1. Haberler
  2. Ege Haberleri
  3. Mahfuz Karaaslan: Uğurcan Ağcaoğlu’nun ardından: Asistan hekimler neden tükeniyor?

Mahfuz Karaaslan: Uğurcan Ağcaoğlu’nun ardından: Asistan hekimler neden tükeniyor?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tam bir yıl önce 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde çalışan asistan hekim Uğurcan Ağcaoğlu, görevinden istifa ettikten kısa süre sonra yaşamına son verdi. Bu kayıp, sağlık emekçileri arasında derin bir sorgulamaya neden oldu. Olayın bireysel nedenleri bir yana, arkasında duran yapısal sorunları konuşmak, hem Uğurcan’ı anmak hem de benzer sorunların tekrarını önlemek açısından önem taşıyor.

Bugün Türkiye’de asistan hekimlerin çalışma koşulları, modern bir eğitim süreci olmaktan çok, aşırı iş yükü, belirsiz çalışma saatleri, düşük ücret ve yoğun hiyerarşik baskı ile şekillenmiş durumda. Tıp fakültelerinden mezun olan genç hekimler, uzmanlık eğitimi almak için girdikleri hastanelerde, çoğu zaman eğitimin geri plana itildiği, hizmet yükünün merkezde olduğu bir sistemle karşılaşıyor.

2000’li yıllardan itibaren uygulamaya konan “performansa dayalı sağlık hizmeti” modeli, sağlık hizmetini bir kamu hakkı olmaktan çıkararak, işlem ve puan üzerinden işleyen bir piyasaya dönüştürdü. Bu sistem, hizmeti nitelikten çok nicelikle ölçüyor. Sonuç olarak hekimler arasında rekabet teşvik ediliyor; daha fazla hasta bakmak, daha fazla işlem yapmak, sistemin temel başarı ölçütü haline geliyor.

Asistan hekimler bu sistemin en alt kademesinde, en yüksek hizmet yükünü taşıyan grubunu oluşturuyor. Ancak emeğin karşılığı çoğu zaman belirsiz, düzensiz ve yetersiz kalıyor. Performans teşvikleri parça parça ödeniyor, nöbet ücretleri geç yatırılıyor. Bu maddi sorunlara, çalışma koşullarının zorluğu da ekleniyor.

Asistanlık eğitimi, tıpta uzmanlaşmanın bir parçası olarak görülse de pratikte bu süreç çoğu zaman kesintisiz hizmet üretimine indirgeniyor. 36 saate varan nöbet süreleri, dinlenmeden poliklinik hizmetine devam etme zorunluluğu, angarya işler ve hizmet dışı görevler, asistanların mesleki gelişimini engelliyor.

Hastanelerde ve akademideki hiyerarşik yapı ise bu yükü daha da artırıyor. Kıdeme ve pozisyona dayalı katı bir düzen, asistanların sesini çıkarmasını, sorunları ifade etmesini güçleştiriyor. Bilgiye erişimin çoğu zaman bir ayrıcalık olarak sunulması, akademik eğitimin niteliğini düşürüyor.

Sorun bireysel değil, sistemseldir. Asistan hekimlerin tükenmişliği; çalışma süresi, ücret politikaları, akademik eğitim yaklaşımı ve yönetsel yapıların toplamından oluşan bir sonuçtur. Bu tablo sadece genç hekimlerin değil, tüm sağlık sisteminin geleceğini doğrudan etkiliyor.

Sağlık sisteminin sürdürülebilirliği; nitelikli, dinlenmiş, motivasyonu yüksek ve mesleki gelişime açık sağlık çalışanlarına bağlıdır fakat bugünkü koşullarda bu politikalarla bu mümkün görünmüyor.

Uğurcan Ağcaoğlu’nun ardından konuşmak, sadece bir kaybın ardından yas tutmak anlamına gelmemeli. Bu sorunu kişisel bir sorun gibi ele almak olayın gerçek nedenlerini saklamakla eşdeğerdir. Sağlık hizmeti üretirken tükenmek, kendi sağlığından olmak paradoksu, indirgemeci ve daraltan bir yaklaşımla açıklanabilir bir durum değil; sağlık sisteminin gözle görülür en absürt fotoğrafıdır. Bu olay, sağlık hizmetlerinin performansa değil toplumun ve doğanın sağlığına endeksli bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini gösteren birçok örnekten sadece biridir. Akademiyi bu sistemin yarattığı bilgi iktidarından kurtarmak, asistan hekimlerin emeğini, sağlığını ve geleceğini korumak, toplumun da sağlığını korumak anlamına gelir.

Mahfuz Karaaslan: Uğurcan Ağcaoğlu’nun ardından: Asistan hekimler neden tükeniyor?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

EGEPRESS ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin