Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Ednan Arslan; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” üzerine konuştu.
Görüşülen teklifin; madenlerimizi, kıyılarımızı, enerjimizi ilgilendiren 7 temel kanunda değişiklik öngördüğünü ifade eden Arslan, getirilen teklifi sipariş olarak nitelendirdi, iktidarın yasa yapma yöntemini eleştirdi, “siparişle yasa yapıyoruz, çünkü bu yasa tekliflerinin müellifi, buradaki ne ilk imzacıdır ne de bu kanunu bu teklifi savunanlardır. Bu yasalar bu teklifler sarayda siparişle yazılıyor, önümüze getiriliyor komisyonlardan alelacele geçiriliyor. Ondan sonra da yasa yaptık diyerek bu işler yasalaşıyor.” dedi. Arslan’ın konuşması şöyle;
BİR İŞTE YASAL ZORUNLULUK YOKSA GÖNÜLLÜLÜK VAR İSE O KURAL İŞLEMEZ
“Sayın Başkan değerli Milletvekilleri madenlerimizi kıyılarımızı enerjimizi ilgilendiren 7 temel kanunda değişiklik öngören bir torba kanun teklifiyle tekrar karşı karşıyayız.
Şüphesiz bu teklifin en önemli kısımlarından biri UMREK ile ilgili olan maddelerdir. Eğer teklif yasalaşırsa bu şekliyle 4. grup madenler dışındaki madenlerde UMREK koduna göre raporlama zorunluluğu ortadan kalkacak ve 4. grup madenler dışındaki madenlerde artık gönüllülük esasına göre raporlama yapacaklardır.
Şimdi buradan değerli milletvekillerine şunu sormak isterim. Hepinizin bildiği gibi iki yılda bir zorunlu araç muayenesi var değil mi? Eğer bir yasal zorunluluk olmasa kendimizi taşıdığımız, ailemizi çocuklarımızı taşıdığımız araçlarımızı gönüllü olarak gidip muayene ettirir miyiz? Ben ettirmeyeceğimizi düşünüyorum. Eğer bir işte yasal zorunluluk yoksa gönüllülük var ise bizim ülkemizde o kural işlemez. Ve göreceksiniz 4. grup maden dışındaki hiçbir maden bundan sonra raporlama UMREK’e göre bir raporlama yapmayacaktır. Ve bunun da acı sonuçlarıyla maalesef ama diyorum maalesef, yüzleşmek zorunda kalabiliriz.
Bakın bu UMREK yasalarımıza nasıl girmiş önce onu bir irdeleyelim. Soma maden kazasından sonra, başta soma maden kazası olmak üzere bu kazaların, maden kazalarının araştırılması için kurulan komisyonun tespit ve önerisi sonucunda kurulmuştur. O dönemde yasalaşırken bu UMREK’le ilgili altyapı oluşturulurken dönemin kalkınma bakanı Sayın Lütfü Elvan aynen şunları söylemiş; madencilerimizin raporlama konusunda sıkıntılar yaşadığını, düzenlemeyle sıkıntıların giderileceğini ve hazırlanan raporların artık uluslararası alanda akredite rapor hürriyeti kazanacağı, dolayısıyla uluslararası normlara uygun bir yapı oluşturulacağı, kaldı ki uluslararası alanındaki uygulamaların da bu yönde olduğunu, söylemek suretiyle düzenlemeyi savunmuştur.
BU YASALAR BU TEKLİFLER SARAYDA SİPARİŞLE YAZILIYOR
Peki ne değişti de 8 yıl içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir kazanımı olan bu ileri adımdan geri adım atıyoruz. Çünkü siparişle yasa yapıyoruz, çünkü bu yasa tekliflerinin müellifi, buradaki ne ilk imzacıdır ne de bu kanunu bu teklifi savunanlardır. Bu yasalar bu teklifler sarayda siparişle yazılıyor, önümüze getiriliyor komisyonlardan alelacele geçiriliyor. Ondan sonra da yasa yaptık diyerek bu işler yasalaşıyor. Peki bu siparişle kanun yapma işinin millete ne hayrı var? Ne faydası var? İmtiyazlı birkaç şirketi korumaktan başka, hiç kimseye bir faydası yok. Peki şimdiye kadar nasıl yürümüş bu işler? Siz iktidar olana kadar 4 kez değiştirilen bu kanun, siz iktidar olduktan sonra 21 kez daha değiştirilerek bu kanun yapboz tahtasına dönüşmüştür. Siz inanıyorsunuz ki bu değişiklikler doğal kaynaklarımızı daha iyi koruyacak madencilik faaliyetlerinin daha denetlenebilir hale getirecek. Bu değişikler sadece ve sadece yandaşlar daha rahat ruhsat alsın diye yapılıyor, keyfi şekilde ruhsatlar dağıtılsın diye yapılıyor.”
VAN GÖLÜ ÜZERİNE KURULACAK OLAN YÜZER GÜNEŞ ENERJİ SANTRALİ ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. İLE BİRLİKTE YERLİ SERMAYEYLE YAPILMALI
Bu teklifte diğer önemli bir madde ise denizlerimizin yanında baraj gölleri, suni göller akarsu ve tapu göllerde yenilenebilir enerji yatırımlarına açılmaktadır. Biz bu maddeyi olumlu bulmakla beraber kurulacak olan güneş enerji santralleri, rüzgâr enerji santrallerinin imar planlarından muaf tutulmaması gerektiğini söylüyoruz. Biz bu santralleri nereye kuracağız? Nasıl kuracağız? Bunların etkisel değerlendirmeleri nelerdir? Uzun vadede bize ne tür sıkıntılar yaratır? Bunların hepsini iyice tartışmamız gerekiyor.
Madde kapsamındaki tüm bu tesisler için o yüzden imar planı zorunlu tutulmalıdır. Çünkü bu tesisleri kurarken orman ve sulak alanların tarım arazilerinin turizme uygun bölgelerin, zeytinliklerin tahrip edilmemesi, erozyona uğratılmaması büyük önem arz etmektedir Teklifteki ilgili madde yasalaşınca özellikle Van Gölü çok daha önemli bir duruma gelecek. Van Gölü üzerine kurulacak olan güneş enerjisi santrali verimlilik açısından son derece önemlidir. O yüzden her fırsatta yerli ve milli olduğunu ifade eden iktidarınızın bu Van Gölü’nde yapılacak olan güneş enerjisi santralinin yerli sermayeyle yapılması yönünde tedbir almasını teklif ediyorum. Van Gölü üzerine kurulacak olan yüzer güneş enerji santralinin Elektrik Üretim AŞ ile birlikte yerli sermayeyle yapılmalı. Van Gölü kıyısı olan iller ve ilçeler de bu santralin doğal ortağı yapılmalıdır. Hiçbir süreçte bu yatırım yabancılar tarafından yapılmamalıdır.
İKTİDAR DOLARI ENFLASYONU KONTROL EDEMİYOR
Teklifte yer alan bir diğer madde adeta itiraf niteliğinde: Yenilenebilir enerji alanındaki üretim tesisleri için yapılan yarışmalı ihalelerinde bakanlıkça belirlenen taban fiyata Türk lirası zorunluluğundan vazgeçilerek dövize geçilmesi. Bunun anlamı şudur: Dolar artacak hükümet olarak bu doları frenleyemiyoruz, enflasyonu kontrol edemiyoruz. O yüzden yandaşa verdiğimiz ihalelerde yandaşlar zarar edecek, varsın millet zarar etsin. Dolardan kaynaklı enflasyondan kaynaklı yandaş zarar etmesin düzenlemesidir. O yüzden bu maddenin derhal buradan çekilmesi gerekiyor. Peki bu düzenleme ne zaman yapıldı. Türk lirasına geçilme, 2020 yılında. 4 yıl içerisinde ne değişti? 4 yıl içerisinde değişen aslında hiçbir şey yok. Sadece siz ülkeyi kötü yönettiğiniz için dolar yükseldi, enflasyon yükseldi ve bunun sonucunda da sizler yandaşlarınızın zarar ettiğini düşünerek, onları kurtarma yoluna gidiyorsunuz.
Peki o zaman Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde ilk imzacı olarak Sayın Nilgün ÖK ‘YEKA yarışmaları kapsamında uygulanan döviz cinsinden fiyat tabanında artık Türk lirasına döneceğiz. Kamu kurum ve kuruluşlarımızın yapacağı yatırımlar ve çalışmalarda Türk Lirasına dönerek yerlilik ve milliliğimizi göstereceğiz.’ demiş ve düzenlemeyi bu şekilde savunmuştu. Sonuç; 4 yıl sonra dolar ve enflasyon karşısında tarumar olan yerlilik ve millilik.
60 YILDA RUSLARIN CEBİNE 284 MİLYAR DOLAR GİRECEK SEVSİNLER BÖYLE YERLİLİĞİ DE MİLLİLİĞİ DE
AKP iktidarının dilinden düşürmediği önemli konulardan biri ise enerjide dışa bağımlılık. Enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmaktan bahsediyorlar, ama ne hikmetse bizim topraklarımızda başka bir dünyada olmayan, şekli benzeri olmayan bir şekilde bizim olmayan bir santral inşa ediliyor. Akkuyu Nükleer Santrali. Yap işlet sahip ol modeliyle yapılan bu santral, bizim olmadığı gibi bizim burada bir tek görevimiz var; bu santralin müşterisi olmak ve bununla övünen bir Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı var ve enerji de dışa bağımlılıktan kurtulmaktan bahsediyor. Bu olsa olsa Rusya’ya göbekten bağımlılık olur, Rusya’ya enerjide göbekten bağlı olmak anlamına gelir. Bakın bu santralin kuruluş maliyeti 20 milyar dolar. Peki 15 yılın sonunda Rusya’nın bizden alacağı para ne kadar? 71 milyar dolar. Eğer bunu 60 yıla revize eder, süresini uzatırsak Rusya’nın cebine girecek para ne kadar? 284 milyar. Yani bizim yurttaşımız gidecek, elektrik faturasını ödeyecek siz de Türkiye Cumhuriyeti kasasından bu parayı alıp götürüp Rusya’ya vereceksiniz ve ondan sonra enerjide dışa bağımlı olmayacaksınız. Yerli ve milli olacaksınız. Sevsinler böyle yerliliği de milliliği de.
YERLİ MİLLİ OLMANIN ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIKTAN KURTULMANIN YOLU YATIRIMLARIN KAMU ELİYLE YAPILMASI
Eğer eğer yerlileşmek istiyorsak, millileşmek istiyorsak, dışa bağımlı olmaktan kurtulmak istiyorsak, bunun yolu yatırımların ülkemiz tarafından ülkemiz yatırımcıları tarafından yapılması, daha doğrusu Elektrik Üretim AŞ. Yani kamu tarafından yatırım yapılmasıdır. Bakın kamunun payı ne kadar düşerse elektrik de o kadar çok vatandaşın cebinden fatura bedelleri artarak çıkar. O yüzden biz burada yerlilik, millilik ve dışa bağımlılıktan kurtulmak istiyorsak kamunun payını artırmak zorundayız. Biz zaten bu Akkuyu Nükleer Santrali’nde müşteriyken bunun ikincisinin Sinop’ta, üçüncüsünün Trakya’da; hele hele Dışişleri Komisyonunda bekleyen Birleşik Arap Emirlikleri’yle yapılması planlanan bir anlaşma var. O da feci. Eğer o anlaşma hayata geçerse biz Rusya’nın yanında Birleşik Arap Emirlikleri’ne de göbekten bağımlı hale geliriz.
AKKUYU’DA DENETİM HAKKIMIZ YOK
Bu yönüyle çok sakıncalı, zaten müşteri olmaktan başka görevimiz olmayan bu Akkuyu Nükleer Santralle ilgili teklifteki bir madde var. Eğer o madde de yasalaşırsa nükleer madde taşıma işinin sigorta ve teminat gösterme yükümlülüklerinin 3. kişilere devrolma imkânı tanımış olacağız. Ya zaten bizim bu santralin üzerinde herhangi bir denetim hakkımız neredeyse yok. En son Ticaret Sicili Gazetesinde bir düzenleme yayımladılar. Daha önce ortaklık yapısı değiştiği zaman, EPDK’dan izin alması gereken şirket artık yeni düzenlemeyle ortaklık yapısı değiştiğinde sadece EPDK’ya bilgi verecek deniliyor. Biz burada zaten denetimi iyice kaybetmişken, bu nükleer atıkların 3. şirketlere taşıtılma işi de bizim bu işlere ne kadar yabancı olduğumuzu gösteriyor.