1. Haberler
  2. Türkiye Gündemi
  3. Her şey iyi ise AKP’nin oyu niye yüzde 50 değil?

Her şey iyi ise AKP’nin oyu niye yüzde 50 değil?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ülkede hayat öyle hızlı akıp gidiyor ki neler olup bittiğini de ancak belli bir zaman geçtikten sonra kavrıyoruz. Durup onu bile enine boyuna tartışacak vaktimiz kalmıyor. Dün ile bugün arasında, bu kadar farklı yaşayan bir başka memleket dünyada muhtemelen yoktur. Hepimiz zamanın peşinde bir koşuşturmacanın içindeyiz.

Işık hızı ile değişen gündemin peşine takılmaktan nasıl bir memleketin içinde yaşadığımızı, nelere muhatap olduğumuzu da unutuyoruz. O günün gündemi bize de toptan siyasete de yetiyor kimi zaman.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AB üyelik konusunu gündeme getirdiği tek yer AB başlığıyla yapılan toplantılar. Geçtiğimiz günlerde bu toplantıların birinde daha konuştu ve “Biz tam üyelik hedefimizi çok güçlü biçimde muhafaza ediyoruz. Birliğin de artık stratejik ve vizyoner bir tutum benimsemesini, dolayısıyla üyelik müzakerelerimizin bir an önce canlandırılmasını bekliyoruz” dedi. Bu rutin bir açıklamadır ve muhtemelen karşılığı da olmayacaktır.

Türkiye’nin Avrupa macerası

Türkiye’nin Avrupa ile birlikte olma macerası 1949 yılında Avrupa Konseyi’nin 13’üncü üyesi olarak başladı. Şimdi buradaki varlığımız da tartışılıyor. Ardından 1963 yılında AB’nin ilk hali Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) girmek için başvuruda bulunduk ve ortak üye olduk. AB ile yürütülen görüşmeler dönem dönem hız kazanmış olsa da 2016 yılından bu yana üyelik müzakereleri durmuş vaziyette. (Unutmamak gerekir ki AKP ilk iktidar yıllarında yurt içindeki meşruiyetini hep AB üzerinden aradı ve buldu da.

Bu günkü pozisyonu, o dönemdeki samimiyetinin de net testi) AB’nin eskisi kadar Türkiye’ye insan hakları ihlalleri ve yargı bağımsızlığı konusunda sert açıklamalar yapmamasının temel nedenlerinden birisi de hem AB tarafının hem de Türkiye tarafının “üye olma” meselesinin gerçekleşmeyeceğine inanmalarından kaynaklanmaktadır. Ama mülteci anlaşması gibi AB’nin faydasına meseleler nedeniyle de irtibat hiç kesilmiyor. AB’nin en temel itirazı, cumhurbaşkanlığı sisteminin AB normlarına ve Kopenhag kriterlerine uyma ihtimalinin bulunmamasına. (AB üyeleriyle ticari faaliyetler açısından ilişkilerimiz “fevkalade iyi” seyretmektedir. Burada sıkıntı yok)

Türkiye’nin tezi ise AB’nin varlık nedenlerini de sorgulayacak bir içerikte. “Hiçbir müzakereye gerek yok, Türkiye’de her şey iyi ve güzel bizi bu halimizle alın. Çünkü Türkiye güçlü ülke sizin de durumunuz iyi değil” Kabaca ve özetle böyle. Bunu da “Ankara kriterleri” olarak adlandırmıştık zaten zamanında da. Şimdi kriterlerini kabul etmediklerimizden bizim kriterlerimizi kabul etmelerini istiyoruz. Ülkemizde sık sık kaçırılan ama AB içinde hayli iyi bilinen bir mesele de Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğudur.

Hukuk ya da demokrasi çerçevesine uluslararası ölçümler üzerinden bakıldığında ortaya çıkan tablo Türkiye’nin AB üye ülkelerinin yanına bile gelemeyeceğini net ortaya koyuyor. En son seçilmiş belediye başkanlarına kayyum atanması nedeniyle Avrupa Parlamentosu Türkiye için yaptırım istedi.

Türkiye’nin ekonomik hali

Türkiye tarıma elverişli ülke olmasına karşın gıda enflasyonunda açık ara dünya birincisi. BM’nin tespitine göre dünyada gıda fiyatları ortalama yüzde 6 artarken Türkiye’de yüzde 43 arttı. Gıda enflasyonu negatif olan ülkeler de hayli fazla. Enflasyonda dünya 6’ıncısı Türkiye. Faizlerin yüksekliğinde ise yüzde 42,5 ile birinci. Arjantin’de yüzde 29 savaş halindeki Rusya’da ise yüzde 21.

Türkiye, kira enflasyonunda da açık ara dünya birincisi. 2009 yılında piyasaya sürüldüğünde 125 dolar eden 200 liralık banknotun bugün ederi 5,5 dolar. Sadece bu sürede değil 22 yıldır bu ülkeyi aynı güç ve parlamento çoğunluğu ile AKP iktidarı yönetiyor. Bir yıl içinde yasal takibe düşen kredi kartı borcu yüzde 258, tüketici kredileri ise yüzde 115 arttı. 2025 yılını Erdoğan aile yılı ilan etti ama bu yılı kutlayacak aile sayısı 187 bin 343 azaldı. 2024 yılında boşanma sayısında tarihi bir rekor kırıldı. İPhone 16’nın en pahalı olduğu ülkenin Türkiye olması da dramatik. Hani nasıl alınacağı sorusunu da bir köşede bıraktığımız halde.

TÜİK’e göre kişi başı gelir arttı ve 15 bin 463 liraya yükseldi. Doları katbekat aşan bir hayat pahalığı var çarşı pazarda. Dolar üzerinden yapılan hesaplar bu nedenle hep eksik kalıyor. Kişi başı geliri dolar yerine peynir ya da akaryakıt üzerinden yapsak ortaya trajik bir sonuç çıkabilir. İcra dosyaları sayısı 22 milyon 558 bini aştı. Kiracı ev sahibi, alacak borçlu davalarına bakacak mahkeme sayıları yeterli olmadığı için sürekli yeni mahkemeler kuruluyor. Yargıyı hızlandırmak için açıklanan o ünlü yargı paketlerinin bile derman olmadığı ortaya çıktı.

Devletin en önemli geliri olan verginin yaklaşık yüzde 90’ını halk ödüyor. TÜİK’in hesapladığı kişi başı gelir artışından hiç yararlanamayan halk verginin neredeyse tamamını ödüyor. Cumhurbaşkanlığı bu gelirlerden yaptığı harcamayı 2024’ün ocak ayına göre 2025 ocak ayında 3’e katladı. Saatte 2 milyon 472 bin lira harcama yapılıyor. Geçen ocak ayında 285 milyon lira olan örtülü ödenek harcaması bu ocak ayında 1 milyar 563 milyon lira oldu. Adına bakarak devlet için önemli işler yapıldığını varsaydığınız örtülü ödenek, denetimsiz en kolay olan harcama kalemidir. Bu ocak ayında devletin gelir ve giderlerinde yaşanan bütçe açığı tam 139,3 milyar lira. Bunu da kimin ödeyeceğini biliyoruz değil mi?

İktidardan “muhalefet” gibi vaatler

Nihat Zeybekçi, bakanlığı döneminde 2016 yılı için “şahlanma” yılı olacak demişti. Berat Albayrak da önce 2019 yılı için sonra da 2020 yılı için “şahlanma yılı” olacak demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da hemen hemen her yıl duyduğumuz açıklamalardır bunlar. 22 yıllık iktidarları sonrasında harcadıkları parayı topladıkları halktan sürekli sabır isteyen bir iktidar var karşımızda. 22 yıllık AKP iktidarında daha önce de bakan koltuğuna oturmuş olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “önümüzdeki dönemde toplumsal refahı arttırmayı hedefliyoruz” dedi. İnanın aynen böyle söyledi.

Erdoğan da seçimlere katılan iddialı bir muhalefet partisinin genel başkanı gibi açıklamalar yapıyor uzun zamandır. Kendi eserleri olan dünyanın 6’ncı yüksek enflasyonunun düşeceği müjdesini veriyor, açık ara en yüksek enflasyona sahip kiraların ve konut fiyatlarının dengeleneceğini açıklıyor ve sosyal konut sözü veriyor, vergide adaletin güçlendirileceğini açıklıyor. Oysa aynı Erdoğan TÜSİAD’ı eleştirirken ülkenin geldiği noktayı aynen önceki bakanların ifade ettiği gibi “şahlanmış” bir Türkiye olarak anlatıyordu. Hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, gelir dağılımındaki adalet ve ekonomik büyüme, demokrasideki ilerlemeler bunun göstergesiydi, eleştiriler ise eski Türkiye’nin. Hal böyle ise yapıldığı söylenenler yani hedefe ulaşılmış, şahlanma yaşanmış ise neden bir muhalefet partisi diliyle bütün bu olumsuzlukların ortadan kaldırılacağı vaat olarak açıklanıyor? Bu bir temel çelişki. Ya da memleket gerçekten anlatılan gibiyse iktidar partisinin oyu neden yüzde 50’lerin üzerine çıkmıyor da halen -bence başarıdır bu- yüzde 30’larda seyrediyor?

Siyasetin kurgusu Erdoğan’dan

Erdoğan ülkedeki siyasetin gündemini belirliyor, muhalefete de rol veriyor ve toptan siyaseti domine ediyor. Muhalefetin 2 güçlü yapısından biri DEM Abdullah Öcalan’ın açıklamalarının peşinde, tek gündem maddesi o. Bu görevi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli üzerinden Erdoğan verdi onlara. CHP ise Ekrem İmamoğlu’nu adaylaştırmak için bütün parti teşkilatlarını harekete geçirerek eğilim yoklamasında en yüksek sayıya ulaşmanın peşinde. Bu tabloyu da Erdoğan yarattı. CHP’yi de istediği noktaya ve kıvama getirdi Erdoğan DEM’i de. Zafer Partisi’nin Genel Başkanı içeride, el freni çekilmiş araba gibi ilerlemekte, -Meral Akşener geçmişi ve gölgesi nedeniyle- zorluk çeken bir İyi Parti de var. (Bu da Erdoğan kurgusudur)

2023 seçimleri Erdoğan’ın en zor seçimiydi ve kolay kazandı. Rakibinin belirlenmesinde ve kaybetmesinde kolaylaştırıcı bir isim vardı orada. Önümüzdeki seçimlerde de böyle bir kurguya ihtiyaç duyduğu kesin. Ama bu seçimin gidişata bakıldığında 2023’ten zor olmayacağı hemen anlaşılıyor…

Her şey iyi ise AKP’nin oyu niye yüzde 50 değil?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

deneme bonusu veren siteler
deneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren siteler
Giriş Yap

EGEPRESS ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin