Olay, Holat Syahl ( Türkçesi: Ölüm Dağı) dağının doğusunda bulunan geçitte meydana geldi. Bir grup öğrenci, kışın ortasında Ural Dağları’nda bir gezintiye çıkmıştı. Açıklanamayan yaralar içeren ve radyasyona maruz kalmış cesetleri, olayı daha da anlaşılmaz kılan konumlarda bulundu.
Soğuk Savaş’ın zirveye ulaştığı yıllarda, İgor Dyatlov’un liderliğinde 10 öğrenci, Avrupa ve Asya’yı ayıran Ural Dağları’nda geziye çıkmıştı. Tamamı Yekaterinburg’daki Urallar Politeknik Enstitüsü’nden tecrübeli kayakçılar olan genç kadın ve erkeklerden yalnızca biri hayatta kalacaktı. Dokuzunun cesedi ücra bir dağın tepesinde, korkunç ve izah edilemeyen yaralarla bulundu. Bazıları yarı çıplaktı, ikisinin gözleri çıkarılmış, birinin de dili koparılmıştı.Olaydan sonra bulunan cesetler üzerinde yapılan incelemede kayakçıların olay gecesi bilinmeyen bir nedenden dolayı çadırlarını yırtarak -20 °C sıcaklıkta ve ağır kar yağışında yalın ayak çadırı terk ettiğini saptamıştır. Bulunan cesetlerden ikisinin kafatasında; diğer iki tanesinin ise kaburgalarında kırıklar vardı. Bu olaydan sonra geçit, kayakçıların grup lideri olan İgor Alekseyeviç Dyatlov’un soyadı ile anılmaya başlandı.
OLAY ÖNCESİ
Toplam 10 kayakçı bir dağ gezisine çıktı. Grubun lideri olan İgor, 12 Şubat’ta geziyi tamamladıktan sonra şehirdeki bir spor kulübüne mesaj gönderme sözü vermişti. 8 erkek ve 2 kadın kayakçıdan oluşan grup, 25 Ocak’ta Vijay’ye vardılar ve grup üyelerinden Yuri Yudin, ayağını burktuğu ve hastalandığı için Vijay’da yolculuğuna son verdi ve geri gönderildi. 27 Ocak grubun son görüldüğü tarih oldu. Gruba ait kameralar ve günlükler kampta bulundu. Gezinin üç hafta sürmesi planlanıyordu. 12 Şubat tarihinde İgor’un mesajı geride bıraktıkları arkadaşı Yudin’e ulaşmadı. Fakat Yudin endişe etmedi, çünkü İgor gecikmenin olabileceğini söylemişti. Fakat 20 Şubat’ta aileler endişelerine daha fazla karşı koyamayarak yetkililere haber verdi. Yekaterinburg Üniversitesi, gönüllü öğrencilerden oluşan bir arama ekibini bölgeye gönderdi.
Grup üyeleri şu kişilerdi ;
İgor Alekseyeviç Dyatlov,
Zinaida Alekseyevna Kolmogorova,
Lyudmila Aleksandrovna Dubinina,
Aleksandr Sergeyeviç Kolevatov,
Rüstem Vladimiroviç Slobodin,
Yuri Alekseyeviç Krivonişenko,
Yuri Nikolayeviç Doroşenko,
Nicolai Vladimiroviç Thibeaux-Brignolles,
Semyon Aleksandroviç Zolotarev,
Yuri Yefimoviç Yudin
OLAY
26 Şubat’ta kurtarma ekibi kamp çadırını buldu. Çadır terk edilmiş ve parçalanarak kullanılamaz hale gelmişti. Çadırı bulan Mihail Şaravin, çadırın parçalandığını ve karla kaplı olduğunu, fakat grubun eşyalarını ve ayakkabılarını burada bıraktığını belirtti. Bunların yanında, sanki yemek üzere hazırlanmış ama yemeye vakit bulunamamış gibi duran bir miktar et duruyordu. Şaravin çadırın içeriden bıçakla yırtılarak açılmış olduğunu farketti. Sanki kayakçılar aceleyle dışarı çıkmak istemişlerdi. Çadırın hemen dışında 8-9 kişinin ayak izleri vardı. Bunların bir kısmı çıplak ayaklı, bir kısmı çorap giymiş, bir kısmı da sadece bir ayağında bot olan kişilere aitti. Sonradan yapılan araştırmalarda ayak izlerinin grup üyelerine ait olduğu saptandı. 5-10 metre süren bu ayak izleri ansızın yok oluyordu. Dokuz kişiye ait olduğu belirtilen ve sadece çorap, bazen de çıplak ayak ve tek bir ayakkabı izleri ormanlık alana yöneliyordu. 500 metre sonra ise izler karla örtülüyordu. Ormanın girişindeki sedir ağacının altında yanarak kül olmuş odunlar ve Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun cesetleri bulundu. İkisi de yalnızca iç çamaşırı ve çorap giyiyorlardı. Yakmaya çalıştıkları odunlar ise cesetlerinin bulunduğu sedir ağacının beş metre yukarısından kırılmıştı. Araştırmacılar bundan, ikilinin bir şeylere bakınmak (belki kamp veya grubun diğer üyeleri) için ağaca çıktığını çıkardı. Araştırmacılar sedir ağacı ile kamp arasında üç ceset daha buluyorlar. İgor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin. Araştırmacılar birbirlerinden 150 metre uzaklıkta bulunan bu gençlerin kampa giderken öldüklerini düşünüyor. Cesetler ağaçtan sırasıyla 300, 480 ve 630 metre uzaklıkta bulunuyor.
Diğer dört gencin cesedine ulaşmak ise iki aydan fazla sürdü. 4 Mayıs’ta sedir ağacından 75 metre uzaklıkta bulunan cesetleri ise diğerlerinden daha iyi giyimliydi. Zolotaryov, Dubinina’nın kürklü montunu ve şapkasını, Dubinina ise ayağına Krivonişenko’nun yün pantolonunu giymişti.
Bulunan ilk beş cesedin Yuri Krivonişenko, Yuri Doroşenko, Igor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin’in hipotermi sonucu öldüğü belirtildi. Slobodin’in kafatasında bir kırık buluyordu. Araştırmacılar bu kırığın onu bayıltacak ama öldürmeyecek bir hasara yol açtığını not düştüler. Slobodin’in muhtemelen nereden geldiği belirsiz darbeyi aldıktan sonra bayıldığı ve donarak öldüğü belirtiliyor. Sonraki dört ceset ise anlaşıldığı kadarıyla travmatik şekilde ölmüşlerdi. Thibeaux-Brignolles’ın kafatası kırılmıştı. Dubinina ve Zolotarev’in kaburga kemikleri kırıktı ve Dubinina’nın dili, gözleri ve dudağı yoktu. Dört cesedin giysileri (2 pantolon ve bir hırka) üzerinde yapılan araştırmada normalinden yüksek oranda radyasyona rastlandı.
Araştırmacılar Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun kamp ateşini kuru odunlar yerine sedir ağacından kırdıkları yaş dallarla yaktıklarını tespit ettiler. Bundan dolayı gençlerin olay gecesi görme yetilerini kaybettikleri düşünülmektedir.
Rüstem Slobodin’in dudakları ve yüzünün sol yarısının şiş olduğu tespit edildi. Vücudunun değişik yerlerinde darp izleri görülüyor. Slobodin midesini kramp girmiş veya darbe almış gibi tutuyor. Cesedin bulunduğu pozisyona bakarak araştırmacılar Slobodin’in bir şeyle mücadele etmiş olabileceğini düşünüyorlar. Fakat olay yerinde gruba ait ayak izlerinden başka yabancı ayak izi bulunamadı.
İDDİALAR
Öğrencilerin bedenlerinde garip yaralar bulunması nedeniyle kimse donarak öldüklerine inanmadı ve bu ölümlerin sorumlusunun kim olduğunu sorgulamaya başlandı. İlk şüpheliler bölgede yaşayan Mansi halkıydı. Sovyet yetkililer, uğraşlarına rağmen delil bulamadı. 2015’te yayımlanan bir kitap, Mansi avcıların şaman ritüellerinde kullanılan sihirli mantarlardan yiyip halüsinatif etki altında olduklarını, öğrencilerin kutsal Mansi topraklarına girdiklerini görünce çıldırmışçasına saldırdıklarını iddia ediyor. Fakat olay yerinde grup dışında kimseye ait bir ize rastlanmamıştı.
Bir diğer iddia ise Sovyet ordusunun radyasyon içeren silahları denemesi sonucu, ekibin radyasyon etkisi ile öldüğü şeklindedir. Aileler ve Mansi halkı öğrencilerin bir askeri deneye kurban gittiğini ve olay yerinde öldüğünü düşünüyor. Nitekim olayın olduğu gün birçok kişi, gökyüzünde turuncu, parlak ışıltılar/nesneler gördüğünü söylemişti. 1959’da soruşturmayı yürüten, dosyanın eski savcısı Lev İvanov üstlerinden gelen baskıyla soruşturmayı kapattı. Savcı İvanov, dosyanın kapanmasının ardından Kazakistan Cumhuriyeti’ne bağlı küçük bir kente gönderildi ve konuşma cesaretini yalnızca Sovyetler Birliği çöktükten sonra buldu.
1990’da İvanov bir gazeteye verdiği söyleşide otopsi sonuçlarının kendisini çok şaşırttığını ve bölgede o dönemde gökyüzünden inen ateş toplarına dair anlatımlar olduğunu aktardı. İvanov, kendisine bu bilgileri gizli olarak sınıflandırması ve olanları unutmasının söylendiğini belirtti. İvanov ayrıca hayatını kaybedenlerin ailelerinden, gerçeği sakladığı için özür diledi ve elinden geleni yapsa da o dönemde ülkede “çok yoğun ve baskın bir güç” bulunduğunu söyledi.
Rusya’da bir televizyon kanalında işlenen son teoride ise olayın bir cinayet olduğu ileri sürüldü. Na Samom Dele adlı bir saatlik programda, adli tıpçı Edvard Tumanov şok içindeki izleyicilere öğrencilerden birinin bir ağaca bağlı bulunduğunu ve işkenceyle öldürüldüğünü söyledi.
Bugüne kadar olay hakkında, aralarında uzaylı saldırısı dahil 75 ayrı teori ortaya atıldı.
OLAYIN FİLM VE DİZİSİ ÇEKİLDİ
Olay 2013 yılında Devil’s Pass adıyla sinemaya uyarlandı. Ayrıca 2015 yılında da Kholat isimli bir oyunu IMGN.PRO ekibi tarafından geliştirilmiştir.
Olay 2020 yılında Pereval Dyatlova adıyla diziye uyarlandı.