Amerika kıtasının en üst insan hakları mahkemesi, ilk kez insanların “sağlıklı bir iklimde” yaşama hakkına sahip olduğuna hükmetti ve devletleri fosil yakıt arama ve çıkarımını düzenlemeye çağırdı. Bu karar, iklimle ilgili alınmış tarihi bir dönüm noktası olarak nitelendirildi.
Amerika İnsan Hakları Mahkemesi (Inter-American Court of Human Rights – IACHR) iki yıl boyunca hükümetlerden, şirketlerden ve yerel topluluklardan gelen 260’tan fazla başvuruyu değerlendirdi ve geçen hafta 2023 yılında Şili ve Kolombiya tarafından yapılan başvuruya cevaben bir danışma görüşü yayımladı. Bu görüş, iklim kriziyle ilgili devlet yükümlülüklerini netleştirmeyi amaçlıyordu.
Mahkemenin Kosta Rika’nın başkenti San Jose’deki merkezinde düzenlenen açık duruşmada, Yargıç Nancy Hernandez, iklim değişikliği ile insan hakları arasında açık bir bağlantıyı ilk kez IACHR tarihinde ortaya koyan bu çığır açıcı kararı okudu. Görüşte ayrıca, devletlerin ve şirketlerin küresel ısınmayı ve etkilerini azaltma yükümlülüğü olduğu da kabul edildi.
Karar üzerine konuşan yargıç Hernandez, “Duruşmalar ve yazılı başvurular sırasında gördüğümüz kanıtlar bize artık kayıtsız kalacak bir alan kalmadığını gösteriyor. Bu, hukukun bir katkısıdır ama hukuk tek başına yeterli değildir. Başarı, hepimizin ne yaptığına bağlıdır” dedi.
Kararda Devletlere Yükümlülükleri Hatırlatılıyor
230 sayfalık bu tarihi kararda, ilk kez sağlıklı çevre hakkının bir alt kategorisi olarak “sağlıklı iklim hakkı” tanımlanıyor. Mahkeme yargıçları bu hakkı, doğa ve insanlar için tehlikeli olan insan kaynaklı müdahalelerden arınmış bir iklim sistemi olarak tanımladı.
Mahkeme kararına göre, devletlerin emisyonları mümkün olan en iddialı şekilde azaltmak amacıyla işbirliği içinde hareket etmeleri gerekiyor. Yanı sıra devletler çevresel etki değerlendirmeleri yaparak zararı önleme yükümlülüğünü yerine de getirmek zorundalar.
Yargıçlar, bazı sektörlerin iklim üzerindeki önemli etkilerini kabul ederek, devletlerin en azından şu yükümlülüklere sahip olduğunu vurguladı:
– Fosil yakıtların keşfi, çıkarımı ve işlenmesi,
– Çimento ve tarım sektörlerinin faaliyetlerinin denetlenmesi ve kontrol altına alınması.
Danışma görüşü ayrıca devletlerin, tarihsel olarak daha fazla emisyon üreten şirketler için “farklılaştırılmış yükümlülükler” getirmeleri, daha yüksek seragazı emisyonuna neden olan şirketler için daha sıkı yükümlülükler uygulamaları gerektiğine dikkat çekti.
Fosil Yakıtların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması Girişimi’nin hukuk direktörü Sergio Diaz, bu görüşün, Amerika kıtasındaki hükümetlerin iklim değişikliğine karşı daha iddialı önlemler alması gerektiğini net biçimde ortaya koyduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Bu bağlamda, fosil yakıtların yayılmasını açıkça düzenleyen yeni bağlayıcı normların benimsenmesi, devletlerin insan hakları yükümlülüklerine uymayı umut etmeleri için hayati önem taşıyor.”
Mahkeme Kararı Rehber Niteliğinde Görülüyor
263 yazılı başvurunun yanı sıra, mahkeme yargıçları iklim değişikliğinden en çok etkilenen topluluklara ulaşmak amacıyla üç saha ziyareti gerçekleştirdi; biri Barbados’ta, ikisi Brezilya’da olmak üzere toplam üç duruşma düzenledi. Mahkeme bu süreci, “tarihindeki en yüksek katılımlı danışma süreci” olarak tanımladı.
Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi (CIEL) kıdemli avukatlarından Luisa Gomez, mahkemenin kararını “yenilikçi” olarak nitelendirdi. Gomez kararın hukuki mücadele ve politika oluşturma açısından detaylı ve yeni araçlar sunduğunu da ifade etti.
Şili Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Catalina Fernandez ise, mahkeme kararının devletler için “daha talepkâr bir standart” oluşturduğunu ve bunun hem hükümetlerin hem de sivil toplumun iklim eylemini ilerletmesine yardımcı olabileceğini belirtti. Fernandes şunları ekledi:
“Her devletin farklı gerçeklikleri var ve herkes için tek bir reçete yok. Ancak bu kararın bir asgari standart belirlemesini umuyoruz. Mahkeme bu süreçte bize rehberlik ediyor, ama hâlâ hükümetlerin ve sivil toplumun siyasi iradesine ihtiyacımız var.”
Amerika Kıtası Çevre Savunma Derneği’nin insan hakları çevre direktörü olan Liliana Avila da, danışma görüşünün aynı zamanda ülkeler için bu yılın sonlarında Brezilya’nın Belem kentinde düzenlenecek COP30 zirvesine götürebilecekleri net bir rehber çerçevesi sunduğunu belirtti.
Geçen yıl, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İsviçre’nin gezegeni ısıtan emisyonları azaltmakta yeterli çabayı göstermeyerek vatandaşlarının insan haklarını ihlal ettiğine hükmetmişti. Uluslararası Adalet Divanı’nın (ICJ) da bu yıl içinde, devletlerin iklim değişikliğini sınırlama konusundaki hukuki yükümlülüklerine ilişkin bir danışma görüşü sunması bekleniyor. Uzmanlar, ICJ’nin vereceği kararın, Amerika İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu son kararından etkileneceğini düşünüyor.
İklim krizine karşı savunmasız Pasifik ada ülkesi Vanuatu, ICJ görüşünün alınması için küresel çağrıyı başlatan ülke olmuş ve IACHR sürecine yazılı bir sunum yaparak katılmıştı. IACHR’nin kararı üzerine konuşan, Vanuatu İklim Değişikliğine Uyum, Enerji ve Çevre Bakanı Ralph Regenvanu şu açıklamada bulundu:
“Bölgesel ve uluslararası tüm mahkemelerin, iklim adaletinin ilerletilmesinde oynayacak önemli bir rolü vardır. Birlikte, insan hakları boyutunu ele alan ve küresel Güney’in iklim krizi nedeniyle giderek daha fazla maruz kaldığı tarihsel adaletsizlikleri telafi etmeyi amaçlayan, uluslararası hukuka daha bütüncül bir yaklaşımın yolunu açabilirler.”