Türkiye’de kömürün istihdamdaki yeri oldukça sınırlı. Bununla birlikte sektör, Zonguldak ve Manisa gibi belirli bölgelerde yoğunlaşmış durumda. Bu bölgelerdeki bazı ilçe ekonomilerinin neredeyse tamamen kömüre dayalı olduğunu belirten uzmanlar, çalışanların ve bölge insanlarının mağdur edilmemesini sağlayacak adil geçiş politikaları tasarlanması gerektiğine dikkat çekiyor. Tüm Türkiye’ye yönelik tek bir politikadan ziyade, en çok etkilenecek il ve ilçeler özelinde planlar yapılması önem taşıyor. Yeniden görüşülmek üzere geri çekilen iklim kanunu ise, adil geçiş için gerekli düzenlemeleri içermediği gerekçesiyle eleştiriliyor.
Küresel karbon emisyonlarının %40’ından sorumlu olan kömürden çıkış, iklim değişikliğiyle mücadele edebilmek için en acil politikalar arasında yer alıyor.
2024 yılında Türkiye, Avrupa’da kömürden en fazla elektrik üreten ülke oldu. Kömürün elektrik üretimindeki payı, yaklaşık %35 seviyesindeydi. Bununla birlikte, kömür madenciliğinin Türkiye ekonomisindeki yeri oldukça sınırlı: Katma değerinin GSYH içindeki payı yalnızca %0,1 iken, toplam istihdamın ise yalnızca binde birini oluşturuyor.
2021 yılı itibarıyla, doğrudan kömür sektöründe çalışan yaklaşık 40 bin kişi bulunsa da, bu istihdam, Zonguldak ve Manisa gibi belirli bölgelerde yoğunlaşıyor. İklim Masası’nın konuyla ilgili görüşlerine başvurduğu TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Güneş Aşık, ilçe özelinde bakıldığında ve dolaylı istihdam da dahil edildiğinde, bazı ilçe ekonomilerinin tamamen kömüre dayalı olduğuna dikkat çekiyor. Kömürden çıkıp yeşil bir ekonomiye geçerken, geçim kaynakları kömür ekonomisine bağlı kişilerin mağdur edilmemesi gerektiğini temel alan adil geçiş kavramı, büyük önem taşıyor.
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülen ancak TBMM Çevre Komisyonu’nda yeniden değerlendirilmek üzere geri çekilen iklim kanunu teklifinin de en çok eleştirilen yönlerinden biri, adil geçişin sağlanması için somut düzenlemeler içermemesiydi. Aşık, bu konudaki politikaların, “özellikle sağlık konusunda ciddi fedakarlıklarda bulunmuş; çalışma koşulları, hava kirliliği, çevresel kirlilikler nedeniyle önemli zorluklardan geçmiş” kömür sektörü çalışanlarının mağdur edilmemesi üzerine kurulması gerektiğini vurguluyor.
Adil geçiş politikalarının, etkilenecek yerel ekonomilerin hayatta tutulmasına odaklanması gerektiğini söyleyen Aşık’a göre, “Bütün Türkiye için tek bir politikadan ziyade, her bir il veya ilçe özelinde politikalar geliştirilmeli.” Ne var ki, yeşil dönüşümün ilkelere dayanması gerektiğini belirten Aşık da, “iklim kanunu bu açıdan yetersiz görünüyor” diyor.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Güneş Aşık’ın konuyla ilgili değerlendirmeleri şu şekilde:
Adil Geçiş: Çok Bedel Ödemiş İnsanları Daha da Mağdur Etmemek
“Adil geçiş kavramını şöyle özetleyebiliriz: Bir yörede uzun süredir kömürden beslenen hane halkları varsa, daha temiz bir ekonomik yapıya geçerken bu hane halklarını mağdur etmemek, mevcut durumlarını daha da zorlaştırmamak.
Bu kişiler zaten yıllar boyunca bedeller ödemiş, zor koşullarda çalışmış kimseler. Özellikle sağlık konusunda ciddi fedakarlıklarda bulunmuş; çalışma koşulları, hava kirliliği, çevresel kirlilikler nedeniyle önemli zorluklardan geçmiş insanlar. Bu alana bu kadar yatırım yapmış, yıllarını harcamış, dolayısıyla sektörden çıkıldığında da yeniden iş bulması, yeni bir hayat kurması zor olan kişiler. Bu insanları daha da mağdur etmemek ve şu anki ekonomik koşullarından daha düşük koşullar vaat etmemek olarak tanımlayabiliriz adil geçiş sürecini.
Tüm Türkiye’de Kömürün İstihdam Ettiği 40 Bin Kişi Var
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hane halkı işgücü anketleri sayesinde, Türkiye’de kaç kişinin kömür ve linyit madenciliğinde çalıştığını görebiliyoruz. Doğrudan kömürde çalışan kişi dediğimiz zaman, 2021 yılı itibarıyla 40 bin kişiden söz ediyoruz. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü açısından baktığımızda, 40 bin kişi oldukça küçük bir grup.
