Geçen ay Azerbaycan’da düzenlenen COP29’da fosil yakıtlardan temiz enerji kaynaklarına adil bir küresel geçişe yönelik bir anlaşmaya varılamaması büyük hayal kırıklığı yarattı. Sendikalar ve iklim aktivistleri, 2025’te Brezilya’da gerçekleşecek COP 30’da, söz konusu değişimden en çok etkilenecek işçiler ve topluluklar için sağlam bir BM planının ortaya konmasını talep ediyorlar…
Sendikalar ve geçişten etkilenecek işçiler için adil bir çözüm arayan kampanyacılar, Kasım ayında Azerbaycan’da düzenlenen COP29’da hayal kırıklığı yaratan bir sonuç çıkmasının ardından, umutlarını önümüzdeki yıl Brezilya’da yapılacak BM iklim zirvesine bağlamış durumdalar.
Kömür madenlerinden petrol rafinerilerine, otomobil fabrikalarından inşaat sektörüne kadar, temiz enerji kaynaklarına küresel geçiş, istihdamın doğasını değiştirecek. Bu dönüşüm haliyle bazı sektörlerde iş kayıplarına ve başka sektörlerde ise yeni iş imkanlarına yol açacak. Yanı sıra temiz teknoloji tedarik zincirlerinde fırsatlar ve riskler oluşturacak ve değişimlerin yaşandığı topluluklar için yeni tehditler ve faydalar ortaya çıkaracak.
2022 yılında Mısır’daki COP27 iklim zirvesinde, zararı paylaşmak ve kazançları daha eşit bir şekilde dağıtmak amacıyla hükümetler “Adil Geçiş Çalışma Programı”nı (Just Transition Work Programme – JTWP) başlattılar. Ancak bugüne kadar çok az bir ilerleme kaydedilirken, programın nasıl ilerlemesi gerektiğine dair görüşmeler, COP29’da anlaşmazlıkla sona erdi.
Azerbaycan başkanlığındaki görüşmeler, gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanı konusunda yeni bir anlaşma sağlamaya odaklandı ve hükümetler, JTWP üzerindeki tartışmaları bir süre daha erteleyeceklerini belirterek, bu konuyu gelecek yıl Haziran ayında Bonn’daki iklim görüşmelerine ve Belem’de düzenlenecek COP30 zirvesine ertelediler.
COP29 Boşa Geçti
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (International Trade Union Confederation – ITUC) küresel iklim politikası koordinatörü Bert De Wel, JTWP’nin hayata geçirilmesi açısından bakıldığında Bakü’deki zirveyi “boşa geçen bir COP” olarak nitelendirdi. Adil geçişe hak ettiği önemin verilmediğini belirten De Wel, işçilerin çıkarlarının genellikle “göz ardı edildiğini veya küçümsendiğini” vurgulayarak, “Haklardan bahsedildiğinde, genellikle işçi hakları dışarıda bırakılıyor. Biz de anılmak istiyoruz” dedi.
Öte yandan COP29’da adil geçiş konusunda bir anlaşma olmamasının kötü bir anlaşmadan daha iyi olduğunu düşünenler de var. Adil Geçiş Afrika Grubu’nun baş müzakerecisi olan Kenya’dan Fatuma Hussein, süreci riske atmaktansa sonuçsuz kalmayı tercih ettiğini belirtti. Bakü’ye katılan gelişmiş ülkelerin, adil geçiş bağlamında finans, uluslararası işbirliği ve iklim etkilerine uyum konularında tartışmaktan kaçındığını ve bunun da en büyük sorun olduğunu söyledi.
Afrika’daki gelişen ülkeler dahil olmak üzere, gelişmekte olan ülkelere adil geçiş için kendi başlarına çalışmaları gerektiğini söylemenin “ana noktayı kaçırmak” ve 2015 Paris Anlaşması’nın hedeflerini yerine getirmemek anlamına geleceğini de sözlerine ekledi.
Enerji Dönüşümü Yeni İşler Yaratacak
Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre, iklim değişikliği ve aşırı hava koşulları, dünya çapında ekonomik sektörlerin %70’ini etkiliyor. Artan küresel sıcaklıklar ve çevresel riskler, işletmeler ve işçiler üzerinde, mal ve üretkenlik kaybı yoluyla olumsuz etki yaratıyor. Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişin, yaklaşık 6 milyon iş kaybına yol açacağı ancak bunun yerine 2030 yılına kadar da yaklaşık 24 milyon yeni iş yaratacağı tahmin ediliyor.
ILO’nun düşük karbonlu, iklim dirençli bir dünyaya adil geçiş için belirlediği yönergelerine göre örgüt, şirketler, işçiler, yatırımcılar ve tüketicilerin proaktif bir rol oynamalarına yardımcı olmak amacıyla, ekonomik, çevresel ve sosyal politikaların yanı sıra eğitim ve öğretim çağrısında bulunuyor.
İklim kampanyacıları ve işçi hakları aktivistleri de, COP29’dan, hükümetlerin somut adımlar atmalarına yardımcı olacak bir iş planı üzerinde anlaşmalarını ummuşlardı. Ancak bu beklenti boşa çıktı.
