Eğitim-İş İzmir 3 Nolu Şubesi, Karşıyaka İmam Hatip Ortaokulu Müdürü ve Şube Sekreteri Mustafa Girgin hakkında açılan soruşturma ve ‘yer değişikliği’ kararına tepki gösterdi. Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “Sürdürülen itibarsızlaştırma operasyonu, yalnızca bir kişiye değil, liyakatli eğitim yöneticilerine karşı da bir saldırıdır. Soruşturma yapanları bu kadar pervasızlaştıran, il idaresi kanunun liyakatsiz ellerde bir yargısız infaza dönüşmesidir” dedi.
Eğitim-İş İzmir 3 Nolu Şubesi, Karşıyaka İmam Hatip Ortaokulu Müdürü ve 3 Nolu Şube Sekreteri Mustafa Girgin’e yönelik açılan soruşturmalar sonucu verilen yer değiştirme kararına ilişkin basın açıklaması yaptı.
Açıklamaya, Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay’ın da katıldı.
Sendika adına açıklamayı okuyan Özbay, soruşturmanın ‘somut temellerden’ uzak olduğunu ifade etti.
Mevcut siyasi iktidarın politikalarını eleştirerek sözlerine başlayan Özbay, şunları söyledi:
“Duygular üzerinden politik bir süreç yürütülmeye çalışıldığının farkındayız”
“Ülkede her gün keyfiliğin, hukuksuzluğun, liyakatsizliğin yaşandığı süreçlere tanıklık ediyoruz. Dün okul müdürlerine şöyle bir mesaj geçildiğini gördük: Hemen okul binalarına Türk Bayrağı asıyorsunuz. Mesajın devamında ısrarla sadece Türk Bayrağı deniliyor. Soru bir: Dün, bizim bilmediğimiz ulusal bir bayram ve gün müydü? Soru iki: Özellikle İzmir’de sadece Türk bayrağı derken İzmir’deki birçok eğitimcinin Atatürk’ün resmini asmasından mı rahatsız olduğunuz için bunu söylemeye gerek duydunuz? Ülkenin tamamen bir kişinin sözü ve isteğiyle yönetildiği süreçlerden geçiyoruz. Bugün, halktan gizlenen, halkın önünde açıkça konuşulmayan ve halkın vicdanının kabul etmediği bir konuda yine duygular üzerinden politik bir süreç yürütülmeye çalışıldığının farkındayız. Bugünkü bir haber… Ege Üniversitesi’nde Ege Üniversitesinde Emine Erdoğan Enstitüsü… Soruyorum. Bunun sonu nereye gidecek? Yarın başka bir yere de Bilal Erdoğan Enstitüsü mü diyeceğiz? Bütün aile eşrafının ve çevresinin ismini üniversitelere, sokaklara mı vereceğiz? Ne yaptı Emine Erdoğan bir enstitüye isminin vermesini gerektirecek? Ülke, kimsenin tek başına her istediği kararı verebileceği ve yapabileceği bir yer değil. Burası Türkiye Cumhuriyeti.”
“Bazı çevrelerin etkisiyle sistematik bir şekilde baskı altına alınmak istenmişti”
Soruşturmaların odağında olan Mustafa Girgin üzerinden İl Milliği Eğitim Müdürlüğü’ne seslenen Özbay, şöyle devam etti:
“Bugün burada aslında bir Türkiye resmini paylaşıyoruz. ‘Suç yoksa suç üretilir’ anlayışıyla, hukuksuz ve somut delillere dayanmadan yürütülen bir soruşturmayı ve bu süreci protesto etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Eğitim-İş İzmir 3 No’lu Şube Sekreterimiz ve Karşıyaka İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Mustafa Girgin’e yönelik sürdürülen itibarsızlaştırma operasyonu, yalnızca bir kişiye değil, liyakatli eğitim yöneticilerine karşı da bir saldırıdır. Göreve 12 Temmuz 2024’te başlayan Girgin, daha ilk günden itibaren Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı duruşu nedeniyle hedef hâline getirilmiştir. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü üzerindeki bazı çevrelerin etkisiyle sistematik bir şekilde baskı altına alınmak istenmiştir. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlülüğüne soruyoruz. Sizi TÜGVA mı, İmam Hatip Okulları, Önder Dernekleri, yöneticileri mi baskı altına alıyor? Siz burada İl Milli Eğitim Müdürü müsünüz yoksa bir dernekten, vakıftan talimat alan, onların icazetiyle o koltukta oturan bir kişi misiniz?”
