygısı olmayanın zaten hukuka saygısı yoktur.

GREVİN ASIL SEBEBİ

İşçileri ve sendikayı suçlamak için kamuoyunda asılsız iddialar ve miktarlar dolaşıyor. Oysa grevin asıl nedeninin anlaşılması büyük önem taşıyor. Grevin asıl nedeni sendikanın ve işçilerin afaki ücret dayatmasından değil işverenin “eşit işe eşit ücret” talebini kabul etmemesinden kaynaklanıyor. Bu mesele gözden uzak tutulursa grevi anlamak mümkün değil. Gelin tarafların açıklamasından grevin esas nedenini görelim. DİSK Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan 30 Mayıs 2025 tarihli X paylaşımında şunları söylüyor:

“Grevin Esas Nedeni: Eşit işe eşit ücret ilkesinin uygulanmamasıdır. Grevimiz, üyelerimizin haklı ve adil taleplerini savunmak içindir.

Sorumluluğumuzu biliyoruz. Genel-İş sendikası emek ve demokrasi mücadelesindeki sorumluluğunu bilen bir sendikadır. Birçok belediyede toplu iş sözleşmelerinde sorumlu davrandık, belediyelerin mali zorluklarını göz önünde bulundurduk. Ancak İzmir’deki durum farklıdır ve bu eşitsizliği ve adaletsizliği kabul etmiyoruz.

Gerçekler nedir? Net bir şekilde açıklıyorum. Eşit işe eşit ücret istiyoruz! Bizden önce, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, Türk-İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası’nın yetkili olduğu şirketlerde imzalanan toplu iş sözleşmeleri sonucunda ortaya çıkan tablo ile bize sunulan ücretler arasında uçurum vardır. Ve bizim bunu kabul etmemiz asla mümkün değildir.”

Bundan daha net bir açıklama olabilir mi? Mesele eşit işe eşit ücret talebidir. Yoksa sendika uzlaşmaz ve dayatmacı bir tutum içinde olmadığını net bir biçimde söylüyor.

Nitekim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay da 29 Mayıs 2025 tarihli X paylaşımı da sendikanın açıklamasını doğrulular niteliktedir: “Çalışma arkadaşlarımızın mümkün olan en iyi ücretleri alması için iyi bir teklif yaptığımıza inanıyorum.

‘Eşit işe eşit ücret’ anlayışı elbette haklıdır ve doğrudur. Ancak yapılmış bir sorumsuzluğu, başka bir sorumsuzlukla daha büyük bir sorun haline getirme ve belediyeyi altından kalkamayacağı bir yükün altına sokmaya hiç birimizin hakkı olmadığını düşünüyorum.”

Görüldüğü gibi İzBB Başkanı da sendikanın haklı olduğunu teslim ediyor. Eşit işe eşit ücret talebinin haklı olduğunu, ayrımcılık olduğunu, iki sendikanın üyeleri arasında devasa ücret farkları olduğunu doğruluyor. Ancak kendinden önce imzalanan ve halen yürürlükte olan diğer toplu iş sözleşmesini “sorumsuzluk” olarak niteliyor.

İzBB Başkanının bu tutumu kabul edilemez. Devlette, kamu yönetiminde süreklilik esastır. Yürürlükteki bir toplu iş sözleşmesini “sorumsuzluk” olarak nitelemek mümkün değildir. Bu bırakın sosyal demokrat bir belediye yönetimine hiçbir kamu yönetimine yakışmaz.

Grevin asıl nedeni hem sendikanın hem belediyenin açıklamalarında da görüldüğü üzere ücret ayrımcılığıdır. Tartışma ücret düzeyinden daha çok ücret eşitsizliğinden çıkıyor. Genel-İş sendikası bu verileri ayrıntılı olarak açıkladı. İşveren tarafından edilen yüzde 29 zamlı ücretlerle gelinen düzeyi ve halen uygulanan diğer sendikanın toplu iş sözleşmesindeki ücret düzeyini açıkladı. Arada uçurum var.