ITUC’dan De Wel’e göre, bekledikleri sonuçlar arasında, adil geçişi güvence altına almak için ulusal düzeydeki çabaları hayata geçirmeye yönelik finansman sağlanması ve işçi temsilcileri ve sendikalarla yapılan istişarelere dayalı olarak yeni ulusal iklim planlarının hazırlanmasına yönelik rehberlik bulunuyordu. Ayrıca, işlerini kaybedebilecek işçiler için sosyal koruma sistemlerinin kurulması ve enerji geçişinin, ülkelerdeki istihdam ve sanayi gelişimi için ne anlama geleceğinin tanımlanması gerekliliği de beklentiler arasında bulunuyordu.
De Wel, adil geçişin örneğin sadece Polonyalı veya Alman kömür madencilerine dar bir şekilde odaklanmaması gerektiğini belirterek, “Afrika’dan mineral ve malzeme çalınmasını ya da Küresel Güney ülkelerinin sanayi gelişimine sahip olma hakkını göz ardı etmemek gerekiyor” dedi.
Greenpeace Afrika kampanyacısı Amos Wemanya ise Afrika’nın sömürge geçmişinin, kalkınma ve ekonomik zorluklar yaratmaya devam ettiğini, bu durumun borçlanmayı körüklediğini ve kıtayı büyük ölçüde dünyanın geri kalanına ham madde sağlayıcı ve düşük katma değerli ürünlerin çöplüğü haline getirdiğine dikkat çekti.
Wemanya, mevcut küresel ticaret politikalarının ve finans akışlarının, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki yapısal sosyoekonomik ve teknolojik eşitsizlikleri daha da kötüleştirdiğini ve bunun Birleşmiş Milletler’in Adil Geçiş Çalışma Programı tarafından ele alınması gerektiğini de ekledi.
Yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık konusunda küresel çapta faaliyet yürüten bir STK olan Transparency International’dan iklim yönetişimi araştırma ve politika koordinatörü Gvantsa Gverdtsiteli, toplulukların, kendi bölgelerindeki geçiş projelerinden, örneğin yenilenebilir enerji santrallarından doğrudan fayda sağlaması gerektiğini ifade etti.
Gverdtsiteli ayrıca, bu toplukların ekonomik durumlarının değiştiğinden, daha iyi fırsatlar ve yaşam koşulları elde ettiklerinden ve sosyoekonomik çevrelerinin iyileştiğinden emin olunması gerektiğine de dikkat çekti.
Brezilya’dan Önce de Eylem Gerekli
İklim adaleti savunucuları, JTWP’nin, dünya fosil yakıt tüketimini azaltırken ve temiz enerjiye yönelirken, geçişin oluşturduğu zorluklarla başa çıkmak için küresel çabalarda adil işbirliğini sağlarken, “hiç kimseyi geride bırakmama” görevini yerine getirmesi gerektiğini belirtiyor. Paris Anlaşması’na göre ülkeler, “iş gücünün adil geçişinin ve milli kalkınma önceliklerine uygun şekilde düzgün iş ve kaliteli işler yaratılmasının” gerekliliklerini göz önünde bulundurmayı taahhüt etmiş durumdalar.
De Wel, JTWP’nin bu konuları hem COP30’da hem de önümüzdeki yıllarda daha derinlemesine tartışmak için bir yol sunduğunu ve yeşil geçiş hız kazandıkça bu konuda daha fazla ilerleme kaydedilmesini umduğunu belirtti. De Welt yanı sıra Brezilya’nın gelecek yılki iklim zirvesindeki başkanlığının, JTWP’ye “müzakerelerde daha merkezi bir yer” vereceğini ve işçi hakları ve işçilerin endişelerinin çok az ön planda olduğu COP29’un tersine COP30’da daha fazla merkezi bir gündem haline getirmelerini umduğunu ifade etti. “Masada sözümüzün olmasını ve saygı görmek istiyoruz,” diyen De Welt, Brezilya’nın enerji geçişinin işçiler ve onların toplulukları üzerindeki sosyal etkilerini ciddiye almasını ve bunların COP30’da alınacak kararlara yansıtılması gerektiğine de dikkat çekti.
Transparency International’dan Gverdtsiteli, COP30’un, geçiş girişimlerinde “güçlü yönetişim, şeffaflık, hesap verebilirlik ve bütünlüğe” öncelik vermesi gerektiğini, bunun yolsuzluğu engellemek ve etkilenen insanlara karşı hesap verebilir olmalarını sağlamak için önemli olduğunu söyledi.
Climate Action Network International’dan adil geçiş ve iklim adaleti kıdemli stratejisti Anabella Rosemberg ise hükümetlerin COP29’daki adil geçişle ilgili başarısızlığı “iyileştirmesini ve telafi etmesini” umduğunu söyledi. Rosemberg, Brezilya’nın COP30’da etkin kararlar alınabilmesi için Bonn görüşmelerinden önce hükümetler arasında gayri resmi tartışmaları düzenlemede aktif bir rol oynaması gerektiğini de vurguladı.
Greenpeace Afrika’dan Wemanya, COP30’da adil geçişin sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilir kalkınma boyutlarına dair fikirlerin daha ileri bir seviyeye taşınması gerektiğini, ayrıca yoksulluğun ortadan kaldırılması, gıda ve enerji güvenliğinin artırılması ve kırılgan ekosistemlerin korunmasının şart olduğunu belirtti. Wemanya, “COP30, yerel ve ulusal gerçekleri dikkate alarak, toplumların ve insanların haklarını koruyacak ve refahlarını güvence altına alacak adil geçiş sonuçlarına yol açmalıdır” diye ekledi.