1. Haberler
  2. Türkiye Gündemi
  3. Mesele sadece zeytinlikler değil! Vahşi madencilik doludizgin geliyor

Mesele sadece zeytinlikler değil! Vahşi madencilik doludizgin geliyor

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Tartışmalar ve itirazlar kamuoyunda daha çok zeytinlikler üzerinden yapılsa da teklif milli parklar, tabiat parkları gibi korunan alanları, orman ve meraları, hatta kültür varlıklarını da olumsuz olarak etkileyecek hükümler içermekte. 

Kamuoyunda daha çok zeytinlikler üzerinden gündeme gelen, madencilik ve yenilenebilir enerrjiyle ilgili kanun teklifinin kapsamı çok daha geniş. Koruma alanlarını, meraları, tarlaları, ormanları kapsıyor. Gerekli izinlerin süresini ekosistemi hiçe sayarak kısaltıyor. Üstelik son karar vericilere olağanüstü yetkiler tanıyor. Vahşi madenciliğin yürürlükte olduğu ve hiçbir katma değerinin olmadığı ülkemizde meydan tamamen bu politikaya bırakılmış oluyor. Konunun bütün boyutlarını ve tartışmalı yanlarını İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay’a sorduk.

Kapsam genişliyor, izin süreleri kısalıyor

Maden ve yenilenebilir enerjiyle ilgili kanun teklifi sadece zeytinlikleri mi kapsıyor yoksa çok daha geniş bir içeriğe mi sahip?

Prof. Dr. Tolunay: Tartışmalar ve itirazlar kamuoyunda daha çok zeytinlikler üzerinden yapılsa da teklif milli parklar, tabiat parkları gibi korunan alanları, orman ve meraları, hatta kültür varlıklarını da olumsuz olarak etkileyecek hükümler içermekte. Örneğin mera alanlarında sınırlı olarak verilebilen yenilebilir enerji izinlerinin kapsamı genişletilmekte, Devlet ormanlarında MAPEG’e bedel aranmaksızın izin verilmesi, izinle birlikte izin alanında madencilik faaliyetlerine yönelik tasarruf yetkisinin madencilik faaliyetleri sonlanıncaya kadar MAPEG’e geçmesi söz konusu. Yine korunan alanlar ve ormanlardaki izin süreçlerini kısaltma hedefi var.

Kültür Bakanlığı tazminat ödeyebilir

Ancak flora fauna envanteri gibi dört farklı mevsimde en az bir yıl süreyle yapılması gereken incelemeler gerektiğinden bu şekilde birkaç ayla sınırlandırılan izin süreleri maden ya da yenilebilir enerji tesislerinin olası etkilerinin tam olarak değerlendirilememesiyle sonuçlanacaktır. Maden ruhsatı verildikten sonra alanda kültür varlığı tespit edildiğinde Kültür ve Turizm Bakanlığının madenciliğe uygun görüş vermemesi durumunda maden şirketlerine tazminat ödenmesi söz konusu. Bu tazminat da Enerji Bakanlığı tarafından değil Kültür ve Turizm Bakanlığınca ödenecek. Bir bakıma bakanlık kültür varlıklarını koruduğu için cezalandırılacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığının madenciliğe uygun görüş vermemesi durumunda maden şirketlerine tazminat ödenmesi söz konusu.

Danıştay gerekçesini aşmak için kanun çıkarılıyor

— Daha önce de bu gündemle birçok yasal girişim gündeme gelmişti? Bu teklifin onlardan farkı ne? 

Prof. Dr. Tolunay: Takip edebildiğim kadarıyla 11. kez gündeme geliyor. Her defasında gerek kamuoyu tepkisi gerekse örneğin yasayla düzenlenmesi gereken konuların yönetmeliklerle değiştirilemeyeceği gerekçesiyle Danıştay kararı ile değişiklikler yapılamadı. En sonuncusu 2022’de Maden Yönetmeliğinde değişikliklerle zeytinliklerin taşınması ve kömür madenciliğine açılması girişimi Danıştay tarafından Zeytin Kanununa Aykırı olduğu için iptal edilmişti. Yine kanunların yönetmelikle değiştirilemeyeceği de gerekçelerden biriydi. Bu defa Danıştay gerekçesini aşmak için kanun çıkarılmaya çalışılıyor.

