Hasan Aydın
Yaklaşık 4 milyona yakın memur ve 2,5 milyon memur emeklisini ilgilendiren, 2026-2027 yıllarını kapsayan 8.dönem toplu sözleşme görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlandı. Bu uyuşmazlık, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na götürüldü. Hakem Kurulu, ilk toplantısını 23 Ağustos 2025 günü yaparken, ikinci toplantı 24 Ağustos 2025 günü gerçekleştirdi. Toplantılardan memur maaşına ilişkin bir karar çıkmazken, 27 Ağustos 2025 kurulun karar vermesi için son gün.
Uyuşmazlık sonrasında Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, kamu görevlilerinin beklentilerinin karşılanmadığını vurgulayarak, “Yetkili konfederasyon olarak yürüttüğümüz 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri, kamu işvereninin uzlaşıdan ve çözümden uzak tavrı nedeniyle ne yazık ki uzlaşmazlıkla sonuçlanmıştır. Önümüzde hakem süreci var. Hakeme ne bizim ne de kamu görevlilerinin zerre miktarda güveni ve inancı yoktur. Geçmişte hakemlik edenlerin hakkaniyetten uzak tutumları, adil olmayan kararları, olmayan iradeleri, hakemi Kamu Görevlileri Hakem Kurulu olmaktan çıkarıp, Kamu İşveren Hakemi haline getirmiştir” açıklamasını yaptıktan sonra zam teklifini Hakem Kurulu’na götürmeyeceklerini duyurmuştu. Ancak bu söylemlere rağmen Memur-Sen ve Kamu-Sen temsilcilerinin gerçekleştirilen Hakem Kurulu’nun başlayan toplantılarına katılmaları, karar çoğunluğunu sağlama çabalarına ve ince pazarlıklara işaret etmektedir. 4688 sayılı yasanın 34. maddesine göre Hakem Kurulu, Başkanın çağrısı üzerine Başkan dahil en az sekiz üyenin katılımı ile toplanır.
Sendikaları temsil eden dört üyenin bu toplantıya katılmaması durumunda bu çoğunluk sağlanamaz ve Kurul toplanamaz. Hakem Kurulu toplanamazsa, aynı yasanın 31. maddesine göre kamu görevlilerine sonraki iki mali yıl boyunca uygulanacak mali ve sosyal haklar genel hükümlere göre belirlenecek ve bu düzenlemeleri de TBMM yapacaktı.
Toplanmama ile eldeki kazanımlar ortadan kalkmadığı gibi muhalif sendikalar, mücadele alanlarını daha da genişletip büyütmek gibi bir olanağa sahip olabileceklerdi. Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen temsilcilerinin sıradan bazı gerekçeleri ileri sürerek bu toplantıya katılmaları, Genel Başkan Ali Yalçın’ın Hakem Kurulu için “Hakeme ne bizim ne de kamu görevlilerinin zerre kadar güveni ve inancı yoktur ” gibi iddialı söylemiyle çelişmektedir. Bu durum, tabanda güven kaybına yol açmakta, sendikaların üye temsil gücünü zayıflatmaktadır. İktidarın her dönem destekçisi olan bu sendikaların kuruldan çıkacak bir veya iki puanlık artışı kendilerinin bir başarı hikayesi olarak sunmaları kuvvetle muhtemeldir.
Geçmiş toplu sözleşme dönemlerindeki uyuşmazlıklarda suçu iktidara değil, iktidarın noterliğini yapan Hakem Kurulu’na yıkan Memur- Sen’in bu yıl da “Kurulun aldığı kararlara şerh koyduk, gerekeni yaptık, taleplerimiz de ısrarcı olduk. Ama ne yazık ki Hakem Kurulu kabul etmedi” türünden savunmalara başvurması kaçınılmazdır.
Hakem Kurulu’nun yapısı
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun 11 üyesinden 7’sini Cumhurbaşkanı atarken, geriye kalan 4 üyenin ikisi Memur-Sen, diğer ikisi ise Birleşik Kamu-İş ve Türkiye Kamu-Sen temsilcilerinden oluşmakta. Geçmişteki örnekler adaletsiz bir şekilde oluşturulan Hakem Kurulu’nun hükümetin önerdiği tekliflerini değiştirmeden onayladığını göstermektedir.
Kamu sendikalarının temsiliyeti
4688 sayılı yasada toplu sözleşme görüşmelerinin Ağustos ayının ilk iş günü başlayacağı ifade edilmesine rağmen, bu tarih yasadışı bir şekilde 28 Temmuz gününe çekildi. Bu dönemde de Kamu Görevlileri heyetinde 1 milyon 78 bin 831 üye ile yetkili konfederasyon, Memur-Sen (Memur Sendikaları Konfederasyonu) oldu. Heyette yer alan konfederasyonlardan ikincisi, 560 bin 60 üyeli Türkiye Kamu Sen (Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu) olurken, heyete ilk kez katılan üçüncü konfederasyon ise 189 bin 332 üyeli Birleşik Kamu-İş (Birleşik Kamu İş görenleri Konfederasyonu) idi.
Kamu emekçilerinin hak ve talepleri için yıllardır alanlarda fiili ve kararlı bir mücadele yürüten KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları) bu yıl üye sayısının168 bin 487 ‘ den 166 bin 266 ya düşmesi (2221 üye kaybı) nedeniyle Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nde yer almadı. KESK’ in toplu sözleşme masasında yer almaması, kamu emekçileri cephesinde mücadeleci bir çizginin resmi müzakere mekanizmasının dışında bırakılması anlamına gelmiştir.
Yeni toplu sözleşme görüşmelerinde 11 hizmet kolunun 10′ unda Memur- Sen, 1’inde ise Türkiye Kamu Sen yetkiliydi. Grev hakkından yoksun, temsiliyet açısından sorunlu ve siyasi iktidarın gölgesinde işleyen, adaletsiz bir toplu sözleşme sistemi, kamu emekçilerinin gerçek anlamda kazanım elde etmesini engellemektedir.
Memur-Sen 2002’deki 41 bin üyeden bugün 1 milyonu aşan bir sayıya ulaşması yalnızca örgütlenme başarısı olarak açıklanamaz. Dünya genelinde pek çok ülkede bazı işçi ve kamu sendikaları, ne yazık ki mevcut iktidarların destekçisidirler. Bu sendikalara verdikleri destek karşılığında çeşitli kolaylıklar sağlanırken, büyümeleri içinde yeni alanlar açılmaktadır. İktidarların, emekçilerin aleyhine olan tutum ve uygulamalarını görmezden gelen bu güdümlü sendikalar, asgari ücretten sonra en büyük zam pazarlığının söz konusu olduğu 600 bin kamu işçisini ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinde, kendi taleplerinin arkasında dahi duramadılar.
Türk-İş ve Hak-İş’in kendi taleplerine yaklaşamayan tekliflere grevsiz imza atması, bu her iki sendikanın da işçiyi masa başından terk etmesine yönelik en kötü örneklerden biridir… İktidar karşıtı sahte çıkışlarında bir aldatmaca olduğu yaşanan yakın dönemdeki örneklerle kanıtlanmıştır.
Memur-Sen ve iktidar güdümlü sendikaların büyümelerinin ardında, kamu personeli üzerinde kurulan siyasi ve ekonomik olarak idari baskıların (görevden alma, sürgün, statünün, unvanın verilmemesi, kişisel dosya da kötü sicil tehdidi, atamaların zorlaştırılması)yansıra, iktidarın sağladığı kolaylıklar (istenilen yere kolayca atanma, terfi, makam vaadi, başarılı kurumlara nakil vb.) ve teşvikler vardır.
Dolayısıyla sendikal özgürlük, sorgulamayan, eleştirmeyen ve fiilen tek tip bir sendikal düzenin inşasıyla sınırlandırılmak istenmektedir. Memur-Sen, iktidara verdiği desteği yıllarca sürdürmüş, genel ve yerel seçimlerde referandum gibi kritik aşamalarda, aleni bir şekilde, iktidar lehine olan çalışmalarını devam ettirmiş. İdareci atamaları, mülakat ve bazı kurum elemanlarının alımında dolaylı da olsa etkili olmuş, toplu sözleşme dönemlerinde ve enflasyona bağlı krizlerde iktidara karşı ciddi anlamda tavır almamıştır. Memur-Sen’in imzaladığı 7. toplu sözleşmenin kamu emekçilerinin çıkarını korumada ve katkı sağlamada ne kadar yetersiz olduğu son iki yıldır görülen ekonomik kriz sonucunda daha net görülmüştür. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ nın Temmuz 2025 verilerine göre Türkiye ‘deki kamu görevlileri sendikası sayısı 2 milyon 319 bin157, kamu görevlilerinin genel sendikalaşma oranı ise yüzde 76’8,Memur Sen’ in toplam Kamu emekçilerini temsil etme oranı ise yaklaşık yüzde yüzde 35,8’dir.
Kamu sendikalarının talepleri
Bu yılki toplu sözleşme görüşmelerinde, mali ve sosyal haklara ilişkin 369 maddede uzlaşıldığı ifade edilirken Memur-Sen, Kamu İşveren Heyeti’ne,2026 yılı için yüzde 25 +25 (kümülatif yüzde 88), 2027 yılı için ise yüzde20+15 (kümülatif yüzde 46) zam teklifinde bulundu. Türkiye Kamu-Sen, en düşük dereceli memura 2026 yılı tamamında refah payı dahil kümülatif yüzde 92,3; ortalama yüzde 88,6, 2027 yılı tamamında refah payı dahil tüm maaşlara yüzde 45,2 zam talep etti. 3. Büyük Konfederasyon olarak ilk kez toplu sözleşme masasına oturan Birleşik Kamu-İş’in Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “7 dönemdir yapılanın aynısını yaparak 8.dönemde başka bir sonuç elde edilemeyeceğini söyleyerek konfederasyonlarının 8.Dönem Toplu Sözleşme sürecinde aktif rol üstleneceğini, hükümetin kamu çalışanlarını ezmeye yönelik kararları söz konusu olursa, tüm kamu çalışanları adına sahada buna karşılık vereceklerini” belirtti. KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, yaptığı basın açıklamasında, “Başta 4688 sayılı Yasa’nın değiştirilmesi olmak üzere taleplerimizin karşılık bulması için fiili ve meşru mücadelemizi her türlü zorluğu da göğüsleyerek yükseltmeye devam edeceğiz” dedi.
Hükümetin teklifi ise beklentinin çok altındaydı.2026 yılı ilk altı için yüzde10, ikinci 6 ayı için yüzde 6; 2027 yılı ilk altı ayı için yüzde 4,ikinci altı ayı içinde yüzde 4. Kamu işvereninin bu sefalet zammı teklifini, sendikalar tepkiyle karşıladılar. Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen, Birleşik Kamu-İş, KESK ve birçok kamu emekçi sendikası 18 Ağustos günü, 1 günlük iş bırakma kararı aldılar.
İş bırakma eylemleri ve etkileri
7. dönem kamu emekçileri toplu sözleşme görüşmeleri süresince, kamu emekçileri aleyhine alınan kararlara ve hükümetin ileri sürdüğü düşük orandaki tekliflere tepki göstererek 16 Ağustos 2023 günü bir gün iş bırakan KESK’i yalnız bırakan bazı sendikalar, sefalet zammı yüzünden tabanlarında oluşan tepkiyi azaltmak amacıyla 18 Ağustos 2025′ te bir gün iş bırakma kararı aldılar. Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen ayrı ayrı olarak 81 ilde iş bırakırken; Birleşik Kamu- iş, KESK ve bazı sendikalar birlikte hareket ettiler. 81İlde 1 günlük iş bıraktılar. Eylemlerini basın açıklamaları ile sahada sürdürdüler Bu eylemlere, başta Tüm Emeklilerin Sendikası başta olmak üzere diğer emekli sendikaları da katılıp ülke genelinde destek sundular.
İş bırakma eylemi sonrasında Ankara Tandoğan Meydanı’nda bir miting yapan Memur Sen, daha sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde bir yürüyüş yaptı. İş bırakma eylemleri sonrasında basında ve kamuoyunda Memur- Sen’ in iş bırakma ve sonrasındaki eylemleri ciddi anlamda örgütleyemediği tartışmaları öne çıktı. Hükümet, eylem günü son teklifini açıkladı; 2026 yılı ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7;2027 yılı için yine yüzde 4+4. Ayrıca 2026 yılı için taban 1000 TL zam yapılacağı duyuruldu. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, bu teklifi kabul etmeyeceklerini ve Hakem Kurulu’na başvurmayacaklarını açıkladı. Öte yandan toplu sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘ la görüşme talebi yanıtsız kalan Birleşik Kamu -İş, saraya yürümek istedi. Konfederasyon genel merkez binasının polis tarafından ablukaya alınmasının ardından yürüyüşlerine izin verilmeyen sendika üyeleri, genel merkez önünde 1 saatlik oturma eylemi başlattı.
Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım hakem Kurulu’na tepki göstererek, “Biz önceki yıllarda düzenlenen tiyatronun figüranı olmayacağız dedik. Karşımızda bulunan işveren heyeti, şunu söylüyor; bizim umurumuzda değilsiniz” ifadelerini kullandı. Sonraki süreçte Birleşik Kamu-İş Hakem Kurulu’na üye göndermeme kararı aldığını duyurdu.
Toplu sözleşmenin emekliler üzerindeki etkileri
Türkiye ‘de yaklaşık 16 milyon emekli vardır. Bunların büyük çoğunluğu, SSK ve Bağ- Kur emeklileridir. Memur emeklilerinin (4/c) maaş zam oranları çalışan memurların toplu sözleşmede belirlenen oranlarına endekslenmiştir. Bu orana ayrıca 6 aylık enflasyon artış oranları da eklenmektedir. SSK ve Bağ- Kur emeklilerinin zam oranları da 6 aylık dönemde gerçekleşen TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) artış oranı esas alınarak hesaplanmaktadır.2,5 milyon emekliyi gerçek anlamda temsil etmeyen Memur-Sen, uygulama süreci içinde işlevsiz hale gelen bir yasa ne yazık ki emeklilerin 2 yıllık maaş zam oranlarının belirlenmesinde etkili olmaktadır. 2023 yılında çalışan tüm memurların maaşlarına seyyanen 8 bin 77 TL zam yapılırken, bu haktan yasal olmayan bir uygulama ile tüm emekliler yararlanamadı. Bu tutar geçen iki yıl içinde bugün 16 bin TL. ye çıkmış durumda. Bu adaletsizlik hala devam ediyor. Emeklileri yoksullukta eşitleme ye çalışan hükümetin, öncelikli olarak açlık sınırı altında yaşamaya mahkum edilen emeklilerin ekonomik ve sosyal sorunlarına kalıcı çare üretmesi gerekir. Toplu sözleşme görüşmelerine emekli sendikaları temsilcilerinin çağrılmaması yanlış ve tartışılması gereken bir sorundur. Emeklilerin hak alma mücadeleleri, çalışan kamu emekçilerinin mücadelelerinden ayrı düşünülemez. Grevden yoksun olan bir toplu sözleşme hakkı ILO’nun 87,98 ve 151 sayılı sözleşmelerinde yerini bulan, kolektif bir sendika özgürlüğü ile bağdaşmamaktadır. Heyetin kararlarını ve sonuçlarını hep bekleyip göreceğiz.