1. Haberler
  2. Genel
  3. İmamoğlu: Hiç kimse Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın

İmamoğlu: Hiç kimse Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi’nde Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Hakkari, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’dan gelen partili ve vatandaşla Diyarbakır Buluşması gerçekleştirdi. İmamoğlu coşkulu salonda, “Kolları sıvadık, seni başkan yapacağız”, “İmamoğlu ile Türkiye güzel olacak”, “5. galibiyet loading” pankartları ile karşılandı. “Erdoğan’ın korkusu İmamoğlu”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı.

“TÜRKİYE’MİZ ADINA OLİMPİYAT ŞAMPİYONU İSTİYORUZ”

Diyarbakır Buluşması’nda sırasıyla CHP Diyarbakır İl Başkanı İsmail Akyıl, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve İmamoğlu birer konuşma yaptı. İmamoğlu, Amedspor atkısı takıp, Amedspor’u desteklediğini belirterek, başarılar diledi. Bölgedeki bütün spor takımlarını yakından takip ettiğini söylen İmamoğlu, “Amedspor’a da farklı branşlarda özellikle olimpik branşlarda çok daha etkin adımlar atmasını öneriyorum. Çünkü bu kardeşiniz 2027 Avrupa Oyunlarını İstanbul’a getirdi. Allah’ın izniyle yine bu kardeşiniz sizlerin de gücüyle 2036 olimpiyatlarını İstanbul’a getirecek ve o olimpiyatlarda Diyarbakır’dan, Ağrı’dan, Van’dan, Hakkari’den Türkiye’miz adına olimpiyat şampiyonu istiyoruz” dedi.

”MEMLEKETİN BEREKETİNİ KAÇIRAN BUGÜNKÜ İKTİDARDIR”

“Bu mübarek Ramazan gününde, peygamberler ve sahabeler şehri Diyarbakır’da olmanın onurunu yaşıyorum” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Ramazan ayı bizi Rabbimize yaklaştıran, gönüllerimizi birleştiren mübarek bir ay. Bir rahmet ve bereket ayı. Bereket bu topraklar üstünde yaşayan hepimizin hayatında çok önemlidir. Hepimiz, evimizin, işlerimizin bereketli olması için dualar ederiz. Her vesileyle birbirimize bereket dileriz. Ama bugün ülkenin neresine gitseniz, her vatandaşımız öncelikle bereketsizlikten şikayetçi. Az kazanan da çok kazanan da aynı şeyi söylüyor: ‘Elimize geçen paranın bereketi kaçtı’ diyor. Sizler benden çok daha iyi biliyorsunuz, çok daha derin yaşıyorsunuz: Memleketin bereketini kaçıran, kötü uygulamalarıyla, vatandaşını öteleyen, iten vatandaşına parmak sallayan, derdiyle dertlenmeyen, tek meselesi koltuk olan bugünün iktidardır.”

“MİLLETTEN O KADAR UZAKTA DURUYORLAR Kİ … NE YOKSULLUĞU HİSSEDİYORLAR NE ÇARESİZLİĞİ”

“Çünkü bunların işlerinde gayret yok, adalet yok, iyi niyet yok, maneviyat yok. Bunların günü kurtarmaktan, koltuklarını korumaktan başka hiçbir dertleri yok. Milletten o kadar uzakta duruyorlar ki… Ne yoksulluğu hissediyorlar ne çaresizliği. Sebep oldukları haksızlıkların, adaletsizliklerin milletin canını nasıl derinden yaktığını görmüyorlar. İşçi, memur, asgari ücretli, emekli, esnaf çok zorda… Anne babalar her Allah’ın günü evlatlarını doyurabilmek için çare arıyor, kuyruğa giriyor, eşten dosttan medet umuyor. İstanbul’da şu geçtiğimiz 4-5 ay geçen seneki 4-5 aya göre tam iki kat bizden sosyal destek için başvuru yaptı. İki kat yani milyondan 2 milyona çıktı neredeyse. Ailelerin iki yakası bir araya gelmiyor. Ülkenin bereketi, orta direği bütün gücünü kaybetmiş durumda.”

“SANDIĞI MİLLETİN ÖNÜNE KOYACAĞIZ VE BUNLARI EVLERİNE GÖNDERECEĞİZ”

“Eskiden ‘Anadolu Kaplanları’ dediğimiz küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ayakta kalma çabası içinde… Ama böyle gelmiş, böyle gitmeyecek. Kararlı bir biçimde biz milletin derdine derman olmak için büyük bir azim, inanç ve kararlılıkla sizden aldığımız cesaretle yola çıktık… Asla vazgeçmeyeceğiz. Bu memleketin dilediği istediği ne varsa bizlerle beraber gelecek. Hep beraber başaracağız. Memleketin bereketini kaçıranların biz de uykularını kaçırdık. Beni kabusunda görüp uyananlar var yatağından. Ben onları önümüzdeki seçime kadar kabusun kabusuna boğacağım. Bu yürüyüş genel seçimde onları evlerine yollayacak. Bir kişinin veya kadronun yürüyüşü değildir. Bu yürüyüş Cumhuriyet Halk Partisi’nin tabandan tavana yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, gelecek hafta sonu büyük bir demokrasi şöleniyle sonuçlandırılacak. Bunu tarih yazacak. Bu yürüyüş bir demokrasi devrimidir. Bu demokrasi devrimi gerçekten insanına yetkiyi veren bir yürüyüştür. Ve ardından göreceksiniz, sandığı milletin önüne koyacağız ve bunları ne yapacağız o sandıkta? Pazar’dan başlayan cesaretle milletimizi kucaklayarak özellikle muhalif kesimi aramıza katarak o seçimde bunları, nasıl giderler bilmiyorum geri doğru kaçarken, evlerine giderken tökezlenip yere mi devrilirler, düşe kalkar mı giderler bilmiyorum. Ama hepsini evlerine yollayacağız.”

“SEÇİM SANDIĞI, ÜLKEMİZE BEREKET GETİRECEK”

“Seçim sandığı, bu milletin dertlerine derman olacak tek noktadır. Ülkemize hızla bereket getirecek. Ülkemiz gayretli, adaletli, demokrat yepyeni bir yönetime kavuşacak. Biz Türkiye’de gelmiş geçmiş en demokrat, en özgürlükçü yönetimi kuracağız. Bu ülkede istibdat rejiminin bir daha gelmesine izin vermeyecek güçlü bir demokrasi sistemini inşa edeceğiz. Ülkemiz demokratik, adil ve özgürlükçü yeni sistemiyle sadece yakın coğrafyamıza değil, tüm dünyaya ilham kaynağı olacak.”

“HİÇ KUŞKUNUZ OLMASIN… BİR KİŞİYE GÖRE TASARLANMIŞ BU BOZUK DÜZENİ DEĞİŞTİRECEĞİZ” 

“Biz ‘O gitsin, bu gelsin’ yaklaşımı içinde de değiliz. Bizim derdimiz kişilerle değil. Bizim derdimiz siyasi ikbal asla değil. Bugün kilometrelerce uzaktan buraya gelen herkesin… Evini, barkını, işini, gücünü, tarlasını bahçesini bırakıp buraya koşan hepinizin amacı aynı… Türkiye’yi bu kabustan kurtarmak istiyor muyuz? İşte amacımız, derdimiz bu. Çocuklarımız için… Annelerimiz için çalışıyoruz. Biz, bu eşitsiz, adaletsiz bozuk düzeni değiştirmek için yola çıktık. Biz, bu israf ve istibdat düzenine son vermek için yola çıktık. Bir daha bu ülkede hiçbir siyasi otorite milletin iradesinin üstüne kayyumlarla çökmesin diye yola çıktık. Milletin canı usandı, bezdi. Bu ülkede yargı gücünü, siyasetin silahı olmaktan kurtaralım diye yola çıktık. Bugün zalimlik yapan insanların, yöneticilerin, o bir avuç insanın yüce Türkiye yargısının o namuslu cesur hakimlerinin savcılarının bile başını öne eğen bir avuç insanın bile gelecekte evlatlarını, torunlarını koruyacak güçlü bir adalet sistemi kurmak için yola çıktık. Bundan hiç kuşkunuz olmasın… Bir kişiye göre tasarlanmış bu bozuk düzeni değiştireceğiz.”

“ÜLKEYİ MİLLETİN HAS EVLATLARI YÖNETECEK”

“Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yeniden hak ettiği saygın etkili milletin gücünü hissettiren seviyeye biz kavuşturacağız. Milletimizin her bir ferdi, bu ülkenin ve devletin her bir ferdi, tek sahibi olduğunu en güçlü biçimde hissedecek, bizzat yaşayacak. Kimliği, inancı, yaşam tarzı nedeniyle hiç kimse kendini dışlanmış, güvensiz hissetmeyecek. Herkes bu güzel ülkede çocuklarını ve gençlerimizle birlikte mutlak eşitliğin ve adaletin huzuruyla yaşayacaksınız. Devletin bütün yöneticileri vatandaş karşısında haddini, hududunu bilecek. Bu devlette kişiye, partiye sadakat değil, liyakat esas olacak. Ülkeyi sadece şu ya da bu partinin evlatları değil, bir avuç insanın aileleri değil, milletin has evlatları, 86 milyon insanımızın evlatları yönetecek. Türkiye’nin yolunun, yönünün, öncelikleri belirlenecek biçimde önümüze bakacağız.”

“BİZ MİLLETİN HAKLARINI SİYASİ HESAPLARINA MALZEME YAPANLARA BENZEMEYİZ ”

“Biz bu ülkede herkesin mutlu, huzurlu ve özgürce yaşayacağı halkçı ve sosyal adaletçi bir düzen kuracağız. Hiç kimseyi piyasanın acımasız şartlarına mahkum etmeyeceğiz. Herkes barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel haklara, insanca yaşam koşullarına sahip olacak. Tarlalarında, dükkanlarında, atölyelerinde, fabrikalarında üretim yapanlar, istihdam yaratanlar erişilebilir ve adil yatırım ve ticaret şartlarına kavuşacak. Türkiye’miz; adaletin, eşit yurttaşlığın, kardeşliğin gücüyle büyüyecek, zenginleşecek ve güçlenecek. Biz fırsatlarda eşit, imkanlarda adil bir Türkiye kuracağız. Güçlü, etkin, güven veren bir devleti yeni baştan inşa edeceğiz. Temellerini, değerlerini ve kurumlarını güçlü bir biçimde, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yakışır biçimde inşa edeceğiz. Demokratik ve özgürlükçü yönetim bu topraklarda güçlü ve dayanışmacı bir toplumu mümkün kılacak. İşte biz bunlar için milletin hakkını kayıtsız şartsız millete vermek için yola çıktık. Sevgili dostlarım şu kadim coğrafyada GAP ki bu bölgenin talihini, kaderini değiştirecek bu coğrafyada 23 senedir defalarca bütçesi hazır yaptık, bitiriyoruz, cek, cak, diyerek milletin hakkını yediler. Bu kardeşiniz size söz veriyor. Bu coğrafyada, bu Mezopotamya’da Dicle ile Fırat arasındaki bu güzel kadim topraklarda GAP’ı hak ettiği değere kavuşturan da biz olacağız. Söz veriyorum. Biz milletin haklarını siyasi hesaplarına malzeme yapanlara benzemeyiz.”

“KÜRTLERİN VE TÜM TOPLUM KESİMLERİNİN KENDİLERİNİ BU ÜLKENİN SAHİBİ, EŞİT PAYDAŞI OLARAK HİSSETMESİNİ SAĞLAMAK DEVLETİN GÖREVİDİR”

 

“Türkiye’nin barışa, huzura kavuşması çok önemli, çok değerli bir amaçtır. Ama ne yapılacaksa, samimiyetle, şeffaflıkla, insanlıkla, tutarlılıkla yapılmalı. Siyasetin üstüne çıkmalı o duygu. Uzun zamandır tekrar ettiğimiz düşüncelerimiz var. Diyoruz ki, şiddetle, çatışmayla, terörle hiçbir sorun çözülemez. Silahlar susmalı, silahlar susmalı, silahlar susmalı… Çatışma bitmeli. Çözüm toplumun tüm kesimlerinin diyaloğuyla olmalıdır. Kürtlerin ve tüm toplum kesimlerinin kendilerini bu ülkenin sahibi, eşit ve onurlu yurttaşı, eşit hissedarı, eşit paydaşı olarak hissetmesini sağlamak hepimizin, devletin görevidir.”

