1. Haberler
  2. Türkiye Gündemi
  3. Milli irade meselesi

Milli irade meselesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

TBMM Başkanvekili CHP’li Gülizar Biçer Karaca Genel Kurul’da seçilmiş Hatay TİP Milletvekili Can Atalay’la ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin kararını okuttu. Tartışmalar nedeniyle bu kararın içeriği gölgede kaldı. İktidarın istediği de tam buydu, Anayasa Mahkemesi’nin tüm kurum ve kişileri bağlayan kararının konuşulmaması. Biri hariç hepsi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın atadığı isimlerden oluşan Anayasa Mahkemesi üyelerinin oy birliği ile aldığı (bir karar oy çokluğu) Can Atalay hakkındaki ihlal ve halen milletvekili olduğuna ilişkin karar okutuldu TBMM Genel Kurulu’nda. Aslında bu normal ve rutin bir işlem. Hatta bu karar, bir üyesine sahip çıkması gereken parlamentoda bugüne kadar neden okutulmadı sorusu belki de doğru soruydu.

Gülizar Biçer Karaca’nın bu hamlesi sonrasında iktidar hemen pozisyon aldı. MHP Lideri Devlet Bahçeli’den beklenen yazılı tepki geldi. AKP’li isimler sırayla kameralar geçerek tepkilerini ortaya koydular. Önceleri Can Atalay’ın yerinin TBMM sıraları olduğunu söyleyen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da sert tepki gösterenler arasındaki yerini aldı.

AKP’nin aynı 19 Mart süreciyle ilgili “cunta” eleştirisinde olduğu gibi Can Atalay meselesinde de sırayla hatta bazen topluca tepki göstermesi, meseleyi abartması ve üzerinde tepinmesi aslında politik olarak sıkışmışlığın en somut göstergesi. Siyaset yapacak alan bulamayınca muhalefetin yarattığı politik zemin üzerine çıkarak siyaset üretmeye çalışıyorlar. Çoğu zaman abarttıklarının farkına da varmadıkları bir gerçek.

Can Atalay’ın önemi

İktidarın ya da Erdoğan’ın TİP’li bir milletvekilinden ne alıp veremediği olabilir hala anlaşılabilmiş değil. Hukuk ve Anayasal düzen sadece bir milletvekili için bu kadar neden zorlanır? Ekrem İmamoğlu, Ümit Özdağ, Selahattin Demirtaş için de yapılıyor, bu doğru olmasa da anlaşılabilir bir durum. Ama Can Atalay ısrarını, bu “politik faydacı ve demokrasi dışı” anlayış açısından da anlamak mümkün değil. Yargı üzerinden belki bir güç gösterisi olabilir. Bunun örneklerine de daha önce tanıklık yaptık. Tutuklamak ve serbest bırakmak uygulamalarıyla.

Bahçeli açıklamasında Can Atalay konusunu “bitmiş bir mesele” diyerek kestirip attı. AKP’lilerin durumu daha dramatikti. Kamera karşısına geçen her AKP temsilcisi içinde bolca “milli irade, milli iradenin kutsal çatısı, gazi meclis, Anayasa ve hukuk devleti” geçen cümleler kurdular. Kopma halinin bir başka örneğini izledik memleket olarak bir kez daha bu açıklamalarla. Oysa mesele bulundukları yerle ilgili değildi, tam da kullandıkları kavramlarla ilgiliydi. Evet milli iradenin gaspı söz konusuydu, TBMM’nin üyesine sahip çıkması gerekliydi, Anayasa’nın hükmünün gereği yapılmalı ve hukuk işletilmeliydi. Bütün bunları bir kenara bırakıp tüm bu kavramlar üzerinden Karaca’nın yaptığı ve daha önce yapılması gerekeni eleştirmek gerçekten politik olarak da gelinebilecek en uç nokta olmalı.

Parlamento’nu işlevi

Dünyanın bilinen ve halen var olan en eski, bugünkü ile aynı amaç için oluşturulmuş parlamentosu İzlanda’dadır ve adı Althingi’dir. 930 yılında kurulmuştur. Bugün de 4 yılda bir seçilen 63 üyesi ile çalışmalarına devam etmektedir. Dünyanın en eski parlamento binası da Antalya’nın Kaş İlçesi’ndeki Patara’da bulunmaktadır. Dünyanın ilk temsili demokrasi deneyimi de burada yaşanmıştır. Yani bu coğrafyanın parlamento ile tanışıklığı 3 bin yıl öncesinden de eski.

Bugün Türkiye’nin siyasal sisteminde parlamento sadece şekil olarak vardır. Oluşumu da 3 bin yıl önce Patara’daki parlamentodan daha demokratik değildir milli iradeyi yansıtma yeteneği de. Bir yılı bile dolmadan o “milli irade” dedikleri parlamentoda milletvekillerinin parti değiştirmesine bakıldığında bu hemen anlaşılıyor. Muhtemelen o zamanlarda bunlar olmuyordu.

Yürütmenin ihtiyaç duyduğu yasaları yapma fabrikasıdır bugün Kurtuluş Savaşı’na komutanlık yapmış olan TBMM. Maalesef durum budur. Herhangi bir denetleme yapma ve yaptığı denetlemenin gereğini yerine getirecek bir işleyişe sahip değildir. Bakın ülkede bir darbe teşebbüsü oldu. Bunu en başta araştırarak en azından demokrasi adına kendini de güvence altına alacak olan TBMM’de kurulan komisyonun raporu yayınlanmadığı gibi ortalıktan kayboldu. Seçilmiş milletvekillerine parmak sallayan, sözlü ve yazılı sorularını yanıtlamayan atanmış bakanlar var. Hiçbirini, kendi bakanlığına malzeme satan bakan da dahil denetleyemiyor. Yüksek Seçim Kurulu 2 kez kendini parlamento yerine koyarak, referandumda yasa yaptı, 2023’te anayasa değişikliği gerçekleştirdi ve Erdoğan’ın 3’üncü kez aday olmasını sağladı. Bütün bunlar genel kurulda bir anayasa mahkemesi kararı –ki bu bir TBMM üyesi ile ilgili– okutmaktan daha az “vahim” değildi! Bunun kadar dert edinilmedi. 17/25 aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarını soruşturmak için kurulan komisyon da TBMM’nin denetim gücü dendiğin hep aklınıza gelsin. Parlamento saygınlığını ve milli iradeyi temsil etme yeteneğini bu gibi meselelerle elde eder, boş kurulan cümlelerle değil.

Türkiye’de siyaset artık 2 kategoride ilerlemektedir. İktidar kanadı cumhurbaşkanlığı sistemini muhalefet kanadı ise parlamenter sistemi talep etmektedir. Burada parlamenter sistemin karşısında olup parlamentoyu savunmaya çalışmak da çelişkidir.

Erdoğan mı TBMM mi?

İktidarın milli irade kavramı sadece Cumhurbaşkanı makamını kapsıyor. İhtiyaç halinde bu TBMM’deki iktidar blokunu da kapsam içine alabiliyor. Can Atalay’ı seçenlerin bu “milli irade” deki yeri belli değil. İktidara göre kendilerine verilen oylar ancak “milli iradeyi” temsil edebilir. Bunu açıkça da belirtiyorlar ve gereğini de yapıyorlar.

Bakın seçimlerde seçmeni ikna edebilmek için vaatlerde bulunan AKP’nin oyu son seçimlerde yüzde 35. Erdoğan’ın genel başkanı olduğu partinin karşısındaki seçmen yüzde 65. MHP’liler de bu blokta. AKP’yi ve vaatlerini beğenseydiler MHP’ye değil AKP’ye oy verirdiler. Erdoğan’ın genel başkanı olduğu AKP’yi beğenmiyorlar demek ki. (Partisini beğenmeyip genel başkanına oy verme davranışı da acayip sistemimizin ürünü) Area’nın araştırmasına göre halkın yüzde 75’i ekonomi yönetimi başarısız buluyor. Yüzde 70’i yargıyı bağımsız bulmuyor. 23 yıldır ülkeyi tek başına yöneten iktidarın hanesine yazılması gereken oranlar bunlar.

AKP’nin oyu yerel seçimlerde genel seçimlere göre sayı olarak azaldı ama oran olarak katılım düşük olması nedeniyle aynı kaldı. Erdoğan yüzde 49,5 oy ile bu ülkeyi mutlak güçle yönetiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun sonucudur bu. Yüzde 49,5 tek başına milli iradeyi temsil edemez. Oysa TBMM’nin temsil oranı yüzde 90’ın üzerindedir aynı seçim sonuçlarına göre.

TBMM’nin “milli iradeyi” temsil yetkisi vardır. Bu yetkiyi oluşturan oylarda Can Atalay’ın oyu da bulunmaktadır.

Atalay’ı dışına taşıdığınız zaman bu oran düşmez, yok olur. Mesele bu kadar basittir.

Milli irade meselesi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

deneme bonusu veren siteler
_
deneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren siteler
Giriş Yap

EGEPRESS ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin