Küresel iki büyük güç olan Avrupa Birliği ve Çin, temiz enerjiye geçiş konusunda işbirliği yapacaklarını taahhüt eden ortak bir bildiri yayımladı.
Avrupa Birliği (AB) ve Çin liderlerinin Pekin’de bir araya gelmelerinin ardından ortak bir açıklama yayımlayarak, “küresel adil geçiş” konusunda ortak liderlik göstermeyi taahhüt ettiklerini ve aralarındaki işbirliğinin “tanımlayıcı rengi”nin yeşil olacağını belirttiler.
Açıklamada ayrıca Brezilya’da bu Kasım ayında düzenlenecek COP30 iklim zirvesinden önce, 203’e yönelik emisyon azaltımını hedefleyen güncellenmiş ulusal iklim planlarını (NDC’ler) sunacaklarını da teyit ettiler. İlaveten bu planların tüm ekonomik sektörleri ve tüm seragazlarını kapsayacağını ve “Paris Anlaşması’nın uzun vadeli sıcaklık hedefiyle uyumlu” olacağını da ifade ettiler.
AB-Çin açıklamasında her iki taraf açısından somut yeni taahhütler yer almasa da, iklim politikası uzmanları bunu, Donald Trump döneminde ABD’nin uluslararası iklim eylemlerinden çekilmesi karşısında işbirliği yapma iradesinin göstergesi olarak memnuniyetle karşıladı. Küresel iklim hareketi grubu 350.org’da politika ve kampanyalardan sorumlu müdür yardımcısı olan Andreas Sieber, ortak açıklamanın, giderek daha parçalı hale gelen jeopolitik ortamda zamanında verilen istikrarlı bir işaret sunduğunu söyledi.
Her İki Tarafa da İklim Politikalarınızı Artırın Çağrısı
Açıklamada, AB ile Çin arasında daha güçlü işbirliğinin, “çok taraflılığı desteklemek ve küresel iklim yönetişimini ilerletmek açısından büyük ve özel öneme sahip olduğu” ve aynı zamanda halklarının refahına katkı sağladığı vurgulandı.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve diğer üst düzey politikacılar arasındaki zirve öncesinde Financial Times, AB’nin ortak bir iklim eylem taahhüdünü imzalamayı ertelediğini bildirmişti. Blok, Çin’den emisyonların azaltılması konusunda daha güçlü hedefler talep etmişti. Bu meselenin nasıl çözüldüğü ise belirsizliğini koruyor.
Ancak geçtiğimiz hafta Perşembe günü (24 Temmuz) yayımlanan ortak bildirinin ardından iklim politikası uzmanları, COP30 öncesinde her iki tarafın da iklim politikalarına dair çabalarını artırması gerektiğini vurguladı.
Bu ortak açıklama, dünyanın en yüksek mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı’nın devletlerin iklimi koruma konusundaki yasal yükümlülüklerine dair tarihi bir görüş bildirmesinden bir gün sonra geldi. Waskow, AB ve Çin’in bu bağlamda Uluslararası Adalet Divanı’nın ortaya koyduğu çıtayı karşılama fırsatına sahip olduğunu söyledi.
Öte yandan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, yeni NDC’lerini henüz sunmamış olan 160’tan fazla ülkeye, Eylül ayı sonunda New York’ta BM’nin ev sahipliği yapacağı bir zirvede bu planları sunmaya davet etti. Şu ana kadar Avrupa Komisyonu, AB’nin net emisyonlarını 2040 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla %90 azaltma hedefini kamuoyuna açıkladı.
Temiz Enerji Dönüşümü İçin Bir Fırsat Olabilir mi?
Dünya emisyonlarının üçte birinden tek başına sorumlu olan Çin’in mevcut hedefi ise karbondioksit emisyonlarını “2030’dan önce” zirveye ulaştırmak ve 2060 yılına kadar karbon nötr olmak. Çin ayrıca, GSYİH başına düşen karbondioksit emisyonunu da 2030 yılına kadar 2005 seviyelerine kıyasla %65’ten fazla azaltma sözü vermişti.
Perşembe günkü ortak bildiriye yanıtlardan biri de küresel çapta hava kirliliği üzerine çalışmalar yürüten bir düşünce kuruluşu olan Temiz Hava ve Enerji Araştırmaları Merkezi’nden (Centre for Research on Energy and Clean Air – CREA) Çin politika analisti Belinda Schape, Çin’in mevcut seviyelere göre 2035’e kadar emisyonlarını en az %30 oranında azaltabileceğini ve bunun ülkenin temiz enerji endüstrilerinin değerini iki katına çıkarabileceğini söyledi. Öte yandan AB’nin 2035’e kadar 1990 seviyelerine göre emisyonlarını yaklaşık %78 oranında azaltması gerektiğini de ekledi.
İki taraf ayrıca, iklim hedeflerini “somut sonuçlara” dönüştürme ve küresel yenilenebilir enerji dağıtımını hızlandırma konusunda, özellikle de gelişmekte olan ülkelerin yeşil teknolojilere erişimini sağlama yönünde ortak taahhütte bulundu. Schape de LinkedIn’de yaptığı bir paylaşımda bunun, “temiz teknoloji konusunda misilleme temelli gerilimlerin ötesine geçme isteğine” işaret ettiğini belirterek, “Eğer iki taraf, Çin’in hakimiyetini iyi yönetebilir ve dirençli tedarik zincirlerini birlikte geliştirebilirse, bu küresel enerji dönüşümü için oyunun kurallarını değiştirebilir” yorumunu yaptı.