“Bu iki yüzlülüğünüzü ifşa etmeye devam edeceğiz”
Soruşturmaya konu olan olaylara da madde madde değinen Özbay, şu ifadeleri kullandı:
“Efes–Şirince’ye bir gezi düzenleniyor. Okul müdürümüz, 8 öğretmen, 2 okul aile birliği yöneticisi ve okul müdürünün gözetiminde, güzel bir ortamda yemek yeniliyor. Sorun ne? O mekanda alkollü içecek de bulunuyormuş. Bunun üzerine bir soruşturma açılıyor. Oraya ülkenin dört bir yanından birçok okulun gezi yaptığını biliyoruz. Ama soruşturma sadece Mustafa Girgin’e açılıyor. Bunun sebebini çok iyi biliyoruz. Yapmak istediğiniz çok iyi biliyoruz ve bu iki yüzlülüğünüzü ifşa etmeye devam edeceğiz. Mustafa Girgin bu okula geldiğinden bu yana bir rahatsızlık zaten bu camiada var. Oradaki mevcut okul müdür devam etmek istiyordu. O müdür ile birlikte çalışan ve adeta gölge müdür yardımcısı gibi çalıştığını bildiğimiz bir kişinin CİMER üzerinde yaptığı şikayetler, apar topar soruşturmaya dönüştürülmüş. Soruşturuma sonucunda da cezalar yağdırılmış. Zaten müfettiş geldiğinde söylemiyle aslında kastın ne olduğunu ortaya koymuş.
“Bu iddiaların hiçbirini doğrulayan tek bir öğretmen ifadesi bulunmamaktadır”
12 ayrı konuda şikâyet üretilmiş; örneğin; kutsal kitabımız başta olmak üzere bazı dini kitapların okulda çöpe attırıldığı, Ramazan ayında okul bahçesinde sigara içildiği, cuma namazının kılındığı mescidin kapatılarak daha dar bir alana taşındığı, öğretmenlere iftiralar atılarak velilerin, öğretmenler aleyhinde dilekçe vermeye yönlendirildiği gibi dayanaksız ve provokatif iddialar soruşturma dosyasına eklenmiştir. Ancak ne ilginçtir ki, bu iddiaların hiçbirini doğrulayan tek bir öğretmen ifadesi bulunmamaktadır.”
“Ne şikâyetçi bir veli vardır, ne de yazılı bir dilekçe”
Özbay açıklamasının devamında, soruşturmanın somut temellerden yoksun olduğunu, gizlilik ilkesinin de ihlal edildiğini belirterek şunları söyledi:
“Soruşturma sürecindeki en çarpıcı örneklerden biri ise ifadesi alınan bir öğretmenin, ‘Müdür odaya girip söylediklerimi dinliyordu’ sözleri üzerine müfettişin doğrudan ‘iddia sübut bulmuştur’ demesidir. Burada hem ifade gizliliği açıkça ihlal edilmiştir, hem de müfettişin tarafsızlığı sorgulanacak düzeye gelmiştir. Eğer gerçekten böyle bir müdahale olmuşsa, müfettişin görevi süreci derhâl sonlandırmak ve ortamı sağlıklı hâle getirmektir. Ancak bu yapılmamış, aksine ortam, müdürü suçlu göstermek için fırsata dönüştürülmüştür. Yine, okul aile birliğiyle ilgili bir toplantıda, kimliği bilinmeyen bir velinin azarlandığı yönündeki iddia da delilsiz şekilde rapora girmiştir. Oysa toplantıya katılan 9 kişiden 7’si böyle bir olaya tanıklık etmediklerini net biçimde ifade etmiştir. Ne şikâyetçi bir veli vardır ne de yazılı bir dilekçe.
Soruşturmanın gizliliği dahi korunamamış; velilerin WhatsApp grubunda, müfettişin Mustafa Girgin’e yönelttiği sorular metin olarak paylaşılmıştır. Bu durum, hem soruşturma etiğine hem de kişisel haklara açık bir saldırıdır.
“Yer değişikliği cezası bir ‘sürgün’ aracı olarak kullanılmıştır”
Soruşturma yapanları bu kadar pervasızlaştıran, İl İdaresi Kanunu’nun liyakatsiz ellerde bir yargısız infaza dönüşmesidir. Bu kanunun verdiği gücü il, ilçe müdürleri soruşturma yapan müfettişler eli ile kullanışlı bir aparat haline getirmişlerdir. Mustafa Girgin gibi kimileri için de sürgün silahı gibi kullanılmıştır. Bu yetkiyi vicdanına, liyakatine ve ahlâkına teslim ettiğimiz mülki idarenin yaşananlara göz yumması bu yetkiyi İzmir’de çok yaygın olarak kullanması adâlet ve hukuka olan inancımızı yerle yeksan etmektedir. Sayın Mustafa Girgin, göreve geldiği günden bu yana okulu eğitim-öğretime eksiksiz şekilde hazırlamış, TÜBİTAK projeleri, yazar buluşmaları, sportif faaliyetler ve çevre projeleriyle okulun hem fiziki hem akademik gelişimine ciddi katkılar sunmuştur. Öğrenci kayıtlarında yüzde 33 oranında artış sağlanmış; bu da velilerin okula olan güveninin göstergesidir. Ancak tüm bu başarılar görmezden gelinmiş, kişisel duruşu hedef alınmış ve yer değişikliği cezası bir ‘sürgün’ aracı olarak kullanılmıştır. Eğitim-İş olarak, Mustafa Girgin’in yanında olduğumuzu, bu hukuksuz süreci sonuna kadar takip edeceğimizi ve adaletin, liyakatin, bilimsel eğitimin yılmaz savunucuları olmaya devam edeceğimizi vurguluyoruz.
Mustafa Girgin yalnız değildir!”