ÜCRET AYRIMCILIĞINA KARŞI GREV

İzBB başka bir sendikayla imzaladığı toplu iş sözleşmesinde aynı iş yapan işçilere daha yüksek ücretler verirken Genel-İş üyesi işçilere vermiyor. Zurnanın zırt dediği yer burasıdır. Bu işçiler arasında ayrımcılıktır. Dahası sendikal ayrımcılıktır. Hiçbir sendika benzer işi yapan kendi üyelerinin başka bir sendikanın üyelerinden daha düşük ücret almasına onay vermez. Bu durum hem sendikal rekabeti körükler hem de çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır. Tersi olsaydı bugün Belediye-İş de benzer bir talep de bulunurdu. Aynı kurumda bu denli büyük bir ücret eşitsizliğini hiçbir sendika kabul etmez. Buna göz yuman sendika zaten sendika olmaz.

Örneğin, bugünlerde devam eden kamu toplu iş sözleşmesi çerçeve protokolü görüşmelerinde Hükümet Türk-İş üyelerine başka Hak-İş üyelerine başka ücret teklif edebilir mi? Etse kıyamet kopmaz mı?

İzBB yönetimi aynı işi yapan diğer sendikanın üyesi işçilere verdiği ücretleri Genel-İş üyelerine de vermelidir. Eşit işe eşit ücret çalışma hukukunun evrensel temel ilkelerindendir. Belediye yönetimi sendikalar arasında ayrımcılıktan vazgeçmeli ve Belediye-İş sendikasıyla imzaladığı toplu iş sözleşmesindeki mali hükümleri benzer işleri yapan diğer işçiler için de kabul etmelidir. Bunun hiçbir bahanesi yok. Sendikalar arası rekabete sebep olmak bundan medet ummak sorunları büyütür.

Belediyenin aynı işi yapan işçiler arasında eşitlik ve dengeyi sağlayacak yerde işçileri ve sendikayı suçlaması, işçilerle vatandaş arasında gerilim yaratacak açıklamalarda bulunması kabul edilemez. Hele hele “sendikanın taleplerini referanduma götüreceğim” demesi abesle iştigaldir. Böyle bir referandum olmaz. Eşit işe eşit ücret temel bir insan hakkıdır. Referandum konusu yapılamaz. İzmir’deki grevin sebebi sendikanın ve işçilerin afaki talepleri değil belediye yönetimin hukuksuz ve ayrımcı tutumudur.

CHP yönetimi grevci işçilerin eşit işe eşit ücret talebinin karşılanması için İzBB’ye baskı yapmalı ve sendikalar arası rekabeti ve çalışanlar arasında huzursuzluğu artıracak yaklaşımları bertaraf etmelidir.

GREV HEP CHP’Lİ BELEDİYELERDE Mİ?

İzmir grevine ilişkin itirazlardan biri de “Neden hep CHP’li belediyede grev yapıyorsunuz, AKP’li belediyelerde yapmıyorsunuz” şeklindeki demagojidir. Bunu söyleyenler kötü niyetli değilse sendikal dünyadan bihaberler.

AKP’li belediyelerde muhalif hiçbir sendika örgütlenemez. Engellenir. AKP’li belediyelerde örgütlü sendika hükümetin arka bahçesi gibi davranır ve grev yapamaz. Şimdiye kadar hiçbir büyükşehir belediyesinde grev yapmamıştır. Hatta kendi üyeleri hak mücadelesinde saldırıya uğradığında sesini yükseltememiştir (Bakınız Altındağ Belediyesi). Aralarında sembiyotik ilişki vardır.

CHP’li belediyelerde grev yapan sendikayı eleştirmek yerine tebrik etmek lazım. Hak mücadelesinde “arka bahçe” gibi davranmıyorlar. Bir yandan grev yapıp hak arıyor ama öte yandan belediyelere yapılan hukuksuz operasyonlar karşısında ses çıkarıyor, eylemlere katılıyor ve itiraz ediyorlar.