Birkaç şirketin yararına kanun

Zeytinliklerle ilgili meseleye dönecek olursak… Burada özel mi yoksa kamusal bir çıkar mı söz konusu? Özellikle madencilik açısından düşündüğümüzde durum nedir? 

Prof. Dr. Tolunay: Kanun teklifinde taşınması öngörülen zeytinliklerin koordinatları ve haritası verilmiş. Buralar Muğla’ya bağlı Yatağan ve Milas ilçelerinde yer alıyor. Başka bir ifadeyle başka bir ildeki üzerinde zeytin ağaçlarının bulunduğu kömür madenlerinde zeytinlerin taşınmasına izin verilmeyecek. Bu ilçelerdeki kömürlü termik santrallerin özelleştirildiği düşünüldüğünde zeytinliklerin taşınmasından çıkarı olan bu termik santralleri işleten şirketler olduğu söylenebilir. Aslında hukuken birkaç şirketin yararına bir kanun çıkarılmış olacak. Bu durum kanun yapılma usullerine aykırı. Çünkü sadece birkaç kişi, şirket ya da kurum için kanun çıkarılması usul yönünden hatalı.

Yatağan ve Milas ilçelerindeki kömürlü termik santrallerin özelleştirildiği düşünüldüğünde zeytinliklerin taşınmasından çıkarı olan bu termik santralleri işleten şirketler olduğu söylenebilir. (Görsel: Pexels)

Binlerce ağacın taşınması sorunlu

Bir de “zeytinliklerin kolayca taşınabileceği” söyleniyor ve kamuoyu böyle ikna edilmeye çalışılıyor. Buna ilişkin ne söylemek istersiniz? 

Prof. Dr. Tolunay: Ağaçlar, hatta çok yaşlı ağaçlar dahi ancak zorunluluk halinde taşınabilir. Kalın çaplı ağaçların taşıma için hazırlanması birkaç yıl sürebilir. Zeytin ağaçlarının da taşınması mümkündür. Hatta çoğu ağaçtan daha kolay taşınabilir zeytin ağaçları. Bunun için önce zeytin ağaçlarının şiddetli budanması gerekir. Uygun toprak ve iklim koşullarının olduğu alanlar belirlendikten sonra buraya nakledilebilirler. Ancak bu sırada kökler zarar göreceği için taşındıkları yerlere uyum sağlayıp sağlamayacakları, taşıma işleminin şokunu atlatıp atlatamayacakları belirsizdir. Birkaç ağaç taşındığında gerekli sulama, gübreleme gibi bakım müdahaleleriyle bu şokun atlatılması mümkündür. Ancak binlerce ağacın taşınması durumunda öncelikle bu ağaçlar için uygun toprak koşullarına sahip alanların bulunması, bakımlarının yapılması sorun olacaktır. Bu nedenle taşınan her ağacın yaşayacağının garantisi yoktur. Taşınan ağaçlar yaşasa dahi kök ve tepe tacının gelişmesi ve taşıma öncesi zeytin verimine ulaşması yıllar alacaktır.

Ekosistem taşınamaz

Diğer yandan bazı zeytinlikler makiliklerdeki zeytinliklerin aşılanmasıyla oluşturulmuştur. Buralarda zeytin ağaçlarına ek olarak tür çeşitliliği de zengindir. Bu gibi yerlerde ağaçlar taşınabilir ama ekosistem taşınamaz.

Ağaçların taşınması sadece kömür madenciliği için değil diğer bazı tesisiler için de gündeme gelmişti. Örneğin İstanbul Havaalanı ÇED raporunun ilk halinde 2,5 milyon ağacın taşınması öngörülüyordu. Gelen tepkilerden sonra bu ifadeden vazgeçilmişti.

Özetle ağaçların taşınabilmesi, buraların madenciliğe açılması, köylülerin zeytinliklerinin kamulaştırılmasının gerekçesi olamaz, olmamalıdır.

Taşınan ağaçlar yaşasa dahi kök ve tepe tacının gelişmesi ve taşıma öncesi zeytin verimine ulaşması yıllar alacaktır. (Görsel: Pexels)

Meralarda enerji tesisleri yapılacak

Yenilenebilir enerji konusunda bu teklifin eksikliği nedir ve olası bu eksiklikler hangi sakıncaları barındırıyor?

Prof. Dr. Tolunay: Yenilenebilir enerjinin önemli olduğu, enerji üretimindeki payının arttırılması ve yenilenebilir enerji projelerinin izin sürelerinin hızlandırılması gerektiği kanun teklifinin gerekçelerinden birisi. Hatta bu gerekçe 13 Mayıs 2024 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan “Yenilenebilir Enerji ve İlgili Altyapı Projelerine Yönelik İzin Verilmesinin Hızlandırılmasına İlişkin Öneri ve Rehberlik Dokümanı”na dayandırılıyor. Bu doküman incelendiğinde AB’de 5-6 yıl süren izin sürelerinin kısaltılmasına değindiği anlaşılmakta. Ülkemizde yenilenebilir enerji izinlerinin süresi bu kadar uzun değil. Kanun teklifiyle izin sürelerinin 48 aydan 24 ayın altına düşürülmesi planlanmakta. Ancak çoğunlukla ekosistemlerin içine kurulan bu tesisler için sadece bir yıl flora fauna incelemesi yapılması gerekmekte. İzin sürelerinin kısaltılması yeterince ekolojik değerlendirme yapılmadan izinler verilir ve tesisler kurulursa başta ormanlar olmak üzere ekosistemlerde geri döndürülemez zararlar oluşabilir. Diğer yandan gerekçenin dayandırıldığı Avrupa Komisyonu kararında ekosistemlerin korunması ve halkın katılımının da güçlendirilmesi vurgusu bulunmaktadır. Ülkemizde Çevresel Etki Değerlendirmesi toplantılarında da halkın katılımı adı altında toplantılar yapılmaktadır. Ancak ülkemizde bu toplantılarda halkın görüşü alınmamakta, sadece bilgilendirme şeklinde geçmektedir.

Yenilenebilir enerji ile ilgili olarak günümüzde meralarda sınırlı olarak izin verilirken, teklifin kanunlaşması durumunda tüm yenilenebilir enerji tesislerinin meralarda yapılmasının önü açılmış olacak. Meralar ucuz et üretiminin temel bileşenidir. Hatta meradaki ot sofradaki ettir diyebiliriz.

Yenilenebilir enerji ile ilgili olarak günümüzde meralarda sınırlı olarak izin verilirken, teklifin kanunlaşması durumunda tüm yenilenebilir enerji tesislerinin meralarda yapılmasının önü açılmış olacak. (Görsel: Pexels)

Kömür santralleri alternatif olamaz

Sürdürülebilirlik meselesinin sahiciliği dünya ölçeğinde tartışmalı olmakla birlikte dünyadaki gelişmiş ve onların çevresinde olan ülkeler çeşitli taahhütlerde bulunuyor. Bu kanun teklifi kömürlü termik santralleri gerekçelendirirken net sıfır karbon emisyonu vb taahhütlerle arasında bir denge gözetiyor mu?  

Prof. Dr. Tolunay: İlginçtir yenilenebilir enerjinin önemini vurgulayarak başlayan gerekçe bölümünde buradan kömürlü termik santrallerin kesintisiz ve güvenilir enerji üretimi için desteklenmesine geçiş yapılmış. Tüm dünyada yenilenebilir enerji üretiminin arttırılmak istenmesinin temel nedeni başta kömür olmak üzere fosil yakıtlardan çıkılmak istenmesi. Gerekçede doğru olmayan bir şekilde Portekiz ve İspanya’da yaşanan elektrik kesintilerinin nedeninin yenilenebilir enerji olduğu ifadesi var. Avrupa’da yaşanan elektrik kesintisinin nedeni halen belli değil. Ayrıca yenilenebilir enerjinin güneş ve rüzgâr olmadığı zaman üretiminin düşmesi durumunda, bu anda devreye kömür santrallerinin girmesi bir alternatif değildir. Günümüzde yenilenebilir enerji üretiminin yoğun olduğu dönemlerde üretilen enerjinin depolanması gibi teknolojik çözümler bulunmaktadır.

Mera ve tarım alanlarına zarar verilecek

Madencilik ve özellikle kömürün önünü açan kanun teklifinin dikkate almadığı bir konu da ülkemizin 2053 yılında net sıfır emisyon hedefine ulaşma hedefini açıklamış olmasıdır. Bu hedef 2053 yılına kadar insan kaynaklı CO2 ve diğer sera gazı emisyonlarının azaltılması ve ormanların tuttuğu karbon miktarıyla eşitlenmesi demektir. Günümüzde ülkemizin toplam sera gazı emisyonu 552 milyon ton CO2 eşdeğeridir. Ormanlarımız ise yıllık 60 milyon ton kadar CO2’yi depolayabilmektedir. Bunun için başta fosil yakıt tüketimini azaltmamız ve var olan ormanları koruyarak alanlarını genişletmemiz gerekirken, teklif orman tahribatının önünü açmak ve kömürlü termik santraller, önceliklendirmektedir. Ek olarak iklim değişikliğine bağlı olarak gelecekte su ve gıda krizleri de bekliyoruz. Teklifle su tüketimi çok yoğun olan, hatta tatlı su kaynaklarını kullanan madenler ve kömür için mera ve tarım alanlarımıza zarar verilmesinin önü açılıyor. 

Ormanlar madenciliğe bedelsiz tahsis ediliyor

Bu teklifle birlikte madencilik izinleri kimin kontrolünde ve denetiminde olacak ve kolayca verilebilecek mi? 

Prof. Dr. Tolunay: Teklifle ormanlarda maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu; tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve altyapı tesislerine bedelsiz izin verilmesinin önü açılmakta. Ormanlardan verilen madencilik izinlerinde orman izin bedelleri alınmakta olup, bu bedeller başta orman yangınlarıyla mücadele, maden sahalarının rehabilitasyonu gibi alanlarda kullanılmaktaydı. Ancak ormanların madenciliğe bedelsiz olarak tahsis edilmesi ve maden ruhsatı verilen ormanlardaki tasarrufun MAPEG’e geçmesi de teklifte yer alıyor. Bu kadar yeni ormanların kurulması, mevcut ormanların korunması ve geliştirilmesi ve yangınlarla mücadeleye ayrılan bütçenin azalmasıyla sonuçlanacaktır. Anayasamızın 169. Maddesinde “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır”, “Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir” ve “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.” Hükümlerine aykırı olarka hareket edilmektedir.

Ormanların madenciliğe bedelsiz olarak tahsis edilmesi ve maden ruhsatı verilen ormanlardaki tasarrufun MAPEG’e geçmesi de teklifte yer alıyor. Bu kadar yeni ormanların kurulması, mevcut ormanların korunması ve geliştirilmesi ve yangınlarla mücadeleye ayrılan bütçenin azalmasıyla sonuçlanacaktır.

Millî parklar vb. yerlerde madencilik yapılabilecek

Teklif yasalaşırsa Türkiye’nin hemen her yeri, milli parklar vs de dahil olmak üzere, madenciliğe mi açılmış olacak? 

Prof. Dr. Tolunay: Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, sulak alanlar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları gibi korunan alanlarda maden izni talepleri için korunan alanların yönetiminden sorumlu kurumların izinler konusunda görüş bildirmesi, bu sürede görüş bildirilmiyorsa bir ay daha ek süre verilmesi yine görüş gelmiyorsa ilgili kurum görüşünün olumlu olacağı teklifte yer alıyor. Dolayısıyla ilgili kurumlar bir şekilde dört ay içinde cevap vermezse korunan alanlarda madencilik yapılabilecek. Korunan alanlardan sorumlu olan kurumların bu kadar süre için madencilik faaliyetinin etkisini değerlendirmesi mümkündür. Ancak yine de herhangi bir aksamada korunan alanlarda madencilik yapılabilir hale gelmekte. Korunan alanların aslında tamamen madencilik faaliyetleri dışında bırakılması bu alanlarda madencilik yapılabilir mi diye görüş alınması dahi gereksizdir. Adı üstünde bu alanlar korunan alandır.

Değerli ve stratejik madenlerin işletilmesi özel kurul kararına bağlı

Kritik bir konu da altın gibi değerli madenler ve belirlenecek bazı stratejik madenlerle ilgili kararların Cumhurbaşkanı Yardımcısının başkanlığında; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı ile izinler hakkında karar vermeye yetkili bakanlıkların bakanlarından oluşan tarafından alınması şeklindeki madde. Bu Kurul ormanlar, milli parklar, özel çevre koruma bölgesi gibi alanların yönetiminden sorumlu olan kurumların madencilik faaliyetine olumlu görüş vermemesi durumunda buralarda madencilik izni verebilecek. Özetle doğayı, suları, tarım alanlarını koruması gereken kurumlar görevlerini yapsalar dahi üst kurul bu alanları madenciliğe açabilecek.

Doğayı, suları, tarım alanlarını koruması gereken kurumlar görevlerini yapsalar dahi üst kurul bu alanları madenciliğe açabilecek. (Görsel: Pexels)

Vahşi madenciliğin faydası yok

Enerji ve madenlerden kamusal çıkar çerçevesinde yararlanma ihtiyacıyla orman, gıda ve su ihtiyacı ve köylülerin talepleri arasında bir denge kurmak mümkün değil mi? Ne yapmak gerekiyor? 

Prof. Dr. Tolunay: Ülkemizin madene ihtiyacı olduğu yadsınamaz. Ama aynı anda suya, ormana ve gıdaya da ihtiyacı var. Hatta iklim değişikliği gibi krizler söz konusu olduğunda önceliğin gıda ve su güvencesi olduğu söylenebilir. Çünkü insan nüfusu sürekli artarken su varlıkları, ormanlar, tarım ve mera alanları sürekli azalmakta. Üstelik günümüzde dahi ithalatla karşıladığımız tarım ürünlerine gelecekte paramızla dahi ulaşamayabiliriz. Bu nedenle üstün kamu yararı su varlıkları, ormanlar, tarım ve mera alanlarının korunmasıdır. Günümüzde yenilenemeyen bir kaynak olan madenler ise gelecek kuşakların da bu madenlere ihtiyacı olduğu düşünülmeden, bir gün tükenebileceği hesaplanmadan çıkarılmak istenmekte. Üstelik madencilik çoğu yabancı ortaklı özel şirketlere devredilmiş durumda ve vahşi madencilik olarak adlandırılabilecek şekilde yapılmakta.

Madenlerimizden katma değeri yüksek ürünler üreterek doğaya daha az zarar vererek çok daha fazla gelir elde edilebilir.

Maden ihracatımıza baktığımızda cevher ve doğal taş olarak sattığımızı görüyoruz. Halbuki madenlerimizden katma değeri yüksek ürünler üreterek doğaya daha az zarar vererek çok daha fazla gelir elde edilebilir. Üstelik günümüzde özel şirketler tarafından üretilen madenlerden devlet hakkı oldukça düşük. Hatta bu şirketlere verilen teşvikler düşünüldüğünde devlet olarak madenlerden çok fazla gelir elde edemediğimiz dahi söylenebilir. Vahşi madencilikten zengin olan ülke bulunmamaktadır. Bunun örneklerini Afrika ve Güney Amerika’da görmekteyiz. Yapılması gereken tüm madenlerin kamu tarafından işletilmesi, gelecek kuşakların madene ihtiyacını da düşünerek üretim planlaması yapılması, tarım, mera, orman ve korunan alanlarda madenciliğe izin verilmemesi, izin verilecekse de galeri madenciliği şeklinde olması önerilebilir. Su ve gıda krizi kapımızda, ne yazık ki maden şirketleri bu durumun farkında değiller.


Röportaj: Emrah Maraşo / GazeteBilim Genel Yayın Yönetmeni

Mesele sadece zeytinlikler değil! Vahşi madencilik doludizgin geliyor
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir