TGC, TGS, TYS, PEN Türkiye, DİSK Basın İş ve TÜRKYAYBİR: Etki ajanlığı düzenlemesi taslağı iptal edilmelidir

etki ajanlığı protesto

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazarlar Derneği, DİSK Basın İş ve Türkiye Yayıncılar Birliği “Gazeteciye, yazara, yayıncıya baskıya hayır” toplantısı düzenledi.

Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün engellenmesi, gazetecilere, yazarlara, yayıncılara yönelik baskıların artması ve TBMM’den geçirilmek istenen etki ajanlığı düzenlemesi nedeniyle altı meslek örgütü sorunları dile getirmek için bir toplantı düzenledi. Toplantı 15 Kasım 2024 Cuma günü saat 11.00’de TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda yapıldı.

Moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in üstlendiği toplantıda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Vahap Munyar, Türkiye Gazeteciler Sendikası Eğitim Sekreteri Didem Mercan, Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreteri Tahir Şilkan, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Oral, DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ve Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk söz aldı. Toplantıda, toplumu sarsan her olayda gazetecilere, yazarlara, yayıncılara yönelik hedef gösterme, fiziksel saldırı, haksız, hukuksuz gözaltı ve tutukluluğa itirazlar gündeme getirildi. TBMM’de şimdilik torba yasadan çıkarılan etki ajanlığı düzenlemesinin iptal edilmesi istendi.

VAHAP MUNYAR: ETKİ AJANLIĞI DÜZENLEMESİNİN KALDIRILMASINI İSTİYORUZ

Toplantıda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Vahap Munyar yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engellerin yine Türkiye gündemini belirlediği bir günde birlikteyiz. Yurttaşların gerçekleri öğrenme, doğru haber alma hakkı olan basın özgürlüğünün önündeki engeller, gazetecileri, yazarları, yayıncıları, aydınları ve bu ülkede yaşayan her yurttaşı olumsuz etkiliyor. Sansür, oto sansür, haberlere erişimin engellenmesi, yayın durdurma, ağır para cezaları, resmi ilan kesintileri, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki önemli sorunlar olmaya devam ediyor. Basın emekçilerine yönelik psikolojik ve fiziksel şiddet, hedef gösterme eylemleri maalesef her gün biraz daha artıyor. Haksız gözaltı ve tutukluluk kararlarıyla gazetecilerin mesleklerini sürdürmeleri, haberin serbest dolaşımı engelleniyor. Son olarak ekim ayı içinde TBMM’ye getirilen Noterlik Kanun Teklifi’nde yer alan Etki Ajanlığı Düzenlemesi ise yaşadığımız ağır sorunları farklı bir boyuta taşıyor. Temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliğinde olan etki ajanlığı düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve yasa teklifinden çıkarılması gerektiğine hep dikkat çektik. Düzenlediğimiz toplantı öncesi TGC’nin, basın meslek örgütlerinin, muhalefet partilerinin itirazlarıyla etki ajanlığı düzenlemesinin şimdilik torba yasadan çıkarıldığını gördük. Yapılan açıklamalara göre TBMM’deki bütçe görüşmelerinden sonra muhalefet partileriyle görüşüldükten sonra bu düzenleme yeniden gündeme getirilecek. Daha önce de açıkladığımız gibi etki ajanlığı düzenlemesi ile toplumda infial yaratan, şok eden, rahatsız eden bilgi ve düşüncelerin susturulması bu yolla mümkün olabilecektir. Düzenlemenin neyi cezalandırdığı belli değildir. Düzenlemenin muğlaklığı Anayasanın 38. Maddesi’nde ifadesini bulan suç ve cezada kanunilik ilkesine de aykırı bir düzenlemedir. Biz bu düzenlemeden tamamen vazgeçilmesini istiyoruz. Ayrıca biliyorsunuz, dünyada gerçeğin peşinde olan gazetecilere şiddetin arttığı bir dönemdeyiz. İsrail’in insanlık dışı saldırılarıyla bugüne kadar Gazze’de 188 gazeteci öldürüldü. İsrail’in sivillere, sağlık çalışanlarına ve gazetecilere yönelik saldırılarını bir kez daha kınıyoruz.”

SİBEL GÜNEŞ: GAZETECİLERE SUÇ UYDURMAK İÇİN ÇALIŞILIYOR

Toplantının moderatörlüğünü yapan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ise gazetecinin haber yaparken engellendiğine, hedef gösterildiğine, basın kartının iptal edildiğine işaret ederek şöyle konuştu:

“Gazetecilere, yazarlara, yayıncılara suç uydurmak, buna bir yasal düzenleme yapmak amacıyla çalışan iktidar ve ortaklarının görev yaptığı bir ülkedeyiz. Toplumu sarsan her olayda gazeteciler hedef gösteriliyor. İktidar ve ortaklarının kamu yararını ihlal eden çalışmalarını haberleştiren her gazeteci haksız gözaltı ve tutukluluk baskısı altında tutuluyor. Tekzip yayınlanacak haberlerde bile gazetecilerin tutuklandığı bir döneme geçtik. İktidar ve ortaklarından söz ederken ‘gülümsedi’ diye hedef gösterilir oldu gazeteciler. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak haberin suç olmadığını anlatmaya devam edeceğiz. Gazeteciler görevlerini yapmasa Narin Cinayeti, Yeni Doğan Yoğun Bakımda ölen bebekler kamuoyunda böyle etkili yer alacak, yaptırım uygulanacak mıydı? İyi ki evrensel etik ilkelerle görevini yapan meslektaşlarımız yılmadan görevlerini yerine getiriyor. Etki ajanlığı düzenlemesinin tamamen kaldırılmasını istiyoruz.”

DİDEM MERCAN: GAZETECİLERE YÖNELİK SON SALDIRI ETKİ AJANLIĞIDIR

Türkiye Gazeteciler Sendikası Eğitim Sekreteri Didem Mercan da yaptığı konuşmada ”Mesleğimize yönelik her türden saldırıya karşı olduğumuzu ifade etmek için toplandık. Gazeteciliğe ve gazetecilere yönelik son saldırı, etki ajanlığı yasa tasarısıdır. Tasarı şimdilik bertaraf edilmiş gözüküyor ancak bu tehdide karşı uyanık kalmaya devam etmek, tetikte olmak meslek örgütü olarak, sendika olarak sorumluluğumuzdur” dedi ve şöyle devam etti:

“İktidar ortakları AKP ve MHP tarafından geçen Mayıs’ta gündeme getirilen etki ajanlığı tartışması, yaz döneminde rafa kaldırılmıştı. Meclis açılır açılmaz, Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifinin içinde yeniden önümüze getirildi. Meslek örgütlerinin, sivil toplumun, muhalefetin kitlesel tepkisi ile geri çekildiği açıklandı. Ancak Dezenformasyon Yasası sürecinden de biliyoruz ki, iktidar bir yasaya ihtiyaç var diyorsa, onu meclisten geçirmek için ne gerekiyorsa yapar. Hâlihazırda iktidar, iktidardakilerin aileleri ve iktidara yakın iş insanlarıyla ilgili haber yapmanın fiilen yasak olduğu, haberlere saniyesinde erişim engeli getiren savcıların, hâkimlerin olduğu bir hukuk sisteminde, ajan damgasının en kolay yapıştırılacağı meslek grubunun gazeteciler olacağı açıktır. Bu sebeple söz konusu teklif, ne şimdi, ne de daha sonra yasalaşmalı, zaten kırıntılarını arayıp bulmaya çalıştığımız basın özgürlüğü, tamamen ortadan kalkmamalı.”

TAHİR ŞİLKAN: “ETKİ AJANLIĞI” YASA TASARISINI KABUL ETMİYORUZ!

Türkiye Yazarlar Sendikası adına söz alan Genel Sekreter Tahir Şilkan ise konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

“Torba Kanun içerisinde Meclis’e sunulan ve etki ajanlığı olarak nitelenen yasa tasarısı, basın özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne açık bir tehdit, söz söyleme ve yazma hakkına doğrudan saldırıdır. Belirsizliklerle dolu bu tasarı ile gazetecilerin halkı aydınlatacak haber yapmaları, ağır hapis cezası tehdidiyle ortadan kaldırılmak istenmektedir. Demokratik kitle örgütlerinin siyasi iktidarı eleştirmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Biz gazeteci-yazar ve yayın örgütleri olarak; bu yeni suç düzenlemesine karşı birlikte karşı koyacağımızı kamuoyuna duyurmayı görev sayıyoruz. Halkın haber alma hakkını savunmak ve gerçeği ortaya koymak adına üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getireceğiz. Bu nedenle, tüm meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla dayanışma içinde bu hukuk dışı yasal düzenlemeye karşı çıkacak ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz. Özgür bir basını, ifade özgürlüğünü, söz söyleme ve yazma özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz.”

ZEYNEP ORAL: ETKİ AJANLIĞI YASALAŞIRSA PARTİLER BİLE DÜŞÜNCESİNİ AÇIKLAYAMAZ

PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Oral ise etki ajanlığı düzenlemesiyle iktidarla aynı düşüncede olmayan herkesin hukuki kanıt olmadan casus olarak nitelendirilebileceğini vurgulayarak şu konulara dikkat çekti:

“İktidarın etki ajanlığı düzenlemesi ikinci kez geri çekildi. Yarın öbür gün, sözleri değiştirip yeniden önümüze sürecekler. Ama herhangi bir şeyin değişeceğini sanmıyorum. Çünkü iktidarın amacı bellidir. Ekonomi, yoksulluk, işsizlik, hukuksuzluk, eğitim rezilliği, kadın, bebek, hayvan cinayetleriyle değil de etki ajanlığı üzerinde bunca ısrarın nedeni bellidir. Amaç bilindiği gibi tüm muhalif sesleri susturmaktır. Bu teklif yasalaşırsa, bundan sonra partiler bile kendi düşüncesini açıklayamaz, bu doğrultuda kampanya yapamaz. Demokratik, evrensel, çağdaş söylemleri benimseyen her STK artık casus muamelesi görebilecek. Demokratik, laik hukuk devletinin olmazsa olmazları yerine getirinceye kadar gazeteciye, yazara, yayıncıya baskıya hayır diyoruz.”

TURGUT DEDEOĞLU: EKİM AYI İÇİNDE 104 GAZETECİ YARGILANDI

DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ise konuşmasında son bir ay içindeki gazetecilere yönelik hak ihlallerine işaret etti ve şunları söyledi:

“Geçtiğimiz ekim ayı içinde 39 dosyada 104 gazeteci yargılandı, 11 gazeteciye 19 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Yedi gazeteciye soruşturma, altı gazeteciye dava açıldı. 19 gazeteci gözaltına alındı. Yedi gazeteci tehdit edildi. Yeni Yaşam Gazetesi’nin beş sayısına toplatma kararı verildi. 30 yıldır yayın yapan Açık Radyo’nun RTÜK kararı ile karasal yayını durduruldu. Gazetecilere baskılar arttı. Etki ajanlığı düzenlemesi bu tabloyu daha da ağırlaştıracak. Sonuç olarak demokratik hukuk devletinde geçerli olan temel anayasal güvencelere aykırı düşen, ceza hukuku ilkeleriyle çelişen, ülkemizin bağlı olduğu uluslararası insan hakları hukuku kapsamında saygınlığını olumsuz etkileyecek bu düzenlemenin taslaktan çıkarılmasını talep ediyoruz.”

KENAN KOCATÜRK: BU DÜZENLEMEYLE CEZAİ İŞLEM VE YARGILAMALARIN ÖNÜ AÇILIYOR

Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk de konuşmasında etki ajanlığı düzenlemesinin geri çekilmesine dikkat çekerek ““Demokratik bir hukuk devletinde, kişi özgürlüğü ve güvenliği ile ifade özgürlüğü hakkını yakından ilgilendiren, ceza hukuku alanında belirsiz, ne şekilde yorumlanacağı öngörülebilir olmayan ifadelere yer verilmesini kabul etmek mümkün değildir” dedi. Kenan Kocatürk konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Söz konusu düzenleme, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin ana çalışma konularından biri olan düşünce, ifade ve yayınlama özgürlüğü önünde sansürün ve daha da kötüsü, giderek normalleşen oto sansürün de artmasına neden olabilecek bir kapsama sahiptir. Bugüne kadar hem kültür kitaplarında, hem K-12 eğitim yayıncılığında, çocuk, gençlik kitaplarında gördüğümüz baskıların, keyfi değerlendirmelerin neticesinde, böyle bir kanun teklifinin araştırma yayınlarına ve akademik alandaki çalışmalara yeni baskılara yol açacağı gerçekçi bir endişemizdir. Günümüzde ders kitaplarından aşk kelimesinin çıkarıldığına tanıklık ediyoruz. Tamamen belirsizlik getiren bu taslakla yazarlar, muhalifler, demokratik kitle örgütleri ve STK’lara karşı cezai işlem ve yargılamaların önü açılmaktadır. “

Exit mobile version