İzmir’deki grevci işçilerin ezici çoğunluğunun CHP’li olduğu ve seçimlerde CHP’ye oy verdikleri hatta mevcut büyükşehir belediye başkanının seçilmesi için çalıştıkları sır değil. Yani bu grevi siyasi nedenlerle yapmıyorlar. Bazı meseleden bihaber zevatın suçladığı gibi grev yaparak AKP’li olmuyorlar.

Ancak CHP’li İzBB, siyasal olarak kendisini destekleyen CHP’li işçilere ayrımcılık yapıyor. İzBB’nin iktidar baskıları karşısında işçi ücretlerinden tasarruf etmek istediği anlaşılıyor. Yoksa son derece makul bir eşitlik talebine sırt çevirmelerini anlamak mümkün değil.

SENDİKALAR ARKA BAHÇE OLMAMALI

İşçi hakları ile belediyelere dönük hukuksuzluklar iki ayrı meseledir. Evet CHP’li belediyelere dönük hukuksuz operasyonlar ve baskılar söz konusudur. Muhalif belediyeler üzerinde iktidar baskısı var. İktidar muhalif belediyeleri kıskaca almıştır. Bu doğru.

Buna karşı çıkmak belediyelere karşı iktidarın yürüttüğü hukuksuz darbe girişimlerine karşı durmak lazım. Sendikaların bunlara karşı çıkması, demokrasiyi ve hukuku savunması gerekir. Buna karşı çıkmayan sendikaya sendika denemez. Ama bunu DİSK’in ve Genel-İş’in başından beri yaptığı görülüyor. İBB’ye ve İmamoğlu’na karşı yapılan darbe girişimine karşı ilk karşı çıkan DİSK ve Genel-İş oldu. Ancak o iş başka bu iş başka.

CHP’li belediyelerde örgütlü olan ama darbe ve kayyım girişimine ses çıkarmayan hatta selden kütük kapmak için bekleyen sendikayı eleştirmek yerine bu operasyonlara karşı çıkan ve eylem yapan sendikaları “neden grev yapıyorlar” diye eleştirmek olacak iş değil. İzBB yönetimi işçiler arasındaki ayrımcılığı gidermeli ve eşit işe eşit ücret vermelidir. Buna yapmayanlar işini yapmıyor ve ayrımcılık yapıyor demektir.

Öte yandan işçilerin talep ettiği ücretleri yüksek bulanlar ve bunu asgari ücret karşılaştıranlar belediyenin yüzde 29 zam teklif ettiğini unutuyor! Görüşmeler Ocak 2025’ten bu yana sürüyor. Söz konusu olan 2025 toplu iş sözleşmesi. 2024 yılı sonunda yüzde 44 resmi enflasyon açıklanan ülkede yüzde 29 zam önermenin hükümetin asgari ücrete yaptığı zamdan ne farkı var? Dahası asgari ücret karşılaştırması yapanlar, Genel-İş’in üyesi olduğu DİSK’in bu ülkede asgari ücret meselesinde en çok çaba harcayan örgüt olduğunun farkında değiller mi?

Sendikanın talep ettiği ve halen İzBB’de uygulanan ücreti yüksek bulanlar Türkiye’de yaşamıyor mu? Bu pahalılıkta işçilerin talep ettiği ücretler neden yüksek olsun? Kaldı ki belediye bu ücretleri diğer işçilere zaten ödüyor.

Sendikalı işçilerin ücretlerini yüksek bulanlar, asgari ücretle karşılaştıranlar ya işçileri daha yüksek ücrete layık görmüyor ve aşağılıyor veya kendi ücretlerinin düşük olduğunun farkında değiller. Sendika ve grev karşıtı demagoji yapmak yerine bir zahmet örgütlensinler, hak arasınlar, mücadele etsinler ve kendi ücret ve maaşlarını da yükseltsinler!

Prof. Dr. Aziz Çelik, İzmir Büyükşehir Belediyesi grevini yazdı: Grevin asıl sebebi ücret ayrımcılığıdır
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

EGEPRESS ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin