Ekolojik kriz, bütün “bilimsel” kriterlere göre ciddi ve geri dönülmez biçimde canlı sağlığını etkiliyor, en büyük zararı ise en yoksullara veriyor. “Yaşamak için çalışmak zorunda olan herkes”, sadece ekolojik krizin değil, çevresel kirliliğin ve atıkların sağlığa verdiği zararlarla baş başa kalıyor ve kapitalizm bütün bu kötülüklerin baş sorumlusudur. İklim krizi, artan hava kirliliği, sıcak hava dalgaları ve zararlı partiküller, kanser ve solunum yolu hastalıklarında ciddi artışlara yol açıyor.
Egemen sınıf, dikkatleri büyüyen servet uçurumundan başka yöne çekmek ve kapitalist sisteme karşı olası muhalefeti bölmek için günah keçileri bulmanın yollarını arıyor. Ekonomik durum kötüleşirken, toplumda rıza üretmenin bir yolu olarak göçmen karşıtı, eşcinsel karşıtı,trans karşıtı, kadın karşıtı, ırkçı ve milliyetçi propagandanın derecesi arttırılıyor. LGBTİ+hakları, kadın hakları ve ırkçılık karşıtı mücadele iklim adaleti ve demokrasi mücadelesinden ayrılamaz.
Tüm emek örgütlerini iklim adaleti için mücadeleye çağırıyoruz!
Bizler iklim değişikliğinin bir sınıf meselesi olduğunu biliyoruz. Emekçilerin gezegenin geleceğine yönelik bilinçli müdahalesine yönelik acil ihtiyaç nedeniyle, sendikaları diğer sınıf örgütlerini ve örgütsüz işçileri; bir bütün olarak emek hareketini iklim adaleti politikprogramında ortaklaşmaya davet ediyoruz.
İşçi sınıfı için eşitsizlik ve kötüleşen yaşam standartları fosil yakıtlı piyasa ekonomisi vekemer sıkma politikaları ile iç içedir. Bizler bu nedenle, yeşile boyamalar, hiçbir hükmü olmayan iklim anlaşmaları, yeşil dönüşüm zırvalığı, yeşil işler gibi kaçış alanları,sürdürülebilirlik uzmanlarını işe alıp herşey yolundaymış gibi davranarak, iklim krizini emekçileri bölmek için kullanma girişimlerine birlikte karşı koymalıyız. İklim krizinesermayenin değil, gezegenin, işçilerin ve toplumların çıkarına olan çözümler geliştirmeliyiz.Çünkü emekçiler de en az toplumu ve doğayı sömüren zenginler kadar sağlıklı bir doğalçevrede, insanca bir yaşam hakkına sahiptir. Kapitalizm hem emeği, hem doğayı sömürüyor.İşçi sınıfının özgürleşmesi, sadece emeğin sömürüsünün sona ermesiyle kalmaz, aynızamanda kapitalist üretim ilişkilerinin doğaya verdiği zararın da son bulmasını sağlayabilir.
Bunun için;
• Zenginlerin karşısında ekolojik sistemin korunması herşeyden önce üretimin planlanmasına bağlıdır. İhtiyaca göre üretim, emekçiler için de ücretler düşürülmeksizindaha az çalışma süresi anlamına gelir.
• İklim krizinin yıkıcı etkilerini önlemek için petrol ve gazdan hızlı birşekilde uzaklaşmamız, kömürden acil çıkış, petro-kimya ve otomotiv endüstrilerinin sınırlanması, mega ulaşım projelerine, AVM’lere son verilmesi gerekiyor. Ancakkarbonsuzlaştırılmış bir ekonomiye ve topluma geçişin maliyeti, ödeme gücü en düşük olanlara yüklenemez.
• İklim acil durumuna yönelik alınacak tüm önlemler kamu yatırımlarıyla gerçekleştirilmelidir. Fosil yakıtlardan çıkışın yaratacağı işsizlik yine kamu tarafındantelafi edilmelidir.
• Enerji, su, ulaşım, posta, internet, eğitim, sağlık ve sosyal bakım gibi kilit ve temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik sektörlerde kamu mülkiyeti zorunluluktur.
Geçen hafta TBMM’ye gelip tepkiler üzerine geri çekilen, bu ihtiyaçlarımızı kapsamayan sözde İklim Kanunu, gerçekte Karbon Kanunu olan tasarıyı tanımıyoruz. Ekolojik krizin çözümünü, sermayenin, devletlerin ya da ekolojik gibi görünmeye çalışan sahte yaklaşımların insafına bırakmıyoruz. 1 Mayıs’tan itibaren işçilerin, halkların, doğanın iklim kanununu yapmak için harekete geçiyoruz.
Bizler biliyoruz ki, gezegenin geleceği yaşamak için çalışmak zorunda olanların, çalışmak
zorunda olmasına rağmen iş bulamayanların, yaptıkları işlerin ücreti ödenmeyenlerin
ellerindedir.
İklim krizi hiçbir evin, işyerinin etrafından dolaşmayacak, aksine hepimizi etkileyecek. Gelin,bu mücadelede birlikte olalım.
Halkın İklim Kanunu Kampanyası Bileşenleri adına
EKOLOJİ BİRLİĞİ ve İKLİM ADALETİ KOALİSYONU
iklim adaleti koalisyonu