“SİZİ BİZİ KALDIRACAĞIZ”

“Ben Trabzon’un kırk haneli bir köyünde doğdum. Köy çocuğuyum. Liseyi bitirene kadar köyde yaşadım. Benim köyüm neyse Diyarbakır’ın köyü de aynı. Ben size bir şey söyleyeyim. Burada Diyarbakır’da köylerine gittiğim dostlarım var. Ayranını içtiğim, yemeğini yediğim dostlarım var. Açık ve net söylüyorum. Diyarbakır’ın her köyünde Diyarbakırlılar kadar sizin o topraklarınıza eşit hissedar Ekrem İmamoğlu var. Burada bulunan bütün Diyarbakırlıların her biri de benim doğduğum kırk haneli Trabzon’un Akçaabat ilçesinin Cevizli köyünde eşit hissedarsınız. Orası da sizin burası da bizim. Biziz biz. Sizi bizi kaldıracağız. Eşit hissedarlık, eşit paydaşlık, cumhuriyetin temel duruşudur.”

“TOZ ZERRESİ KADAR HAK ETMEDİĞİMİZ HALDE, ‘TERÖRİST’ YAFTASI DA YİYORUZ, ‘BARIŞ KARŞITI’ YAFTASI DA YİYORUZ”

“Kürtler ‘bizim sorunumuz var’ dediği müddetçe ortada bir ‘Kürt sorunu’ vardır. Bu sorun diyalogla, şeffaflıkla ve mutlaka, şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözülmelidir. Hep bunları söylüyorum. Ancak biz bunları söylerken çoğu zaman taraflardan da en ağır eleştirilerin, en ağır saldırıların muhatabı oluyoruz. Toz zerresi kadar hak etmediğimiz halde, ‘terörist’ yaftası yiyoruz, ‘barış karşıtı’ yaftası yiyoruz. Ama biz, doğru bildiğimizi söylemekten bir adım geri durmadık, durmayacağız.”

“BELEDİYE YÖNETİCİLERİMİZ, MECLİS ÜYELERİMİZ TUTUKLANIYOR”

“Hakkımızda davalar açılıyor. Örneğin Esenyurt Belediye Başkanımız, Ahmet Özer, kayyum atandı görevden alındı. Ovacık Belediye Başkanımız Mustafa Sarıgül, uyduruk sebeplerle teröre destek olmakla suçlanıyor, görevden alınıyor, hapse atılıyor. Türkiye’mizde en büyük Kürt nüfusunun yaşadığı şehir olan İstanbul’da 2019’dan bu yana ‘İstanbul İttifakı’ dediğimiz Allah’ın izniyle Türkiye İttifakı diyeceğimiz, bir sandık ittifakı yaptığımız için…. Diğer yurttaşlarımız gibi, eşit ve onurlu vatandaşlar olarak gördüğümüz Kürt hemşerilerimin de Belediye Meclislerinde temsil edilebilmesini sağladığımız için belediye yöneticilerimiz, belediye başkanlarımız, meclis üyelerimiz tutuklanıyor.”

“BU SÖZLERİ YAZANLARIN ORTAYA KOYDUĞU ZİHNİYET GELECEKTE ADİL BİR TÜRKİYE’DE YARGILANACAK”

“Esenyurt belediye başkanımızın ve meclis üyelerinin tutuklandığı davanın iddianamesinde savcı şöyle yazmış, ‘Batıdaki Kürtler nasıl, kendi kimlikleriyle çoğunluk olmadıkları yerde, belediye meclislerinde temsil edilirler; söz sahibi olurlar.’ Ben doğdum doğalı, Cumhuriyet kuruldu kurulalı Batıdaki Kürtler Batı’daki Kürtler diyen birini duydunuz mu? Kürt’ün Batı’da olanı Doğu’da olan olur mu? Kürt Kürt’tür. Bu memleketin temel taşıdır, temel direğidir. Nerede olursa olsun benim vatandaşımdır, yurttaşımdır, hemşehrimdir. Bunu bir Savcı suç isnadı adına iddianamesine yazıyor. Batı’daki Kürtler ne demek Allah aşkına? Fark mı var Batı’daki Kürtler, Doğu’daki Kürtler? Ne olur fark en fazla? Ne bileyim burada Diyarbakır’da tarladayken başka bir şey giyer de Nişantaşı’nda gezerken başka bir elbise giyer. Fark o kadar olur. Bu sözleri yazanların ortaya koyduğu zihniyet gelecekte adil bir Türkiye’de yargılanacak. Size söz veriyorum. Ayrılıkçı zihinleri yargılanacak. Bu milleti bölemeyecekler. Bu ülkede Türkler, Kürtler aynı haklara sahipler. Nerede olursa olsunlar. Böylesi bir metni iddianameye yazmak nasıl bir aklın ürünü? Zannetmesinler o insanları ve o insanlardan kurmak istedikleri düzen üzerinden bizi yargılayabilecekler. Bizi yargılasanız ne olur? Biz diye Cumhuriyeti Devleti’nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kadim aklının ve 86 milyon insan vicdanındaki mahkemeye emanetiz. Orada yargılanırız. Bu bakış açısına göre, Kürtler ancak güneydoğudaki belediye meclislerinde temsil edilebilirler. O da kayyum atanana kadar. Batıdaki belediye meclislerinde temsil edilirse bu terörist faaliyet olacak.”

