Yaklaşık 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerine yüzde 90 zam talebiyle oturan Türk-İş ve Hak-İş, ilk 6 ay için yüzde 24 zamma, ikinci 6 ay için ise 50 TL seyyanen artış ve yüzde 11 zam oranında anlaşmaya vardı.
Böylece yıllık bazda ücret artışı, Orta Vadeli Program’ın (OVP) hedefleri doğrultusunda yüzde 30 ile sınırlandırılmış oldu. Taslak taleplerden yüzde 66 oranında taviz verilmesiyle, kamudaki ortalama işçi ücretleri yoksulluk sınırının yarısında kaldı.
Evrensel’den Duygu Ayber Gültekin’in haberine göre, Grev talepleri geri çekilen ve sendikal bürokrasi tarafından etkisizleştirildiklerini düşünen kamu işçileri ise tepkili:
“Aylarca oyaladılar. ‘Grevse grev, eylemse eylem’ dediler ama şimdi önümüze bunu kazanım diye getiriyorlar. Hükümet de sendikacılar da bizimle dalga geçiyor. İşin başına biz geçmeden hiçbir şey değişmeyecek, bu artık çok net.”
Türk-İş ve Hak-İş bürokrasisi, ortak hazırladıkları taslağı 27 Şubat’ta hükümete sundu. Hükümet aylarca teklif vermezken, sendikacılar işçilere “bekleyin” dedi. 3 ay sonra hükümet ilk teklifini yüzde 16, ikincini yüzde 17 olarak açıkladı. İş kollarındaki sözleşmeler tıkandı, Harb-İş, YHK’ye gitti, Medya-İş kasten yetki düşürdü. Yüzde 24’lük son teklif sendikacılar tarafından sevinçle karşılandı. Sendikal bürokrasi yüzde 24’ü kazanım diye sunarak işçileri ikna etme çabasına girişti. İkinci 6 aylık zammın yüzde 16.7 değil, 11 olacağı ortaya çıktı. Grev kararları alındı. Yüzde 66 taviz veren sendikacıların geldiği nokta, “Yüzde 5 verin imzalayalım” oldu.
Türk-İş’e bağlı sendika merkezleri grev kararlarını ve uygulama tarihlerini duyurmaya başlarken Maden-İş üyesi Eti Maden işçilerinin grevi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yasaklandı.
Grevin yasaklanmasıyla birlikte işçiler taslakta yer alan “Taban ücretlerin 1800 liraya çıkarılması ve yüzde 50 zam” talepleriyle grev hakları için yeniden mücadele çağrısı yaparken, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, soluğu külliyede aldı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile görüşen Atalay, sonrasında yaptığı açıklamada, “2025 yılının ikinci 6 ayı için verilen yüzde 11’i aştık ama yüzde 16.67’yi bulmadı. Kararı arkadaşlar verecekler, onlar yetkili. İşçi razıysa bir problem yok. Teklif yüzde 100 olumlu değil ama olumluya yakın bir teklif gibi gözüküyor. Arkadaşlarımız üyelere gidecekler, derlerse ‘Bir problem yok’, biz de Çalışma Bakanlığına ‘Bir problem yok’ diyeceğiz. Problem varsa gelmiyoruz diyeceğiz” dedi.
Önceki gün Türk-İş’e bağlı sendikaların yöneticileri iş yerlerinde işçilere “bildirimde” bulundu. Hükümetin son teklifini aktaran sendika yöneticileri, sık sık hükümetin daha fazla vermemekte kararlı olduğunu tekrarladı. Türk-İş’in ve bağlı sendikaların bir planı olup olmadığına ilişkin tek bir laf etmeyen sendika yöneticileri, işçileri “Bu teklifi değerlendirin, bir sorunuz olursa da yanıtlarız” dedi.
Önceki gün akşam saatlerinde ise Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) hükümetin son teklifinin ardından 2 Ağustos Cumartesi günü saat 12:00’de kamu çerçeve protokolünün imzalanacağını duyurdu. GMİS, “Bilindiği üzere aynı tarihte TTK ve MTA iş yerlerimizde greve başlayacaktık. Ancak kamu çerçeve protokolünün imza altına alınacağı sebebiyle, görüşmelerin daha sağlıklı yürütülmesi ve üyelerimizin menfaatleriyle sonuçlanabilmesi için GMİS ile TÜHİS arasında özel hakem heyetine başvuruda bulunularak grev iptal edilmiştir. Yarın tüm arkadaşlarımız iş yerlerinde çalışmalarına devam edecektir. Kamu çerçeve protokolü imza altına alındıktan sonra kendi toplu iş sözleşmelerimizin görüşmeleri de devam edecek olup en kısa sürede imza altına alınacaktır” dedi.
Öğle saatlerinde Türk-İş, Hak-İş ve Çalışma Bakanlığı yaptığı toplantı ile kamu çerçeve protokolünü imzaladı. Anlaşmaya göre, ilk 6 ay yüzde 90 zam talep edilirken, ücretlere yüzde 24 zam yapıldı. İkinci altı ay yüzde 45 oranında zam istenirken, saat ücretleri 6.66 (günlük 50 lira) artırıldı, yüzde 11 zam yapıldı. Böylece taleplerin üçte biri (yüzde 30’u) alınmış oldu.
Anlaşmayı “Sefalet sözleşmesi” diye nitelendiren kamu işçileri tepkili. Demiryol-İş üyesi bir işçi, “600 bin işçi olarak Türk-İş ve Hak-İş tarafından satıldık. Yüz binlerce işçi, bu sefalet sözleşmesini kabul etmediğini dile getirmesine rağmen, bunu sağır sultan bile duymasına rağmen bildiklerini okudular. Sendikacılar işçilerin taleplerini dinlemeyip, Erdoğan gibi, benim dediğim olacak dedi. Zaten en baştan beri eylemler de işçilerin zorlamasıyla yapıldı. Perşembenin geleceği çarşambadan belli. Ama biz de şunu bilelim. Sürekli şikayet etmekle olmuyor. Açık konuşalım bunları sendikalardan defetmediğimiz sürece hak ediyoruz. Yoksulluk sınırı 90 bin liraya dayanmışken, patronlar hükümet, sendikal bürokrasi bu kadar örgütlüyken sözleşmeler zaten sarayda biter” dedi.
Bir sağlık işçisi de “Bizim taleplerimiz vardı. Taban ücretler 1800 lira olacaktı, sonra yüzde 50 zam yapılacaktı. Bu taleplerimize ne oldu? Baştan beri eylemse eylem grevse grev dedik ama hiç oralı olmadılar. Yine bizi yoksul bıraktılar” diye konuştu.