CHP, cumhurbaşkanı adayları Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” sloganıyla düzenlenen ve her hafta bir il ile İstanbul’un bir ilçesinde gerçekleştirilen mitinglerin bu haftaki noktası Düzce oldu.
Miting, Düzce’nin Anıtpark Meydanı’nda saat 14.00’te başladı. Mitingin açılışında konuşan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Bu yapılanların siyasi olduğu konusunda hiç kimsenin en ufak bir şüphesi yoktur” dedi.
Yavaş’ın konuşmasının ardından Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İmamoğlu’nun mektubu okundu.
İmamoğlu’nun mektubu
İmamoğlu mektubunda özetle şunları yazdı:
“Türkiye’yi içinde çıkılmaz uçurumlara sürükleyemeyecekler. Vatandaş kimin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Koltuk altlarında gidiyor diye hukuk kisvesi altında akla hayale gelmeyen hilelere başvuruyorlar. Hodri meydan, korkunun ecele faydası yok.
“Madem tüm yargı mekanizması elinizin altında, bir an önce iddianameyi hazırlatın. Dökün ortaya her şeyi. Ne doğru ne yanlış, kim gerçeği söylüyor, kim yalanı; görsün cümle alem. Önce 30 yıllık diplomamı iptal ettiler. Sesimden, görüntümden dahi korkuyorlar. O kadar korkuyorlar ki bana hapishanede görüş yasağı uyguluyorlar.
“Sindirmeye çalıştıkları, sesini kısmaya kalktıkları vatandaş, daha gür sesle, kükreyerek koşuyor meydanlara. Bu milleti hafife alanlar, iradesini hor görenler, çok yakında nasıl bir hata yaptıklarını acı bir şekilde anlayacaklar.”
Miting, CHP lideri Özgür Özel’in konuşmasıyla devam ediyor. Özel’in açıklamaları şöyle:
‘Bütün demokratlar bir otokrata karşı’
“Gitme dediler AK Parti’nin kalesidir dediler; Düzcelileri tanımamışlar. Düzcelilerin adalet duygusunu unutmuşlar. O kaleler geride kaldı. Artık Düzce ne AKP’nin ne başka partinin. Sadece milletin kalesidir. O kale senin bu kale benim; öyle bir siyaseti geride bıraktık. Biz artık bütün demokratlar bir otokrata karşı birleştik.
“Biz artık Türkiye’nin bütün demokratları, bir otokrata karşı birleştik. Sosyal demokratlar, muhafazakar demokratlar, Kürt demokratlar, milliyetçi demokratlar, aleviler, sünniler, bütün demokratlar bir aradayız. Biz kazanacağız, iyilik kazanacak, kötülük kaybedecek.
‘Kimse endişe etmesin’
“Bir slogan var, diyorlar ki; Gün gelecek devran dönecek, AKP hesap verecek. Buradan açık söylüyorum. Evet, gün gelecek devran dönecek ama hırsızlar, uğursuzlar, darbeciler hesap verecek. ‘Ben, AK Parti üyesiyim’, eyvallah. ‘Torun mülakata girecekti AK Partili oldum’, eyvallah. ‘Geçmişte çok beğendim oy verdim’, eyvallah. ‘Ama şimdi yokluk, yoksulluk, işsizlik, enflasyon var.
“Televizyonda gördüklerime gönlümde rıza yok. Ve bundan sonra ben aslında AK Parti gitsin istiyorum ama ya başkası gelince bana bir şey olursa’? Düzce’den bütün AK Partililere şunu söylüyorum… AK Parti üyesi olmak, geçmişte oy vermiş olmak, onun döneminde işe girmiş olmak… Bunlardan kimse endişe etmesin. Bizim derdimiz bu ülkenin güzel insanlarıyla değil. Varsa bir haksızlık yapan onlar düşünsün. Sizi kucaklıyoruz.
“Ekrem İmamoğlu ile sandıkta yarışmaktan korkanlar, demokrasi tarihimize kara bir leke sürdüler. Aynı 27 Mayıs gibi, 12 Mart gibi, 12 Eylül gibi, 15 Temmuz gibi bir darbeye kalkıştılar. Darbe bu kez postalla, tankla değil; savcı cübbesiyle geldi. 18 Mart’ta bir iftar vakti, Ekrem Başkan İstanbul’da iftar sofrasındayken, 31 yıl önce kendisine verilen diplomayı sırf Cumhurbaşkanı adayı olamasın diye İstanbul Üniversitesi’nden iptal ettirdiler.
“Buradan, diplomayı gerçekte veren ve iptaline direnen İşletme Fakültesi’nin dekanına, hocalarına teşekkür ediyoruz. Ancak, onlar iptal etmeyince üniversitenin yönetimini toplayıp, ring araçlarını, duvarın boyasını, çevre temizliğini yapmaya yetkililerin diplomayı iptal etmelerini unutmadık. Onu yapanlardan bunun hesabını er geç soracağız.
‘Etme bulma dünyası’
“Sayın Erdoğan, etme bulma dünyası. Sen, 31 yıl önce gidilmiş, bol bol fotoğraf çekilmiş, mezuniyet törenine katılınmış, havaya kep atılmış, namusluca alınan diplomaya dil uzatınca; Düzce gibi güzel bir memlekette ‘Ekrem’in diplomasını sorgulayanların diplomasını sorgulayanın ben de diplomasını sorgularım’ diyenler sana sesleniyor, ‘Diplomasız Erdoğan’ diye.
“19 Mart sabahı ise bu kez sahur vaktinde, 100’lerce polis aracı, binlerce polisle Ekrem Başkan’ın kapısına dayandılar. Evinden, ailesinin yanından, daha bir yıl önce bütün İstanbul’da her iki oydan birinden fazlasını alan, şehrin emin insanını, ‘biz Murat Kurum değil ona güveniyoruz’ diyen, 5 yıl önce de ‘Başbakan, Meclis Başkanı tanımam Ekrem Başkan’a güveniyorum’ diyen İstanbul’un iradesine sabahın köründe darbe yaptılar, gözaltı yaptılar.
Erdoğan’ın tutukluluğu hatırlatması
“Düzce’nin vicdanlı, adil insanları, size bunu hatırlatmak isterim ki; Recep Tayyip Erdoğan İBB Başkanı iken Ekrem Başkan’a atılan bu iftiraların her birine muhataptı ve yargılandı. Rüşvetten, irtikaptan, ihaleye fesat karıştırmadan, terör örgütüne yardımdan yargılandı. Ama bir gün evine sabah polis yollamadılar. Çoluğunun çocuğunun, eşinin yanından alıp da koluna girip emniyete götürmediler. Emniyette, nezarette tutmadılar. Yargılamayı bir gün bile tutuklu yapmadılar.
“Erdoğan yargılandı, ceza aldı, yine tutuklamadılar. Ta ki, kesinleşene kadar beklediler. Ceza kesinken bile polis göndermediler. Çağırdılar; Saraçhane’ye çıktı, miting yaptı, davul zurnayla Pınarhisar Cezaevi’ne uğurlandı. Orada da 4 ay boyunca kim istiyorsa yanında kaldı. Türkiye’nin 4 bir yanından ziyaretine geldiler. Ve kendi deyimiyle; ‘Pınarhisar’ı milletimizle kucaklaşmak için medreseye dönüştürdük’ dedi. Günde 100’lerce ziyaretçi.
“Pınarhisar’da bir şiir albümü çıkardı, imzaladı, Türkiye’ye yolladı. Albüm tüm ülkede satıldı, kimse engellemedi. Oysa Ekrem Başkan’ın sosyal medyasına bile engel getiriyorlar. Milletvekilleri dışında ziyaretlere engel oluyorlar.
‘İftira var, kanıt yok’
“Ben buradan hatırlatmak isterim ki; dünün mağduru Erdoğan, bugünün zalimi olmuştur. Erdoğan’ın kendisine yapılmayanları bugün masum rakibine yapmaktadır. Şu an Ekrem Başkan henüz iddia var, iddianame yok. İftira var, kanıt yok. Cezaevi var, yargılama yok. Olsa, karar yok. Olsa, kesinleşme yok.
“Ama sanki suçluymuş gibi Ekrem Başkan’ın resimlerine, posterlerine, afişlerine yasak getiren, onun resminden bile korkan bir anlayış var. İşte, ‘İmamoğlu’na özgürlük’ yazan bu afişleri gençlerin ellerinden toplamaya kalkanlar, bugün burada bile bu resimleri polise toplatmaya kalkanlara şunu söylüyoruz; afişleri, posterleri toplamakla bir sonraki cumhurbaşkanını bu gençlerin yüreklerinden sökemezsiniz.
Kandıra Cezaevi meselesi
“Ellerinde hiçbir delil, hiçbir ispat yok. Tam 8 aydır başsavcı ki; kanuna göre bir hâkim siyasete girerse geri dönemez. bu kişi, eskiden hâkimdi, yapmadığı kötülük kalmadı. Sonra ödüllendirildi, bakan yardımcısı oldu, siyasete geçti. O makamdan tekrar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirildi. 9 Ekim’den bugüne kadar sürekli Ekrem Başkan’dan bir suçlu yaratmaya, olmayan deliller, olmayan tanıklar yaratmaya çalışıyor. Biz de buna karşı sabırla, inançla, dirençle mücadele ediyoruz.
“Şimdi, daha dün yaşanan bir olayı hepinize anlatacağım ve Tayyip Erdoğan’dan, Adalet Bakanı’ndan yanıt bekleyeceğim. Dün, Kandıra Cezaevi’ne bir milletvekilimiz, bir tutuklu arkadaşımızı ziyarete gider. Sorar, cezaevinde yok. Nasıl yok? Burası cezaevi. Firar mı etti? Doktorda mı? Bilmiyoruz. Araştırılır. Sorunca, mahkemeye gittiği söylenir. Mahkemesi yok. Avukatı aranır. ‘Haberim yok’ der. Avukatı Çağlayan Adliyesi’ne gider. Savcı, ‘Biz çağırdık, ifade vermek istemeyince geri yolladık’ der. Avukat ‘Benim niye haberim yok’ der. Cevap yok.
“Arkadaşımızı Kandıra Cezaevi’nden Çağlayan Adliyesi’ne getirip, bir odada Başsavcı ve iki savcı; avukat yok, kâtip yok. ‘Benim avukatım nerede?’ diyor, ‘Yanında konuşamıyorsun, iyi ifade veremiyorsun. Bak başkaları konuştu, başkasına iftira attı, çocuğuna kavuştu. Senin eşin, çocuğun var. Onları da düşün. Düzgün bir ifade ver, evine dön.’ Diyor ki, ‘Nasıl vereyim. Olmayan bir şeyi nasıl söyleyeyim. Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarıma nasıl iftira atayım’ deyince, ‘Sen bilirsin, dön o zaman cezaevine’ diyorlar.
“12-13 yaşında çocuğuyla kadınları tehdit edenler, ‘Bir daha 20 sene boyunca kimsenin yüzünü göremezsin’ diyenler, yargılama yapmıyorlar, savcılık yapmıyorlar, açıkça söylüyorum ki, kul hakkı yiyorlar, kul hakkına giriyorlar. Bu insanlara yaptıkları haksızlık, tarih önünde yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Bir yandan ya sabır çekiyoruz, sabrediyoruz ama kimse şöyle düşünmesin; bu yapılanları yanınıza kâr bırakmayacağım, hesap soracağım.
‘Beni tehdit ediyor’
“Bana diyor ki; ‘Meydanlardan çekil, sokaktan çekil, partine git, orada otur.’ Yani diyor ki; ‘Sokağa çıkarsan, meydana çıkarsan, mücadele edersen, seni de yerinden ederim’ diyor.
“Buradan, bu tehdidi yapanlara sokaktayız diye evlat katillerini üstümüze salanlara bugün bile bu meydanda saldırı olacak diye sırf katılımı düşürmek için, sırf Düzce ile kucaklaşmamızı gölgelemek için sahte ihbarlar yapanlara, huzuru bozanlara diyorum ki; ben, iki emekli öğretmenin oğluyum, yatılı okulda büyümüş, boğazından geçen her lokma ya devletin anama babama verdiği maaşla ya da karavanadan çıkanla olmuş.
“Bu çocuk, normalde bu kadar koca koca adamların tehditlerinden belki korkardı, eğer oturduğu koltuk Gazi Mustafa Kemal’in koltuğu olmasaydı.
‘Biz Kuvayi Milliye’yiz’
“Bugün CHP bir siyasi parti olmaktan öte, 100 yıl sonra bir kez daha mağdurların, mazlumların, ezilenlerin, zor durumda olanların tek umududur. O yüzden bu partiye, bu partinin cumhurbaşkanı adayına, partinin adayı olmaktan çıkmış 15,5 milyon oyla gösterdiğimiz adayımız İmamoğlu’na, partinin kurumsal kimliğine, genel başkanına saldırılar, kumpaslar kurmaktadırlar.
“Ancak karşılarında bir santim geri adım atacak, bir santim eğilecek, bir kelime eksik konuşacak kimse yoktur. Bilirim ki, biz bir santim eğilirsek bunlar millete diz çöktürecek. Buna izin vermeyeceğiz.
“Parti, 47 yıl sonra birinci parti olacak, Türkiye’de belediyelerin nüfusa göre yüzde 65’ini, ekonominin yüzde 80’ini kazanacak, bir yıllık hizmetin sonunda memnuniyet oranı yüzde 60’ları aşacak, ondan sonra birileri koltuğum gidiyor diye hesap kitap içine girecekler, CHP’ye operasyon çekecekler. Ne Ekrem Başkan’ı bırakırız, ne de Cumhuriyet Halk Partisi’ni. Biz Kuvayi Milliye’yiz, savaş meydanlarından geliyoruz, senden mi korkacağız!
‘Mehmet Şimşek darbenin mali ayağı’
“19 Mart darbesi, 82 milyon insanın her birinin cebinden 28’er bin lira almıştır. Bu darbe yapıldığında harcanan, yakılan rezerv 60 milyar doları aşmıştır. Dünyada itibarlı sayılan, o güne kadar saygın bir ekonomist diye bilinen Mehmet Şimşek’in aslında darbenin mali ayağı olduğu ortaya çıkmıştır. ‘Bu 60 milyar dolar niye gitti’ deyince, ‘Bu günler için biriktirmiştik, bu günler için harcadık’ diyebilmiştir.
“14 bin 500 lira emekli maaşı alanlar var. 14 bin 500 liralık maaşları bu parayla 30 bin lira yapabilirdik. Türkiye’deki çiftçilerin bütün borçlarını kapatabilirdik. İşsizlerin tamamına 15’er bin lira işsizlik maaşı bağlayabilirdik. Atanmayan 1 milyon öğretmenin hepsini atayabilir, 3 yıllık maaşını peşin verebilirdik. İşte böyle bir parayı sırf Ekrem İmamoğlu’ndan güya kurtulabilmek için harcadılar, yaktılar.
“Emeklime, çiftçime, işsizime, asgari ücretlime değil; Tayyip Bey’in korkularına harcadılar. Ama bundan kurtulamazsınız. Bunu yaparak ne Ekrem Başkan’ın cumhurbaşkanı adaylığından, milletimizin takdiriyle bir sonraki cumhurbaşkanı olmasından kurtulursunuz, ne de günü gelince mahşerde bunun hesabını veremezsiniz. Aç, yoksul bıraktığınız emeklinin, çiftçinin, emekçinin iki eli yakanızda, seçim sandığı gelince hesabı görmek onların elindedir. Sonunuz yakındır.