Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, 2 Kasım dolayısıyla yaptığı açıklamada, gazetecilerin adaletsizliği ifşa ettikleri ve sessizlerin sesi oldukları için hükümetler, şirketler ve suç örgütleri tarafından hedef alındığını belirtti. Türk, “Bugün onları anıyor ve suçluların hesap vermesini talep ediyoruz” dedi.
“Gazetecilere Karşı İşlenen Suçlarda Cezasızlığın Sona Erdirilmesi Uluslararası Günü” kapsamında yapılan açıklamalarda, gazetecilerin görevlerini yerine getirirken maruz kaldıkları saldırıların faillerinin yargı önüne çıkarılması gerektiği vurgulandı. Türkiye’de 2025’in ilk çeyreğinde 157 gazeteci hakkında 90 dava açıldı; 28 gazeteci çeşitli cezalar aldı. Bağımsız medya kuruluşları artan soruşturmalar ve baskılarla karşı karşıya kalırken, bazı gazeteciler “terörle mücadele” yasaları kapsamında gözaltına alındı.
Reporters Without Borders verilerine göre Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 159’uncu sırada yer alıyor. Mart ayında Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlayan protestolarda binin üzerinde kişi gözaltına alınırken, çok sayıda gazeteciye erişim engeli ve tutuklama uygulandı.
13 Ekim’de İstanbul’da uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden gazeteci Hakan Tosun’un ölümü, basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Tosun’un insan hakları ve çevre haberleri nedeniyle hedef alındığı iddiaları kamuoyunda yankı buldu.
Uluslararası düzeyde ise gazeteciler çatışma bölgelerinde ölümcül tehditlerle karşı karşıya. CPJ verilerine göre 2024’te en az 124 gazeteci öldürüldü. UNESCO’ya göre 2006–2025 arasında bin 800’den fazla gazeteci yaşamını yitirdi; bu vakaların yüzde 85’inde failler cezasız kaldı.
Gazze’de 10 Ağustos’ta düzenlenen hava saldırısında gazeteci Enes El Şerif ve beş meslektaşı hayatını kaybetti. Yemen’in Sanaa kentinde 10 Eylül’de bir basın kompleksine yönelik saldırıda 31 gazeteci yaşamını yitirdi.
Kadın gazeteciler ise çevrimiçi taciz, cinsiyete dayalı şiddet ve yapay zeka destekli tehditlerle karşı karşıya. BM, gazetecilerin güvenliğini sağlamak ve cezasızlığa son vermek için küresel düzeyde daha güçlü adımlar atılması gerektiğini vurguluyor.