TBMM Genel Kurulu’nda, İklim Kanunu Teklifi’nin 11 maddeden oluşan birinci bölümü kabul edilirken iki maddede değişiklikler yapıldı. Greenpeace Türkiye, kanun teklifinin doğayı ve toplumu koruyacak güçlü bir çerçeve sunmadığı eleştirisinde bulunurken Deva Partili Evrim Rızvanoğlu ise İklim Kanunu’nun aynı dönemde gündeme getirilen Maden Kanunu ile açık bir çelişki oluşturduğuna dikkat çekti.
TBMM Genel Kurulu’nda, İklim Kanunu Teklifi’nin 11 maddeden oluşan birinci bölümü kabul edildi. İklim Kanunu Teklifi’nin birinci bölümün kabul edilmesinin ardından Meclis Başkanvekili Pervin Buldan, birleşimi 1 Temmuz Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere kapattı.
Bununla birlikte dünkü oturumda kanun teklifinin iki maddesi için verilen değişiklik önergeleri de kabul edildi.
Emisyon Ticaret Sisteminin kurulması ve tahsisatların esasları başlıklı maddenin 6’ıncı fıkrasında yapılan değişiklik ile sistem kapsamında yapılacak ücretsiz tahsisatların, tarihsel emisyon verileri veya kıyaslama değerleri nispetinde yapılabileceği hükmü eklendi.
Greenpeace Türkiye: “İklim Kanunu Teklifi Ciddi Eksiklikler ve Boşluklarla Dolu”
İklim Kanunu’nun TBMM’de yeniden görüşülmeye başlanması üzerine Greenpeace Türkiye, sosyal medya hesabı üzerinden bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Meclis’te görüşülen İklim Kanunu Teklifi, doğayı ve toplumu koruyacak güçlü bir çerçeve sunmak yerine ciddi eksiklikler ve boşluklarla dolu. İklim krizine karşı etkili mücadele için gereken temel unsurlar bu yasada yok” denildi.
“Bağımsız bir Bilimsel Danışma Kurulu yok. Net seragazı azaltım hedefleri belirlenmemiş. Kömür ve fosil yakıtlardan çıkış planı sunulmuyor. Emisyon Ticaret Sistemi, esas amacına yani emisyon azaltımına hizmet etmiyor” eleştirilerinin paylaşıldığı açıklamada, “Geçimini fosil yakıtlardan sağlayan işçilere yönelik bir adil geçiş planı yok. Kırılgan toplulukları koruyacak özel hükümler yer almıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin devletlere çizdiği iklim çerçevesi dikkate alınmamış” ifadelerine yer verildi.
Rızvanoğlu: “Hem Kirleten hem Düzenleyen Aynı Yapının İçinde”
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu ise TBMM’de, teklifin iletişimden yoksun, yönetişimden kopuk bir anlayışla şekillendiğini ifade etti. İklim Kanunu’nun, aynı dönemde gündeme getirilen Maden Kanunu ile açık bir çelişki oluşturduğunu belirten Rızvanoğlu, halkın bilgi eksikliği nedeniyle dezenformasyona maruz kaldığını ve bu haliyle teklifin ne güven verdiğini ne de etkili bir iklim mücadelesi sunabildiğini dile getirdi.
Rızvanoğlu teklife dair yapısal eleştirilerde de bulunarak “Emisyon Ticaret Sistemi’nin işletmesini EPİAŞ’a veriyorsunuz. Ama Türkiye’deki emisyonların neredeyse %74’ü enerji sektöründen geliyor. Yani hem kirleten hem düzenleyen aynı yapının içinde” dedi.
Geçtiğimiz hafta Meclis’e sunulan Maden Kanunu Teklifi ile ormanların, meraların ve korunan alanların madenciliğe açılmasına imkan tanındığını hatırlatan Rızvanoğlu şunları söyledi: “Eğer bugün bu gündem olmasaydı, geçen hafta sunduğunuz Maden Kanunu’nu görüşüyor olacaktık. Yani bir yanda karbon yutaklarımız olan ormanları, meraları, korunan alanları madenciliğe açan bir düzenleme öbür yanda iklimle mücadele iddiası taşıyan bir kanun teklifi. Nasıl bir şeydir bu?”
İklim krizinin çok boyutlu bir mesele olduğunu belirten Rızvanoğlu, “İklim yönetişimi dediğimiz şey, ‘Bu konudaki krizle ilgili kararları kim alıyor, nasıl alıyor ve kimin denetiminde alıyor?’ sorusunun cevabıdır. İklim krizi artık sadece doğayı değil, hepimizin hayatını etkiliyor. Aşırı sıcaklar, seller, kuraklık, artan gıda fiyatları. Çiftçi ne zaman ekim yapacağını kestiremiyor. Yani bu artık bir çevre meselesi değil; bu geçim derdi, sağlık sorunu, yaşam kalitesi meselesi. Ve bu kadar büyük bir krizi sadece teknik kadrolarla değil, toplumla birlikte, bilimsel zeminde, şeffaf ve demokratik bir yönetişimle yönetmek zorundasınız” dedi.
Rızvanoğlu teklifin gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizerek “Gerçekten etkili bir iklim mücadelesi istiyorsak, bu sistemi gözden geçirmemiz ve ciddi biçimde revize etmemiz gerekiyor. Toplumu dışlayan, bilimi yok sayan, kapalı kapılar ardında yürüyen bir süreçle ne güven kurabiliriz ne ilerleyebiliriz. Bu haliyle ne iklimi koruyabiliriz ne de toplumu ikna edebiliriz. Konu bir yasa değil; yaklaşım meselesidir” şeklinde konuştu.