Bu grubun coğrafi dağılımına baktığımızda ise, Zonguldak ve Manisa gibi belli yerler ön plana çıkıyor. Bu şekilde baktığımızda, örneğin TÜİK hanehalkı işgücü anketlerinde Zonguldak-Bartın bölgesine baktığımızda, istihdamın yaklaşık yüzde dördünün doğrudan bu sektörde istihdam edildiğini görüyoruz. Aynı oran, Manisa’da yaklaşık yüzde bir. Diğer bölgelere baktığımızda da istihdam payları oldukça düşük, hepsi yüzde birin altında. Fakat aslında bu istatistikler, bize çok doğru bir bilgi vermiyor.
Bazı İlçe Ekonomileri Tamamen Kömüre Dayalı
TÜİK’ten aldığımız 40 binlik istihdam, yalnızca doğrudan bu alanlarda çalışan kişileri kapsıyor. Buna daha derinlemesine bakıp yerele indiğimizde, örneğin ilçelere baktığımızda, karşımıza farklı bir tablo çıkıyor. Örneğin Soma’da, çalışan nüfusun %45’i doğrudan bu sektörde çalışıyor.
Ama bununla kalmıyor, çünkü oradaki madenin beslediği dolaylı istihdam da var. Çünkü o sektör, diğer sektörlerden hizmet satın alıyor. Bunları da düşündüğümüz zaman, ilçede doğrudan etkilenen nüfusun çok daha fazla olduğunu hesaplıyoruz. Soma’da doğrudan etkilenecek istihdam, yaklaşık %70-75 seviyesine çıkıyor.
İl ve İlçe Özelinde Politikalar Geliştirilmeli
Dolayısıyla 40 bin sayısı, makro düzeyde çok büyük görünmese de, yerele indiğimizde çok ciddi olarak etkilenecek ilçeler var. Yalnızca 40 bin rakamına baktığımızda, ‘mutlaka bir çözüm bulunur’ diyebiliriz. Ama o çözüm bulunurken adil geçiş politikaları, o yerel ekonomilerin de tamamen ölmemesine odaklanmalı. Bütün Türkiye için tek bir politikadan ziyade, her bir il veya ilçe özelinde politikalar geliştirilmeli. Örneğin, düşünülecek alternatif istihdam alanları, bölgeden bölgeye büyük fark gösterebilir. Dolayısıyla adil geçiş politikaları, yerel ekonomileri öldürmeden, oradaki insanları yerinden etmeden ve oradaki yaşamı, ekonomiyi devam ettirecek şekilde tasarlanmalı.
Önemli bir Gelir Kaybı Söz Konusu Olabilir
Adil geçiş esnasında karşımıza çıkan zorluklardan biri, kömür sektöründe ücretlerin çok yüksek olması: Madencilik, tehlikeli bir meslek olduğu için çift asgari ücret uygulaması var. Dolayısıyla kazançlar çok yüksek, zaten ilgili kanun da bu doğrultuda. Ama ‘Türkiye’de hangi sektörlerde bu kadar kazanılıyor?’ derseniz; bankacılık, finans gibi, daha nitelikli işlerde çalışan insanlar bu ücretleri kazanıyor. Tarıma, imalata, inşaata baktığınızda, bu gibi yüksek ücretler yok. Kazançlar bu derece yüksekken insanlara, ‘tarımda çalış’, ‘inşaatta çalış’, ‘başka bir iş bul’ dediğiniz zaman, gelirlerinin çok ciddi bir şekilde azalması söz konusu olacak.
Potansiyel işsizlik zaten önemli bir soru. Bu kişiler yıllarca madenlerde çalışmış; nitelikleri, bilgi birikimleri ve becerileri, bu sektöre uygun. Dolayısıyla zaten başka sektörlerde istihdam edilip edilemeyecekleri meçhul. Ancak edilseler dahi, bu kadar yüksek bir kazanç maalesef söz konusu değil. Böyle olunca da sektörde çalışan kişilerde bir direnç söz konusu oluyor.
Çalışanları Mağdur Etmeyecek bir Geçiş Tasarlanmalı
Saha çalışması için Muğla Yatağan’a ve Çanakkale Çan’a gittik. Yerelde insanlar, kömürün hem kendi sağlıkları hem de çevre üzerindeki maliyetlerinin farkındalar. Fakat gelirler yüksek olduğu için, kolay kolay sektörden çıkmak istemeyenler de var mutlaka. Bu sektörde istihdam edilenler, konuya direnç gösteriyor. ‘Bize ne olacak? Nerede çalışacağız? Ne kadar ücret kazanacağız?’ gibi çok haklı kaygıları var. Dolayısıyla bu insanları mağdur etmemek üzerine bir politika kurmak gerekiyor.
Yeşil Dönüşümün İlkeleri Olmalı
Diğer taraftan da her bölge, her ilçe için ayrı politikalara ve genel bir çerçeveye ihtiyaç var. Bu noktada iklim kanununda da önemli bir eksiklik, ilkelerin belirsiz olması. Bu ilkeler, prensipler açık olmadığında, nasıl bir politika çerçevesi çizileceği de net olmuyor. Bu da adil geçişin önünde önemli bir sorun olarak duruyor. Söz konusu yalnızca kömür madenleri de değil. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması dolayısıyla başka sektörlerde de bir dönüşüm söz konusu olacak ve bu dönüşümün ilkeleri olmalı. İklim kanunu, bu açıdan yetersiz görünüyor.”