“ADALET BAKANI SİZE DE DUYURUYORUM. HEMEN ORADA BUNU TARTIŞMALI VE YARGILAMALISINIZ”

“Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) ne iş yapıyor, buradan HSK’daki temsilcilere duyuruyorum. Siyasi parti temsilcileri var. Onları da duyuyorum. Zamanınızın ne olduğu önemli değil. Vaktiniz ne kadar kaldı? Seçim ne zaman? Onu unutun. Siyasi partilerin temsilcileri, o savcı bunu yazıyorsa, HSK görev yapacaksa Adalet Bakanı size de duyuruyorum. Hemen orada bunu tartışmalı ve yargılamalısınız. Ben avukat değilim. Ama benim vicdanım var, adaletim var. Evrensel hukuka inanırım. Bu memleketin hukukuna, yargısına inanırım. Zihniyetleri bu arkadaşlar bunların. Böyle bir yaklaşım barışın da demokrasinin de özüne ve ruhuna aykırıdır. Bu zihniyeti hep beraber hukuktan da siyasetten de temizleyelim!”

“KADİFE ELDİVEN İÇİNDE DEMİR YUMRUK BU MEMLEKET İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKEDİR”

“Güven ve adalet çok önemlidir. Bugün ak dediğine yarın ara diyenler güven ve adaleti sağlayamazlar. Güvencemiz Cumhuriyet ve Cumhuriyet yeni bir paydaşlık eşit hissedarlık üzerine yürünen bir yol almalıdır. Ve kadife eldiven içinde demir yumruk bu memleket için en büyük tehlikedir. Buna fırsat vermeyeceğiz. Biz devletin elini, dün köyüme gittim, yüz yaşına yaklaşan anneannemin pamuk ellerinden öptüm, o pamuk elleri ben doğdum doğalı yanağımda, her evde o el vardır, işte biz devletin elini o sıcacık annelerin sıcacık anneannelerin, babaannelerin yumuşacık eli olarak 86 milyon insana uzatmaya geliyoruz.”

 “HEPİMİZ AYNI ÇINARIN DALLARIYIZ!”

“Bugün buraya sizinle birlikte yeni bir geleceği kurmaya geldim! Yaralarımızı sarmaya, kırılmış gönülleri onarmaya, bölünmüş yürekleri bir araya getirmeye, özlemini duyduğumuz barışı hep birlikte inşa etmeye geldim! Ben buraya, birleştiren, kucaklaştıran, anlayan ve hisseden bu yüreğimle geldim. Çünkü biliyorum ki: Bu ülkenin efendileri yoktur, ikinci, üçüncü sınıf vatandaşları da yoktur! Bu ülkenin en büyük gücü, paydaşlığı, birliği ve ortak geleceğidir! Bu topraklarda hiçbirimiz diğerimizden üstün değiliz, hiçbirimiz diğerimizden eksik değiliz! Hepimiz aynı çınarın dallarıyız! Bize yukardan bakan al bayrağımız var.”

“TÜM HUKUKSUZLUKLARA KARŞI DİMDİK DURALIM”

“Ben buraya büyük bir kardeşlik bayrağını taşımaya geldim! O bayrağı sizden almaya geldim. Bugün burada, yeni bir dönemin kapısını aralamak için bir aradayız! Gelin, birlik olalım… Bu bozuk düzeni, bu korku düzenini hep birlikte değiştirmeye söz verelim! Hukuksuzluğu bitirmeye söz veriyor muyuz? Adaletsizliği, ayrımcılığı, yoksulluğu, umutsuzluğu bitirmeye söz veriyor muyuz? Tüm haksızlıklara, tüm hukuksuzluklara karşı dimdik durursak bu sözümüzü yerine getireceğiz.”

“HİÇ KİMSE SELAHATTİN DEMİRTAŞ GİBİ BİR SİYASİ REHİNE OLARAK, HAKSIZ YERE HAPİSTE TUTULAMASIN”

“Söz verelim ki, artık halkın seçtiği yöneticiler, halkın iradesi dışında görevden alınamasın! Demokrasiye darbe vuran kayyum düzeni milletin hafızasından silinip gitsin! Adaletin terazisi, kimsenin elinde bir oyuncak olmasın! Hiç kimse bir partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın. Haksızlığı, hukuksuzluğu biz aynı dille İstanbul’da da konuşuruz, Trabzon’da da, Malatya’da da, Diyarbakır’da da. Yakışmıyor. Bir partiye genel başkanlık yapmış bir insanı siyasi rehine olarak orada tutuyorsunuz. Şimdi aynı şeyi Ümit Özdağ için de yapıyorlar. Biz haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan kim varsa siyasi düşüncesi görüşü yok. Bu kardeşiniz var ya haksızlık hukuksuzluk bir AK Partili belediye başkanına yapılsın. Koşar onun yanına gitmeyen namerttir. Ben zalimliğe karşıyım. Ben mazlumun yanındayım, haklının yanındayım. Onun için mücadele ediyorum. Türkiye bundan böyle sonsuzluğa kadar barışın ülkesi olsun.”

“BENİM RUHUMDA “ÖTEKİ” KAVRAMINA YOK Kİ”

“Bu ülkede ‘Hepimiz kardeşiz’ demeyen siyasetçi yok. Ben de öyle diyorum, buna da yürekten inanıyorum. Ama bazı siyasetçiler ‘Hepimiz kardeşiz’ derken, aslında ‘Kardeşiz ama ben büyük abiyim, ben ne dersem o olur’ demek istiyorlar. Ben, o siyasetçilerden biri değilim. Hiç olmadım ve asla olmayacağım. Ben her zaman, ‘Bu ülkede 86 milyon vatansever var’ derim. Ülke nüfusunu abiler veya küçük kardeşler olarak görenlerden olmadım. Olmayacağım. Çünkü benim ruhumda ‘öteki’ kavramı yok ki.

“BU KAVRAMLARIN İÇİNİ BOŞALTMAK, DEMOKRASİMİZE YAPILABİLECEK EN BÜYÜK KÖTÜLÜKLERDEN BİRİDİR”

“Hangi kimlikten, hangi inançtan, hangi siyasi görüşten olduğuna bakmaksızın, milletin tamamını, 86 milyon vatandaşımızın her birini bu ülkenin eşit sahibi ve onurlu hissedarı olarak görürüm. Partimizin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ demiş. Aslında tam da bunu kast ediyordu. Devletimizi, milli birliğimizi, siyasal sistemimizi üzerine inşa ettiğimiz temel kavramlar benim için hayati önemdedir: Yani cumhuriyet, demokrasi, laiklik, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet, sosyal adalet… Bunların her birisi çok değerlidir. Bu kavramların içini boşaltmak, değersiz ve geçersiz hale getirmek, devletimize, birliğimize, demokrasimize yapılacak en büyük kötülüklerden biridir.”

“TARLADA, EVDE, İŞTE, OKULDA UMUT ALEVLERİ YÜKSELİYOR”

“Cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, hukukun üstünlüğünü, sosyal devleti olması gerektiği gibi hayata geçirdiğimizde bu güzel ülkenin bu aziz milletin bütün sorunlarını çözeriz. Bu memlekete bereket, huzur yağar. Cumhuriyet Halk Partisi işte bu inancın, bu kararlılığın partisidir. Tarih boyunca bu yolda öncülük üstlenmiştir. 23 Mart’ta yine çok önemli bir öncülük üstleneceğiz. Tarlada, evde, işte, okulda umut alevleri yükseliyor. Bir demokrasi devrimine imza atacağız ve partimizin Cumhurbaşkanı adayını bütün üyelerin katılacağı ön seçimle belirleyeceğiz. Parti içi demokrasiyi tam anlamıyla hayata geçireceğiz. Ülkede gerçek demokrasiyi hakim kılacağız. Onun için, bu bir devrimdir diyoruz.”

“BÖYLE ÖN SEÇİM Mİ OLUR DİYENLER ŞİMDİ TELAŞLANMAYA BAŞLADI…”

“23 Mart’ta önce biz Cumhuriyet Halk Partililer ayağa kalkacağız, sonra milletimizin değişim umudu dalga dalga büyüyecek ve iktidar olacağız. Yalnız biz değil, eşitlik, adalet, özgürlük isteyen herkes iktidar olacak. Türkiye’nin cumhuriyetçileri, demokratları, yurtseverleri iktidar olacak. Devlete çöreklenmiş o bir avuç insan kaybedecek, Türkiye kazanacak. Bir hafta öncesine kadar ön seçime ne gerek var, böyle ön seçim mi olur diyenler iktidar adına konuşanlar, iktidar adına iktidarın kanallarında bizim ön seçimi aşağılayanlar şimdi telaşlanmaya başladı. Her gün bir şey yumurtluyorlar. Başlattığımız bu büyük demokratik katılım sürecinin evlerde, iş yerlerinde, tarlada, fabrikada ovada şehirde umut olduğunu ülkenin her yöresinde kıvılcım ateşlerini nasıl hızla yaktığını gördüler…”

“35 YILLIK DİPLOMAMI GEÇERSİZ İLAN ETMEK ÜZERE KİMİLERİ ADETA SEFERBERLİK İLAN ETTİ”

“Bu kıvılcım ateşlerinin birleşerek gelecek Pazar günü nasıl bir büyük umuda dönüştüğünü görecekler. Umudun ülkeyi nasıl değiştireceğini görecekler… İktidar bu gidişi çok iyi gördüğü için yargı eliyle partimize ve bana karşı daha büyük, kapsamlı ve daha aceleci bir saldırıya geçti. Ben birdenbire, hakkında 25 yıl hapis cezası, 5 kez de siyasetten yasaklanma talep edilen bir siyasetçiye döndüm. 35 yıllık diplomamı geçersiz ilan etmek üzere kimileri adeta seferberlik ilan etti. Saraylardan kimlerin arandığı bizlerin de kulaklarına geliyor. Belediyemizin, hepsi iktidarın kontrolündeki kurumlar tarafından binden fazla denetlenmiş, şeffaf ihaleleri birden bir suç örgütünün faaliyetiymiş gibi gösterilmeye başlandı.”

“BU YARGI ELİYLE SİYASET MÜHENDİSLİĞİDİR”

“Bu kamusal vesayet hakkının, haksız ve gayri meşru kullanımıdır. Bu yargı eliyle siyaset mühendisliğidir. Bütün dertleri, benim Erdoğan’ın karşısında seçime girmemi önlemek. Çünkü neden korkuyorlar, 5’ten korkuyorlar. Korksunlar. Daha önce seçimlerde İstanbul’da başlarına geleni gayet iyi biliyorlar. Onun için, bütün gayrı meşru yöntemlerle beni saf dışı bırakıp, muhalefetin adayını kendileri belirlemek istiyorlar. Derdi belli… Planı ortada…”

Ahmed Arif’in dizelerini okuyan İmamoğlu, şunları söyledi:

“Ne demişti bu toprakların ozanı rahmetli Ahmed Arif hatırlayın…

‘Bunlar,

Engerekler ve çıyanlardır,

Bunlar,

Aşımıza, ekmeğimize

Göz koyanlardır,

Tanı bunları,

Tanı da büyü…’

“BEN BÖYLE NAMERTLİKLERE PABUÇ BIRAKMAM”

“Ama buradan bir kez daha meydan okuyorum. Ben böyle namertliklere pabuç bırakmam. Şart olsun ki, nefes aldığım sürece, sesim çıktığı müddetçe adaletsizliğe, zalimliğe direnirim. Hak yemem hakkımı da yedirmem… Milletimin hakkını da yedirmem, böyle biline! Ama bu artık benim şahsi bir meselem olmaktan çoktan çıktı. Muhalefete aday gösterme hakkı bile tanımayan bir iktidarın sonraki adımları ülkemize çok acılar yaşatır. Onun için, demokrasi isteyen, adalet isteyen herkesin bu konuda çok duyarlı olması şarttır.”

“TÜRKİYE KAZANACAK, CUMHURİYET HALK PARTİSİ BAŞARACAK”

“Cumhuriyet Halk Partili yol arkadaşlarımın sandıklara koşacağından, iktidara hak ettiği demokrasi hak ettiği dersi vereceklerine eminim. Sonra bütün ülkede değişim umudunu örgütleyeceğimizden eminim. Yenilecekler… Güler yüzümüze yenilecekler… Temiz kalplerimize yenilecekler… Tevazumuza, hoşgörümüze yenilecekler. Göreceksiniz, Türkiye kazanacak, Cumhuriyet Halk Partisi başaracak.”

“DOĞACAK GÜNEŞİN MÜJDECİSİ OLMAYA GELDİK”

Peygamberlerin, sahabelerin, bilgeliğin şehri Diyarbakır, sen çok acı gördün, çok sınandın, çok direndin. Ama biz biliyoruz ki, zemheri ne kadar sert geçerse geçsin, eninde sonunda bahar gelir! O bahar geliyor. Karanlık ne kadar uzun sürerse sürsün, güneş mutlaka doğar… İşte biz bunun için buradayız. Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Süryani’nin, Ezidi’nin, Alevi’nin, Sünni’nin ortak geleceği için doğacak güneşin müjdecisi olmaya geldik. Hep birlikte nefes aldığımız, halaylarla, türkülerle, kucaklaşmalarla güçlendiğimiz aydınlık günlerin haber vermeye geldik! Tüm ülkemizi karanlıktan kurtarmaya geldik. Buradan tüm Türkiye’ye birlikte sesleniyoruz: Biz birlikte güçlüyüz, birlikte varız. Birlikte milletiz, birlikte güzeliz! Ve bugün, Diyarbakır’dan, Newroz’un, baharın, uyanışın, kardeşliğin ve barışın bayramı müjdeli haliyle kutlu olsun. Newroz’unuz kutlu, birliğimiz daim olsun! Newroz Piroz Be!”

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ YAKIN COĞRAFYAMIZDA YAŞAYAN HERKESİN TEMİNATI OLMALIDIR”

“Mübarek Ramazan Bayramınızı da şimdiden kutluyorum. Hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sözlerime son vermeden önce, bize birimizin acısının diğerinin de acısı olduğunu hatırlatan 16 Mart Halepçe katliamını bir kez daha kınıyorum, bir daha bu coğrafyada böyle katliamların yaşanmamasını diliyorum. Hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yakın coğrafyamızda yaşayan herkesin teminatı olmalıdır. Türkiye yanı başımızdaki, Tartus’taki Alevi katliamına karşı da dimdik ayakta durmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yanı başımızda Alevinin de, Kürt’ün de, Arap’ında, Yezidi’nin de Türkmen’in de hepsinin yaşam kalitesi için vardır. Bizi doğusuyla batısıyla bir araya getiren, tüm emperyalistlere ders veren bir direniş destanı olan 18 Mart Çanakkale Zaferini de kutluyorum. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu büyük direnişin bütün kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyorum. Kendinize, bu aziz millete güvenin. Güzel günlere inancınızı hiç yitirmeyin. Dayanışmanın ve umudun önünde hiçbir güç duramaz. Hele hele o bir avuç insan ve o hiç duramaz. Onun için diyorum ki: Kurtuluş yok tek başına, haydi herkes, görev başına.  Herkes her CHP’li, inançla, sevinçle, azimle 23 Mart’ta sandık başına.”

İmamoğlu, Diyarbakır Buluşması’nın ardından Suriçi’ne hareket etti. Suriçi esnafını ziyaret eden İmamoğlu, coşkuyla karşılandı. Esnaf ziyaretinin ardından İmamoğlu, Erzincan Buluşması’na gitmek üzere yola çıktı.

İmamoğlu: Hiç kimse Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren siteler
Giriş Yap

EGEPRESS ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin