TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Kılıç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “Kadın Cinayetlerinde Öldürülen Çocuklar Raporu”nu paylaştı. Kılıç, kadın ve çocuk cinayetlerine karşı tahammüllerinin kalmadığını belirterek, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi çağrısında bulundu.
“Bu şiddet sarmalı çocukları da yutmaya başladı”
Sevda Erdan Kılıç, şunları kaydetti:
“Türkiye’de vahşet, şiddet en tehlikeli boyutlara ulaştı. Kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, hayvan katliamları… Şiddet sarmalı önüne gelen her şeyi yutup büyüterek her yeri kasıp kavuruyor. Şiddet öyle büyüdü ki ülke organize bir vahşet çemberinin içine girdi. Maalesef sorumlular da tüm çağrılarımıza karşı gerekli önlemleri almaktan kaçındılar. Ülkemizdeki tüm kadınlar, yıllarca kadın cinayetlerine karşı uyarıda bulundu, eylem yaptı. Karşılığında bu iktidardan ne gördü; ya biber gazıyla acısı katlandı ya da cop ile kovalandı. Biz muhalefet olarak yıllardır kadın cinayetlerine karşı alınacak önlemleri tek tek sıraladık. Cezasızlığın nasıl potansiyel suçlular yarattığını söyledik. Siyasetin, medyanın dilinin değişmesi gerektiğini söyledik. Kadınların çığlıklarına kulaklarını tıkayanlar, bırakın uyarılarımızı dikkate almayı bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıktılar. 6284 Sayılı Yasayı etkin bir şekilde uygulamaktan kaçındılar. Kadın cinayetleri her gün, her ay daha da arttı. Büyüdü ve artık kalıbına sığmayan bu şiddet sarmalı çocukları da yutmaya başladı.
“Kadınlardan intikam almak için kendi çocuklarını öldürüyorlar”
Hazırladığımız aile katliamları raporuna göre, 2024 yılının ilk 9 ayında tam 35 çocuk aile katliamları sonucu katledildi. Hatta içinde olduğumuz Ekim ayında maalesef bu sayı 39’a ulaştı. Rapora göre erkeklerin kadın cinayetleri kapsamında öldürdüğü çocukların yaşı 2’ye kadar düşmektedir. 2024 yılının ilk 9 ayında işlenen kadın cinayetleri kapsamında 2 yaşından 16 yaşına kadar her yaştan çocuk öldürülmüştür. Faillerin kimliğine bakacak olursak; bu cinayetlerde kaybettiklerimizin 26’sının faili babaları oldu. 2’sinin faili çocukların babaları olduğunu iddia eden kişiydi. İkisi annenin birlikte yaşadığı erkek, bir fail ise yakın akraba, iki fail ise maalesef dededir. Yine bu cinayetler nasıl işlenmiş ona baktık. Uyarılarımıza rağmen çoğunu ateşli silahlar oluşturmuştur. Maktullerin 20’si tabanca, 6’sı tüfek ile öldürülmüştür. 4’ü bıçaklanarak, 5’i ise boğularak, hayatını kaybetmiştir. Cinayet mahalli genel olarak ev içi ya da evin önündeki sokaktır. Olaylar, genelde erkeklerin kadınlardan intikam almak için kendi çocuklarını da öldürdüklerini ortaya koymaktadır.
“Biz hala şüpheli çocuk ölümlerini konuşuyoruz”
Katliamlar, cinayetler, şiddet sarmalı sadece kadınlara yönelik değil, zaten bir şiddet durdurulamazsa büyüyerek önüne gelen her şeyi yutar, ‘sarmal’ tanımını da buradan alır. Kadın cinayetlerini durduramayanların ülkesinde çocuk cinayetlerini konuşuyoruz. Bahsettiklerim faili belli olan çocuklardı. Bir de henüz faili belli olmayan çocuk katliamları var. İşte Narin Güran. Narin, 21 Ağustos tarihinde kayboldu, 19 gün sonra cansız bedeni bir çuvalın içinde bulundu. Bakın 16 Ekim’deyiz hala faili bulunabilmiş değil. Adalet Bakanlığı bizi oyalıyor, Valilik açıklamalar yapıyor ama hala fail bulunamıyor. Bir aile adalet sistemiyle dalga geçer gibi süreci yürütüyor. Bu da bir iktidar politikasının sonucudur. Geçen dönem kurulan Rabia Naz ve şüpheli çocuk ölümleri Komisyonunun üyesiydim. yer aldım Bu komisyon raporunda geçen bir öneri bile yasalaşmadı bir tanecik düzenleme yürürlüğe sokulmadı. İşte biz hala şüpheli çocuk ölümlerini konuşuyoruz. Narin için ve kadına şiddetle ilgili komisyonlar kuruldu geçen hafta umarım bunların bir katkısı olur. Daha dün cansız bedeni bulunan Rojin de faili meçhul bir cinayet olarak şu an kayıtlarda ve biz failin bulunmasını bekliyoruz.
“İstanbul Sözleşmesi yeniden imzalanana kadar devam edeceğiz”
Mesela Şeyma 8 yaşında nasıl intihar etmiş olabilir? Boynuna o ipi nasıl sarmış da asmış kendini. Bunca cinsel istismar bulgusuna rağmen dosyası nasıl kapatılır. İnanamıyorum bir hukukçu olarak. Daha dün akşam Kastamonu’da canımız malımızı korumak zorunda olan bir polis memuru beylik tabancası ile eşi Burçin Sevgi’yi vurdu. Artık ne bir çocuğumuzu daha ne de bir kadın arkadaşımızı daha kaybetmek istemiyoruz.
Artık bir eksik kalmaya tahammülümüz kalmadı. Hep aynı şeyleri konuşuyoruz belki ama kimse kusura bakmasın… Biz susmayacağız. Biz susarsak bütün kadınların umutları kırılır. Biz susarsak bu karanlık daha da koyulaşır. Biz susarsak hayaller daha doğmadan ölür. Sesimiz, susturulmak istenen tüm kadınların ve çocukların sesi olacak Bu cinayetlerle, tacizlerle, tecavüzlerle, istismarlarla iktidarın ortaklığı bitene kadar İstanbul Sözleşmesi yeniden imzalanana kadar haykırmaya devam edeceğiz.”